Değişik bir kelime.. Çok sık kullanılır oldu. Arkadaşlar bile birbirine başkan diye hitap edebiliyor. Başkan aşağı başkan yukarı. Eskiden bu kelime bize tek bir insanı çağrıştırıdı o da Beyaz Saray'daki zat idi. Başkan dediğinde ABD Başkanı diye bilirdik.


Sportif camialarda çok da önem verilmezdi ya da bizim için üstünde durulacak bir kavram olmadı hiç. Çünkü bizim küçüklüğümüzde başkan yerine özel isim hatta çok özel isim kullanırdık. Süleyman SEBA... Onu da çok devirmeye kalktılar aslında özellikle adını buralarda anmayacağımız tarikatların temsilcileri ile ama camia dik durdu değerlerine sahip çıkabiliyordu o dönemlerde. Ama 200'li yıllar ile değişim olsun, gençlik gelsin, bu model eskidi söylemleri BJK camiasında da politik rüzgarların esmesine ve sporun içine ağır siyasetin karışmasına sebep oldu.


Sonrası malumunuz. Bazı açılardan korunan değerlerin başka açılardan yıkım süreci başladı ve hızlıca devam etti. Hep söylerim. Beşiktaş kulubü siyaset ile yönetilecek bir yapı değildir. Değerleri bellidir ve o değerlere hizmet edecek şahıslar tüm camianın konsensusu ile göreve getirilmelidir. Zamanı dolduğunda ise yenisi ile yer değiştirmelidir.Ama gel gör ki öyle olamıyor. Ortada bir sandık var ve etrafında vaad veren veren üstüne.


Şu anki başkan Sayın Orman’nın zor bir dönemde geldiği, söylemleri ve icraatları ile o dönemin hakkını verdiğini büyük ölçüde kabul edebiliriz. Ama sonrası hiç de camianın yapısına paralel gitmedi ve gerçeklikten uzak , tamamen şahısların çıkarları ve şovuna dönen 'renkliler' taklidi bir yönetim biçimi oluştu.


Şimdi duyuyoruz ki bu birlikteliklerde de bazı çatlamalar ve kırılmalar oluyor ama ortak geçmiş, paylaşılmışlıklar ve sırlar o kadar çok ve derin ki sanırım ayrılmalar olamıyor. Bu satırlarda bazen bir topçuya kızıp sonradan geri vites yaptığımız ya da takımın hocasına kızıp bir iki maç iyi gidince tebrik ettiğimiz olmuştur kabul. Yani sahanın içinde olabilen değişikliklerde hata yaptığımı kabul edip dönüşler yapmışımdır itiraf edeyim ki. Fakat işin kulüp yönetimi tarafında hep nettim ve hep aynı şeyleri söylendi, yazıldı.


Beşiktaş Jimnastik Kulubü topyekün olarak bakıldığında iyi yönetilmiyor. Amatör şubelerdeki başarısızlıklar o şubelerin karsızlığı ile açıklanıyor ama basketbol bayan ve erkek takımlarındaki rakiplerin başarıları görmezden geliniyor. Diğer büyük branş olan voleybolda ha keza aynı durum var. Bir kulüp geleneğimiz hentbol vardı. Orada bekledik ki artık bu kadar ülke içi şampiyonluk yeter, Avrupa’da bir ses getirelim. O da olmadı, sesi tersten çıkarttık Şampiyonlar Liginden takım çektik.


Hadi bunlar işin sportif tarafları iyi kadrolar kurarsın bir iki sene sonra ekmek yersin. Peki idari işler? Tüm branşlardaki sporcular, teknik heyet ile mahkemeliyiz. Basketbolda transfer yasağı almadığımız dönem yok. Feda döneminden bile bazı teknik adamların alacakları nedeni ile karar aldırdıklarını duyuyoruz. Ya emekçiler? Hep mi geç alınır maaşlar? Hep mi kulüp muhtaç olur bu emeği ile iş yapan insanların aldığı üç beş kuruşa. Şaşalı transferler, yeni stadyum, come to Beşiktaş vesaire vesaireler olurken bakkala çakkala borcu olan bu insanlar mağdur ediliyorken hangi idareden bahsedebiliriz?


Beşiktaşlı taraftar, takım şampiyon olurken ya da Şampiyonlar Ligi'nden namağlup çıkarken sevindiğinden fazlasını bu haberleri duyduğunda üzüntü olarak hissediyor eminim. Mali kongrelerde toplam borç yükünün nereden nereye geldiği de işin daha geniş çerçevesi. Ama yekten söyleyelim hiç kimse lafı eğip bükmesin kabul etsin ki ne olursa olsun hata Beşiktaş kongre üyelerinde. Böyle bir tablo görüp nasıl mevcut iktidara güven oyu verirsin konusu mantıkla açıklanamaz. Ali, Veli kim olursa olsun değişimin gerekliliğini görüp hareket sağlayamayan oy hakkı olanlar bu işin vebali altında ezilmelidirler.


Bu kulüp milyonların... Sadece 15 bin kişinin keyfi oy kullanması üstüne kurulmuş bir sistemde o kişilerin çok daha bilinçli olması gerekiyordu. Dün akşam stadın önünde toplanan taraftar tamamen temiz duyguları ile bir açıklama yaptı. Kaç kişi dinledi, kaç kişi okudu bilemem de haberi olmayanlar mutlaka bulsun okusun derim. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ile başlayan ve içerisinde büyük başkanımız Süleyman SEBA’nın yol göstericiliğini barındıran net bir açıklama. Terör örgütü liderlerinin dizinin dibinde fotoğrafları olan, taraftara silah çekip Emre Belözoğlu ile birlikte kafa göz dalan Orhan Ak efendi de unutulmamış. Ben de unutmadan yazayım bu arkadaş bu kulüpten para almayacak. Benim aldığım kombineden, formadan, atkıdan pay almayacak. Ümraniye'de maaş alamayan aşçı duruken buna bakacak halimiz yoktur. Nokta.


Son olarak, taraftar artık kendine gelmeli tiyatro salonuna çevrilen stadlara, göz boyamak için yapılan ki muhtemelen yeni hafta ile yapılacak olan transferlere kanmamalıdır. Bu camianın köklü olduğunu ve değerleri bir kenara koymamamız gerektiğini anlamamız gerekiyor. Herkes bu anlayışın, bu düzenin sonuna gelinmesi gerektiğinin farkında olmalıdır.
Kulübümüzün gittiği yer yer değildir. Ben kişisel olarak, son dönemlerdeki banka yapılandırma muhabbettinin nasıl sonuçlar doğuracağını bilemiyorum. Orta ve uzun vadede kulubü hangi tahhaüdlerin altına sokacağını ve yerine getiremez ise kimlerin eline düşeceğini tahmin edemiyorum. İşin kötüsü yukarıda anlattığımız yönetici kadrosunun şahıslardan çok kulubün haklarını gözeteceğine hiç mi hiç inanmıyorum. Yani kısaca başkasını bilmem de ben de umut bitti... Kanımca bindik bir alamate, inelim müsait bir yerde gelmeden kıyamete...