İşte Bilgili'nin açıklamaları:

"EN GÜZEL YILLARIMI BEŞİKTAŞ'A ADADIM"

"Yaklaşık 20 yıldır, başkanlığı bıraktığımdan beri hiç futbol sohbeti yapmadım. 2004 yılında, Beşiktaş ilk yarıyı yaklaşık 11-12 puan önde bitirdikten sonra peş peşe mağlubiyetler aldığımız dönemde, bence de o zaman bazı organizelerin içinde olduğumuzu düşündüğüm dönemde taraftarımızın bize gösterdiği tavrı kabullenemedim o zaman. Ben orada taraftarımızdan çok büyük destek beklerdim, maalesef o gün onu görmediğim için bıraktım. Ben 28 yaşımla 40 yaş arasındaki dönemi Beşiktaş'a adadım. Allah rahmet eylesin, Süleyman abiyle yaklaşık 8 sene çalıştım, 4 sene başkanlık yaptım. Hayatımın en iyi dönemini Beşiktaş'a verdim. Bu görevleri yaptıktan sonra bizim tek beklentimiz saygın bir biçimde anılmak, arkamızdan güzel konuşulması, o camiaya girip çıkabilmek. Artık futbol kavga, herkesin birbirinin arkasından konuşması gibi çok kötü bir yere geldi."

Sb1

"BEN ONURLA BIRAKTIM, BUGÜN KİMSE ONURLA GÖREVİNİ BIRAKMIYOR"

"Ben 12 yılımı verdim, 12 yılımı verdikten sonra Beşiktaş - Fenerbahçe maçında benim o gün 5 yaşındaki kızıma, rahmetli anneme ağza alınmayacak küfürler ettiler, benimle 3-4 metre mesafeden. Ben o gün o küfürler yüzünden bıraktım. Ben Beşiktaş'a 12 yıl hizmet ettim, bu küfürleri hak etmedim ki. Hala mafyaya borcum varmış, Fenerbahçe'ye şampiyonluğu satmışım, bunları yazıyorlar. Onurlu bir başkanın, camianın korumadığı noktada kendi onurunu koruyan bir başkanın kendi isteğiyle görevini bırakmasını anlayamadılar, çünkü bugün kimse onurla görevini bırakmıyor. Herkes koltuğa yapışmış durumda, ben hiçbir zaman o koltuğa yapışmadım. O koltuktan kimlik de bulmadım. tek isteğim takdir edilmekti, takdir edilmeyince bıraktım."

"BEŞİKTAŞ DÜNYANIN SAYILI KULÜPLERİNDEN OLACAKTI"

"Türk futbolunun geleceği nokta o günlerden belliydi. Biz bıraktığımızda Beşiktaş'ın borcu 17 milyon dolardı. Yıllık 62 milyon dolar gelirimiz vardı, gelirimiz Fenerbahçe ve Galatasaray'dan daha fazlaydı. Beşiktaş'ın yıllık 15-20 milyon dolar da kârı vardı. Hem borcumuzun faizini ödeyebilecek, hem de kâr elde edebilecek, gelirimiz giderimizden çok daha fazlaydı ve biz Fulya'yı yapmak üzereydik. Biz Fulya'yı yapmış olsaydık İstinye Park'tan daha değerli, yaklaşık 80 bin metrekarelik bir AVM, yanında da iki kuleydi ve kendimiz yapacaktık. Bugün Beşiktaş 1 milyar dolarlık bir servetin, yıllık da 70-80 milyon dolardan az olmayacak bir kira gelirinin sahibi olan, dünyanın gelir anlamında sayılı kulüplerinden biri olacaktı. Biz yönetimden gittik, bizden sonraki yönetimler farklı projeler yaptılar ve Beşiktaş'ın bugün geldiği durum ortada."

Sb2

TEKRAR BAŞKAN OLACAK MI?

