“Açıkcası ben milli takımı beğenmedim”

Milli maçlar ve milli duygular biraz farklı oluyor hele hele milli takım finallere gidiyorsa o dönemin tadı ve zevki bambaşka oluyor.

Benim ilk gençlik yıllarımda kaleci Yaşar’ın olduğu ve “Yenildik ama ezilmedik” tesellisi bulduğu ama Avrupa’daki milli takımlardan fena halde gol ve goller yediğimiz bir dönemdi. Sonradan bu değişti ve Türk futbolu iyi bir jenerasyon yakaladı ve bu jenerasyon bizi aldı ve kupalara, finallere götürdü umutlandık daha ötesi bunu üstüne yeni taşlar Türkiye’nin dünyada iddialı bir ülke olabilme ihtimalinden söz etmeye başladık.

Ancak iki önemli istikrarsızlık birincisi futbolcularda ısrar etme ikincisi teknik yönetim ve federasyon yönetimlerinin sürekli değişikliğe uğratılması ister istemez sahayada yansıdı.

Bir gerileme söz konusu, bu gerileme ister istemez sahaya da yansıyor, bakıyorsunuz şimdiden hocaya Kuntz’a yönelik olarak bir takım şüpheler ortaya çıkıyor, Şenol Güneş’in uçağa atlayıp İstanbul’a inmesi bile spor basını açısından bile Şenol Güneş futbol direktörü olacak, acaba teknik direktör Sergen Yalçın mı olacak gibi birtakım konuşmalara neden oluyor.

Açıkcası ben milli takımı beğenmedim, oyun tarzını da anlamadım. Nasıl bir futbol düzeni içinde oynadılar onu anlamadım. Ama Beşiktaş üzerinden söyleyecek olursam, Türkiye’de son dönemde futbol federasyonundan büyük ölçüde kaynaklandığını düşündüğüm, Beşiktaş’a karşı bir duruş söz konusu. Bunun en karakteristik örneği geçmişte Tolunay Kafkas’ın tercihleri olmuştu. Tolunay Kafkas Allah selamet versin, Beşiktaş’tan oyuncu almamak için elinden gelen gayreti gösterdi. Beşiktaş’ın gençleri, kendi liglerinde çok önemli başarılara imza atarken bu milli takımlara yansımadı. Şimdiki milli takıma bakıyorsunuz Kuntz Beşiktaş’ın eski bir oyuncusu ama ortada bir gariplik var, örneğin Rıdvan Yılmaz Beşiktaş’ta forma giyerken, milli takıma alınmazken, Beşiktaş forması giymedi zaman milli takıma davet ediliyor. 

Beşiktaş’ın tersinden bilgi alan, haber alıp bunu yorumlayan biri olmadım, olamadım yani duysam da bunu telafuz etmeye uygun bulmam ama benim açımdan şöyle bir şey var, sizin kalenize 15 tane top geliyor 10 tanesini yiyiyorsunuz. Neredeyse her gelen giriyor, bunun izahı yok. Futbolda söylenen atanınız, tutanınız hikâyesinde sizin tutanınız tutmuyor.

“Beşiktaş’ın çocuklarının tercihi Beşiktaş değil”

Böyle bir garabet olamaz, bu garabetin bir an önce çözülmesi gerekiyor. Ersin Destanoğlu üzerinden söyleyecek olursam, Ersin geçen yıl hatalar da yaptı, maçlar da kurtardı ama maç kurtarışı hatasından daha az. Biz Beşiktaşlılarda şöyle bir haleti ruhiye vardır, altyapılardan gelen topçuya müthiş bir hoşgörü ile yaklaşılır çünkü o Beşiktaş’ın çocuğudur. Şimdi Beşiktaş’ın çocuğuna hele hele bu sezon Beşiktaş’ın çocuklarına teveccüh gösterdik, bir tanesi sözleşme imzalamadan, bir tanesi ben Avrupa’da oynayacağım dedi Avrupa’da oynamıyor. Ceyhun Kazancı’nın o açıklamasında da sözünü ettiği “henüz daha olgunlaşmadınız, 1 yıl daha kalın Beşiktaş’ta sözünün aslında ne kadar doğru ve yerinde olduğu çok açık. Serdar’la da durum aynı idi.

Demek ki, Beşiktaş’ın çocuklarının tercihi Beşiktaş değil, Beşiktaş’ın çocuklarının tercihi kariyer ve para. Aynı şey Ersin için de geçerliyse burada iki şey söylemem gerekir.

Birincisi Ersin basına yansıyan 25 milyon lira talebi ile Ersin’in performansı arasında ciddi bir çelişki var. Bu çelişkiyi Ersin’in görmüyor olmasını ben anlamakta güçlük çekiyorum yani siz dönersiniz ve dersiniz ki! Ben o kadar iyi bir kaleciyim, öyle kurtarışlar yaptım, öyle maçlar kazandırdım ki Beşiktaş’a, ben bu parayı hak ettim. Yok öyle bir şey yok.

İkincisi aslında Önder hoca tarafından geçmişte gündeme getirilen bir şey sizin akademinizde, topçuya nasıl topa vurulması öğretiliyor ama topçuya aidiyet duygusu yeterince verilmiyor demektir.

Yani sizin gençleriniz, ilk gördükleri fırsatta Beşiktaş’tan uzaklaşıp özellikle Beşiktaş’a bir katma değer yaratmadan uzaklaşmak tercihide kendileri açısından şart görüyorlarsa buradada bir garabet durum var yani Barcelona akademide söylenen “Biz iyi topçu değil önce iyi insan yetiştiriyoruz” ilke ve değerlerinin Beşiktaş akademisinde de uygulanması gerekliliğinin, bu yılın en önemli göstergelerini yaşadık.

Ben Ersin’in yerinde olsam biraz vicdanımın sesini dinlerim ve "ben Beşiktaş için bu sezon ne yaptım ki bu parayı istiyorum" sorusunu, yastığa kafasına koyduğunda bir kere daha düşünmesini kendisine öneririm.

Duhuliye.com