Necip ve Beşiktaş, Ali Naibi bu konuyla ilgili ne düşünüyor?

Necip bana göre Beşiktaş için muhteşem bir değer, aynı zamanda çok iyi bir oyuncu, çok iyi bir insan. Beşiktaş tribünlerine ya da kongre üyelerine soracak olsanız, Necip takım içinde devamlı olması gereken, vazgeçilmez bir parça olur. Zaman zaman çok eleştirilere uğruyor, ama ne zaman ihtiyaç olsa görev alan bir oyuncu, bütün antrenörler geldiğinde de Necip'tenen oldukça fazla faydalandılar. Ilk Mustafa hoca ile başladı 13 hoca gördü, her sezon görevini layiğle yapmıştır.

2015-16 şampiyonluğu mu, 2016-17 şampiyonluğu mu değerliydi? 

Bence 2015-16 şampiyonluğu. İlk şampiyonluk, bizim için çok değerliydi. Takıma yaptığımız toplamda sanırım beş takviye vardı, bunlar top klas oyuncular değildi, örneğin bir Rodolfo, Andreas Beckk, Jose Sosa, Mario Gomes, Quaresma. 

Çalıştığın sence hangisi en büyük yıldız? 
Bu soruya Pepe ve Adriano diyebilirim. Onlar da şunu gördüm, Real Madrid, Barcelona gibi büyük kulüplerde uzun yıllar kalmak, sadece iyi oyunculukla olmuyor. Aynı zamanda karakter ve insanlık çok önemli, çok yıldızla çalıştım hepsi birbirinden değerliydi ama bir tane dersiniz Pepe derim.

Peki bunların arasında en iyi yerli yıldız oyuncu kimdi? 
Cenk Tosun öne çıktı, çünkü Cenk Tosun'un yaptığı transfer, Türkiye’de en büyük transfer olduğu dönem. Oğuzhan da önemliydi 2015 -2016 şampiyonluğunun önemli bir oyuncusuydu.

Sence hangi golcü Dem baba mı, Mario Gomes mi? 
Ben bu soruya Mario Gomes derim. 

Pekiyi sence hoca olarak Abdullah Avcı mı, Şenol Güneş mi?
İkisi çok farklı, ikisinin de yeri ayrı. Şenol Güneş'le çok uzun mesaimiz var, gerçekten kendisiyle çok iyi bir ilişkimiz var. Abdullah hocay sportif direktörle çalışmaya çok uygun bir profil. 

Hangisi içinde ukte kaldı Lucas Leiva mı, Victor Valdez mi? 
Lucas Leiva, o da geçen hafta zannediyorum futbolu bıraktı, kalp rahatsızlığı yüzünden. Lucas Leiva transferine biz çok yaklaşmıştık, Liverpool yöneticiler ile anlaşmıştık, sözleşmeler hazırlanmıştı, hatta oyuncu ailesiyle birlikte hazırlanmıştı, bir Chelsea maçı öncesi Liverpool da çok fazla sakat oyuncu vardı, ve oynatmak zorunda kaldılar, ''bu maçta oynatıp öyle göndereceğiz'' dediler. O oynadığı maçta da maçın adamı oldu, sonra Liverpool tutmaya karar verdik diyip transferi bozdu.

Sergen Yalçın, sportif direktörlük de hangisini tercih eder, olmasını mı olmamasına mı?
Olsun tercih eder diye düşünüyorum, ben kendisiyle çok kısa bir süre çalıştım, ama çalıştığım dönemde de zekasından çok etkilenmiştim. Olaya çok hakim ve kısa anlarda karar verebilen müthiş bir zekaydı. Sportif direktör, olmasını ister, işini kolaylaştırır.

Hangisi seni çok kahretti, 8-0 Liverpool maçı mı 2-1 Lyon maçı mı?
Lyon maçı bunu bir taraftar olarak söylüyorum. Liverpool da ben görevde değildim.

Sence Atibadan antrenör olur mu?
Atiba'dan bana göre çok iyi bir idareci olur, antrenörlük konusunda pek emin değilim. Çok iyi bir team manager da olabilir, ilerleyen dönemlerde bir futbol kulübünün CEO’su veya direktörü pozisyonda olabilir. Ben antrenörlüğe geçeceğini düşünmüyorum. Ama Necip'ten iyi antrenör olur diyorum.

Direk Ali Naibi transferi var mı? Senin yöneticiliğini döneminde.
Ben bunu her zaman söylüyorum kulüpler bir organizasyon, biz de bu organizasyonun içinde futbola yön veren kişilerden bir tanesiyiz. Scout ekipleri ile iletişimde olan, kulübün profesyoneli benim, bu bilgileri, görüşmeleri, yönetimde paylaşan benim, dolayısıyla tüm transferlerin hepsinde benim yüksek seviye dahilim var. Örneğin en çok ısrarcı olduğum transferlerden biri olarak Aboubakar'i söyleyebilirim. Tabii birinci Aboubakar döneminden bahsediyorum. Onun dışında tüm transferlerde Talisca'dan tutun Mario Gomes'e kadar, tabi hatalılara da dahil, hepsinde yüksek payım var. Yanlış transferlerimizde oldu tabi.