"Tekrar Beşiktaş Başkanı olmam. Yaşım ilerledi bir kere... Genç olmak lazım, enerjik olmak lazım, mücadeleci olmak lazım. Ömür boyu yapılacak bir iş değil, belli bir dönem yapılması gereken bir iş. Dışarıdan Beşiktaş'ı büyük keyifle izliyorum, iyi olmasını istiyorum ama maalesef çok parlak olduğunu söyleyemem gidişatın. Üç büyüklükten neredeyse kopmaya doğru gidiyoruz, çok geride kaldık. Daha da kötüsü şu an baktığınız zaman eski yöneticiler, camianın eski destekçileri hiçbir maça gitmiyor, herkes Beşiktaş'tan koptu. Bunun sebebi de, maalesef Beşiktaş'ın geçirdiği son 4-5 seçimde herkes birbirine girdi. Eski başkanlar kavga etti, başkanlar birbirine hakaretler etti, en son gelen başkan "20 yıldır Beşiktaş'ı Beşiktaşlılar yönetmiyor" dedi, bizlerin Beşiktaşlı olmadığını iddia ederek neredeyse 150 yöneticiyi töhmet altında bıraktı. Halbuki bugünkü başkan eski başkanları toplasa, bir araya gelsek, kendisine destek versek, negatif söylemlerden vazgeçip camiayı birlik haline getirmeye çalışsak o zaman camia güçlenir. Hepimiz geçici görevlerdeyiz, bize ait değil bu kulüp. Son derece yanlış bir stratejiyle yönetiliyor. Bu sadece Beşiktaş için geçerli değil, diğer kulüplerde de ben aynı şeyi gözlemliyorum. Futboldaki kavga, gerginlik topluma da yansıyor, o yüzden bunun bir an evvel düzelmesi lazım. Federasyondan kulüp yönetimlerine kadar bir silkelenip kendine gelmesi lazım futbol camiasının. Bu işleri gençliğe örnek olmak için yapıyoruz, şu an gençliğe çok kötü örnek oluyor futbol camiası."

"TFF BAŞKANININ YAPTIĞINI BEN ONURUMA YEDİREMEZDİM"

"Federasyon Başkanını ben çok iyi tanıyorum. Çok da sevdiğim, çok düzgün bir insandır. Niye hala orada duruyor, ben bunu anlamıyorum. Bir camiaya hizmet ediyorsunuz, hizmet ettiğiniz insanlar sizi istemiyor. O zaman niye oturuyorsunuz? Oturmaması lazım, çoktan bırakması lazım başkanın. Yeniden seçime gitsin, kendi de aday olsun istiyorsa. Bu kadar talebin olduğu bir ortamda zorla orada oturmayı ben onuruma yediremezdim şahsen."

Sb3

"KULÜPLERİ İTİBAR İÇİN KULLANANLAR VAR"

"Bir büyük kulüp başkanı olmanın, tanınırlık ve saygınlık açısından size vereceği avantajları var. İsteyenler imtiyaz elde etmek için kullanabilirler bu başkanlıkları. Fenerbahçe Başkanı, Beşiktaş Başkanı telefon açtığı zaman bakanlar, emniyet müdürü, vali, herkes telefonunu açar. O konum güçlü bir konumdur eğer şahsi menfaatine kullanmak istersen ama buna ihtiyacı olmayan insanlar da giriyor. Sevgili Ali Başkan'ı izliyorum, o tamamen kulübü sevdiği için girdi. Ben kendi adıma söylüyorum, beni kimse tanımazdı yönetime girmeden. Ama ben Beşiktaş'ı hiçbir zaman kendime bir tanınırlık sağlamak, devletle bir iş yapmak için kullanmadım ama bunu kullanan yöneticilerin olduğunu görüyoruz tabii."

"BİZE 5 KIRMIZI KART VERDİ, SONRA YOK OLDU"

"Ali Koç'un sahadan çekilme kararı kolay değil. Ben bunun benzerini 2004'teki Samsunspor maçında yaşadım. 5 oyuncumuzu attılar, bize bu kadar çok kırmızı kart veren adam o maçtan sonra yok oldu ortadan. Biz o dönemde bu kadar büyük reaksiyonlar göstermedik, kendi içimizde çözmeye çalıştık. Sayın başkanın gösterdiği reaksiyonu anlıyorum ama Fenerbahçe camiasıyla ilgili yorum yapmak bir Beşiktaş eski başkanı olarak, çok doğru olmaz."

Sb4

"TRANSFERLER BİTTİ, KONTRATLARI YIRTTIM"

"Ben başkanken biz bir santrforla kontrat imzalamıştık. Özhan abi beni aradı, "sevgili başkan bizim bu oyuncuya ihtiyacımız var, sizde bunlar var, onu ben alayım" dedi. Emredersin başkanım dedim, sözleşmeyi yırtıp attım ve Galatasaray aldı. Yine ben o zaman genel sekreterdim, Fenerbahçe'de Högh diye bir oyuncu vardı. Ben yurt dışında, otelde, Högh i,le aynı odadayım, imzayı attım, kontrat bitti, Süleyman abi aradı, "Serdar'cım iptal et kontratı" dedi. "Niye ağabey" dedim, "Ali Bey aradı, Şadan Bey'le birlikte rica etti" dedi.. Ondan sonra Ali Bey de aradı beni,"Serdar'cım çok teşekkür ederim" dedi, biz o kontratı da iptal ettik. Eskiden böyle dostluklar vardı. Özhan abi gelirdi, galip olduğumuzda bizi alkışlardı.