Abdullah Avcı döneminde Aboubakar gelsin deniyordu raporlara bakıldığında gelmesin dendiği doğru mu?
Aboubakar'ın o dönem sağlığıyla ilgili şüphelerimiz vardı doğru, son dakikaya kadar da görüşmelerimiz sürdü, o gün direk bize katkı verebilecek seviyede olsaydı o gün gelecekti. O yüzden öyle bir karar alınamadı.

Lens, Boyd, Nskala, Douglas vs bu sorunlu futbolcuların hepsinde senin payın var, gerçi Boyd'u Abdullah hoca çok istedi, Başkan Çebi de bazen söylüyor, kenarda idman yapıp milyonları alan oyuncuların, bir fotoğrafını çeker misin, niye böyle oldu?
Ben burada yine Türk futboluna suç bulacağım, oyuncularla ilgili bizim yaptığımız en büyük yanlışlıklardan biri kulüpler olarak, biz bu oyuncuları hiç vitrine koymuyoruz. Yani hiç maç oynamalarına izin vermiyoruz, bunlar çöptür, tukakadır, bunları kenara atalım diyoruz. Basına bunları sürekli böyle söyleyip, fiyatları zaten yerle bir eden bizleriz, yani yönetimler. Bu transferlere gelecek olursanız Douglas o zaman Türkiye’nin son iki yılında en iyi sağ bekiydi. Herkesin almak istediği bir oyuncuydu, Fenerbahçe'sinden Galatasaray'a kadar. Bedelsizdi, kariyerinde Barcelona Benfica gibi büyük takımlar vardı. Yani bizim fazla şüphe edeceğimiz bir transfer değildi. Douglas sakatlandı oynamadı, kulübünde ona olan davranışlarıyla beraber çekişmeye başladı kendi kariyerinide mahvetti, kulübün paralarını da çöp etti. Lens konusunda, Türkiye geldiğinde Fenerbahçe’de müthiş bir performans göstermişti, o sene Fenerbahçe’nin en iyi oyuncusuydu. hatırlıyorsam 14-16 asist civarı bir rakamla oynamıştı. Daha sonra biz de bir yaratıcılıktan uzak bir Lens seyrettik. Ama şuna baktığımızda Lens Beşiktaş’ta 4 sene kaldıysa bu 4 senenin %70 inde süre almış. Aynı eleştiriler N’Koudou içinde oluyor zaman zaman. Ben baktığımda N’Koudou 4 sene sözleşmesini tamamlamış, maçların %70-75 inde süre almış, ben çok başarısız oyuncu olarak görmüyorum. Bana göre yanlış olan Quaresma varken Lensi almaktı.

Pekiyi Dick Advocaat Lens'le ilgili, bu oyuncuyu almayın demedi mi buna rağmen niye aldınız?

Evet belki kendisini dinlemeliydik doğru söylüyorsun, ama ligte çok iyi bir performans göstermişti, bizim de Türkiye’deki hastalığımız ligde iyi performans veren oyuncuyu almak, kaldıki bu oyuncu rakip takimın bir oyuncusu olunca daha da fazla iştah oluyor, Buda bizim hastalıklarımızdan biri, yanlış. Aynısını şöyle düşünebiliriz, biz Babel'i nereden aldık? La Corunia’dan aldık, niye aldık? Oradaki performansından dolayı almadık. Kasımpaşa’daki Babel yüzünden aldık. Buna ben doğru yapıyoruz demiyorum, eleştiriyorum ama Türkiye’de yönetimler futbol kulüpleri biraz bu şekilde ilerliyor. Babel Beşiktaş’a fayda verdi mi? Bence çok büyük fayda verdi.

Peki Ljajic kontrat zorunluluğu getiren bir sözleşme gerektiriyor muydu?
Evet gerektiriyordu. Bizler için zaten 3.5 yıllık aldığımızı biliyorduk.

Peki Wagner Love? aynı kafayla mı aldınız?
Biz o dönem bir santrafor arıyorduk, Cenk'in satışı gerçekleşmişti, iki tane santrofor üzerinde yoğunlaşıyoduk. Bir tanesi Türkiye gelen başarısız olan İslam Slumani diğeri de Wagner Love du. Burada Şenol hoca ve benim görüşüm Slumani tarafındaydı, yönetimin görüşü ise, yine gördükleri leblebi gibi gol atan, demin bahsettiğimiz gibi Wagner Love'dan yanaydı. Belki Süleymani Beşiktaş’ta başarılı olabilirdi, çünkü Fenerbahçe’den gittikten sonra oynadığı kulüpler ortada, Monaco'ya gitti, bugün Anderlecht de hala gol atıyor. Sonuçta bugün bahsettiğiniz oyuncu Avrupa Ligi nde çeyrek final oynuyor. Biz de kendi ligimizde konuşuyoruz.