ÖZÜR DİLEDİM, TARAFTAR BENİ YERLE BİR ETTİ"

"Hiç unutmuyorum, Galatasaray'la oynuyoruz, bizim taraftar Fatih Terim'e, ailesine çok ağır küfürler etti. Biz yendik o maçta fakat ben çok üzüldüm. Çok tatsızdı, yakışmadı. Ertesi gün ben çıktım özür diledim, bizim taraftar beni yerle bir etti "nasıl özür dilersin" diye."

"FATİH TERİM BEŞİKTAŞ'A GELİRİM DEDİ"

"100. yılımızda çok değerli bir şampiyonluk yaşadık, zor bir dönemde yaşadık. 2001-2002, büyük ekonomik krizlerin olduğu bir dönemde bütün oyuncularla kontratlarını yeniden değiştirdik. Kontratları olmasına rağmen hepsi oturdular, fiyatları yarı yarıya indirdiler. O sezon için yeni antrenör getireceğiz, ben o zaman Fatih Hoca'yla görüştüm Beşiktaş'a gelmesi için. Bana dedi ki, Özhan Bey'e sözüm var, seçimi kazanırsa Galatasaray'a gideceğim. Gitmezsem Beşiktaş'a gelirim. Peki dedik, seçim oldu, Özhan Bey kazandı ve o sene Galatasaray Lucescu'yla şampiyon oldu. Özhan abi de verdiği sözden dönecek bir adam değildi. Lucescu'yu şampiyon olmasına rağmen boşa çıkarttılar ve Fatih Terim'le anlaştılar. Ben de o zaman Lucescu'yu alalım dedim. Hiç unutmuyorum; evdeyim, yanımda bir yönetici arkadaşım var, sohbet ediyoruz, bana bir telefonunu bulsanıza Lucescu'nun dedim. Buldular, cebinden aradım, açtı konuştu, "Mr. Lucescu, sizinle hem görüşmek, hem de bir tanışmak istiyorum" dedim, "Ben de sizinle görüşmek istiyordum dedi, Yarım saat sonra Lucescu benim evdeydi. "Galatasaray'a çok kırgınım, şampiyon yaptım ve sözleşmemi yenilemediler" dedi, "Sebep bu" dedim, "biliyorum" dedi. "Bize gelir misin" dedim, "derhal" dedi. "Ne istiyorsun" dedim, "hiç önemli değil, Galatasaray ne veriyorsa aynısını verin, ben sizinle para da konuşmayacağım" dedi. Galatasaray'ın verdiğinin biraz üstünde bir sözleşme teklif ettim. Peki dedi, el sıkıştık, 15 dakika sürdü hepsi. Hocaların hepsiyle günlerce saatlerce görüşmeler olur, biz 15 dakikada protokol yaptık kendisiyle. Çok limitli bütçemiz vardı ama Lucescu çok doğru transferler yaptı. Bugün Lucescu'yu getirmenin bir anlamı yok ama o gün Lucescu'nun çok iyi dönemiydi. Dinamikti, gençti, iyi kadro kurdu ve onları çok iyi motive etti. Çok babacandı, futbolcular çok seviyordu, neticeye ulaştık. Taşların yerine oturması lazım."

EN ÇOK ZORLANDIĞI TEKNİK ADAM...

"En çok zorlandığım teknik direktör Briegel. Beşiktaş antrenörüydü, Süleyman abiden biz devraldık. Herkes göndermemi bekliyordu, ben kendisine bir şans vermek istedim. Bize geldi, aldığı rakamın çok üstünde bir rakam talep etti durup dururken. Seçimde de çok taraf olmuştu, biz ona rağmen düzeni bozmayalım dedik Bir türlü diyalog kuramadık ve sonunda göndermek zorunda kaldık. Sonunda Nevio Scala getirdik, o da zor bir hocaydı, Avrupa'nın en iyi hocalarından biriydi ama yaşlanmaya başlamıştı, ne yazık ki beklediğimizi alamadık."

UNUTAMADIĞI MAÇ...

"Unutamadığım maç Galatasaray maçı. Ben normalde çok sakin ve duygularımı belli etmeden maç seyrederim. O maçta yanımda yine Özhan abi, Sergen golü attı ve ben zıplamaya başladım. Unutamadığım maç odur. Bir daha da öyle bir şey olmadı."

"BİZ SERGEN'İN DEĞERİNİ BİLEMEDİK"

"En yetenekli yabancı Hagi, Türk olarak da Sergen tartışmasız. Kendisiyle beraber de çalıştığım için biliyorum; çok özel futbolcu, çok özel karakter. Bence biz Sergen'in Türkiye'de değerini bilemedik. Dünyanın konuştuğu bir oyuncu olurdu, müthiş bir yetenekti."

Duhuliye.com