İki yıl Şampiyonluklar ve şampiyonlar Ligi lale devri sonraki iki yıl çöküş devri,   bu çöküş nasıl oldu?
Ben şöyle düşünüyorum Şenol Güneş’in yer aldığı 4 yıllık dönemde, Beşiktaş şampiyonluk yarışı ndan mayıs ayına kadar hiçbir zaman kopmadı. Yani 2 yıl şampiyon oldu, 3. ve 4. yılda sonuna kadar yarışan bir Beşiktaş olarak buluyorum. Yani geçtiğimiz sezon ve bu seneyi kıyaslarsak biz hiçbir zaman mart ayında kopmadık. Beşiktaş o zaman hep bir yarışan takımdı. Avrupa’da göz önünde olan bir takımdı, ben o dönemi çok böyle büyük çöküş dönemi olarak görmüyorum, çöküş dönemi algısı olarak görüyorum.

O dönem transferlerden gelen paraları Beşiktaş yönetimi çarçur etti mi?
Şampiyonluklar gelince o paralar iyi değerlendirilmiş görünüyor, gelmediği zaman takımlar geriye düşüyor, bu riskleri zamanında Galatasaray’da aldı Drogba'lı, Sneijder'li kadrolarla, ya da bu seneki kadroları gibi. Takımlar bu riski alıyor, riskin sonunda sportif başarı gelmeyince o paralar çarçur olmuş oluyor. Biz de mesela mentalite olarak Cenk Tosun gittiğinde, 30 küsür yaşındaki Wagner Love değil de daha böyle potansiyelli bir oyuncuyu alabilme cesareti gösterebilseydik, yani satışı tekrar olabilecek bir oyuncu diyelim, en azından kulüp olarak bir aset durmaya devam ederdi.

Abdullah Avcı, Mustafa Denizli, Fatih Terim, Şenol Güneş gibi öyle tanrı teknik direktörler sınıfına girebilecek bir adam mı? Yoksa paylaşımı seven bir adam mı?
Abdullah Avcı paylaşımı çok seven bir adamdı, işin uzmanlarına güvenmeyi çok seven bir adam. Örneğin analiz  konusuyla ilgili tamamen Caner Erol’a bırakan, kalecilerle ilgili kararı Haluk hocaya bırakan, onların kararlarına saygı duyan, ama son kararı veren bir hoca. Çalıştığı insanların uzmanlık alanlarına fazla müdahale etmeyi sevmiyor. Bana göre Avrupalı bir teknik adamlık profili sergiliyor. Biz de biraz şöyle, bizler liderden korkuyoruz ve lideri seviyoruz, bahsettiğimiz hocalarda, bunlarda büyük hocalar, ama hepsi büyük liderler. Abdullah hoca biraz daha demokratik bir lider diyelim.

Ahmet Nur Cebi ve Fikret Ormanın yoğurt işleri farklı mı?
Bana göre Fikret Orman'ın burada en methedeceğim özelliği, hızlı karar vermesi, dışardan hiç etkilenmemesidir. Bir liderden alınabilecek en iyi özellik bence budur. Ahmet Nur Çebi de çok detaycı disiplinli biri. Ama bana göre futbolda hızlı karar vermek çok önemli.

Yöneticiler futbol işine çok karışırsa, sizin için daha mı iyi olur daha mı karışık olur?
Yönetici  kesinlikle daha iyidir, ama bana göre kulübün bir yöneticisinin, kulübün bir profesyonel ile beraber transfer görüşmelerinde olması hiç uygunsuz bir şey değil, hatta daha iyi. İki tarafı da en azından töhmet altında bırakmakdan uzak bir görüntü oluyor. Sizin yaptığınız işin doğru olduğunu bir yöneticinin görmesi ve onun Başkana ve yönetim kuruna aktarması, daha rahatlatıcı bir şey.

Beşiktaş Abdullah Avcıyla yolları nasıl ayırdı?
Kötü bir mağlubiyet almıştık, kulüpte ben ilk televizyonlarda gördüm Ali Naibinın görevine son verildi diye ama benimle kimse bir görüşme yapmadı. Ardından Abdullah hocayla görüşmeler oluyordu, daha sonra Beşiktaş noter aracılığıyla hocanın görevine son verdi. Bana göre o dönemin yanlış kararlarından biriydi, yani sportif açıdan görevine son vermek değil, anlaşmadan ayrılmak yanlış bir karardı. Ondan sonra çekişmeler bir süre devam etti medya üzerinden hocayla başkan arasında. Zor bir gündü ama bana göre doğru yönetilmedi o süreç.

Hoca gittikten sonra senin görevlerin törpülendi mi?
Tabi, hocanın ayrılmasından sonra ben kendimi orada eski pozisyonumda hissetmedim. Ama bu konuyla ilgili net bir iletişimimizde olmadı, hiçbir konuda iletişim olmayınca ben de ayrılma kararı aldım.

Şafak Mahmutyazıcıoğlu yorumun nedir?
Allah rahmet eylesin, kendisiyle belli bir dönem beraber çalıştık. Kendisi Beşiktaş’ı çok seven yöneticilerden bir tanesiydi. Zaman zaman Beşiktaş için fazla kavgalara girdi,