Ne yalan söyliyeyim içime sinmiyor bu.
Bizim büyük takımları bu sonradan icat edilen Konferans Ligi'nde görmeyi kabullenemiyorum.
Hele bir de maçı anlatan spiker sanki Barcelona ile oynuyormuşuz gibi anlatmaz mı? O oyuncusuna dikkat, bunu tutalım, teknik direktörleri şöyle böyle diye.
Güleyim mi ağlayayımı; bilemiyorum.
Yahu kardeşim Bodo Glimt nedir?
50 bin kişilik bir kasabanın takımı. Zemini suni çim olan stadı topu topu 8 bin kişilik. Takımın futbolcularının toplam değeri 15 milyon euro.
Buna karşılık "Kim yaptı kardeşim bu transferleri" diye bazı oyuncularını beğenmediğimiz Beşiktaşlı futbolcuların toplam değeri ise 130 milyon euro.
O derece yani!
Burak Yılmaz da mı bunu göz önüne aldı acaba. "Rakip zayıf nasıl olsa. Şu adama da bir bakayım" diye mi 13 maçtır ilk 11 yüzü görmeyen Onana'yı koydu!
Necip Uysal Amartey'in yerine ondan mı?
Arkasına ikide bir adam kaçıran Onur kırmızı kart gören Rosier'in yerindeydi.
Kaleyi Mert Günok'a teslim eden Burak Yılmaz savunma hattını Onur Bulut, Necip Uysal, Omar Colley ve Arthur Masuaku'dan oluştururken, orta sahanın merkezini Jean Onana, Amir Hadziahmetovic, Alex Oxlade-Chamberlain üçlüsüne emanet etti. Burak Yılmaz, siyah-beyazlı takımın hücum hattını ise Rachid Ghezzal, Milot Rashica ve Vincent Aboubakar'tan kurdu.
Bunu bilin diye anlatıyorum. Yoksa Beşiktaş'ın geniş kadrosundan kimi oynatırsan oynat bu takımı yenmeli diye bekliyorum! Maçtan önce tabi.
Maç başlayınca da adamlar "Biz önemli takımla oynuyoruz" havasındaydılar. Beşiktaş dağınık bir şekilde de olsa gitti üzerlerine. Aboubakar'ın 2 vuruşunda topun kaleciden gelmesinden sonra dengeyi kurdular. Hatta üstünlüğü de ele aldılar iyi mi! 29. dakikada da ilk atakta golü atıverdiler.
Anlatmam lazım bu pozisyonu ve bir savunma rezaletini.
Pellegrino'nun soldan içeri çevirdiği topu Sorli kaleye vurdu, Mert Günok kurtardı. Kurtardı kurtarmasına da... Arkadan gelen Gronbaek topa vurdu ve ağlara yolladı. O sırada Beşiktaş'ın stoperleri neredeydi? Ve de diğerleri? Onlar da bizim gibi seyretti, "Dur bakalım ne olacak" diye. Mert'ın kızgınlığını gördüm arkadaşlarına. Valla birer de tokat atsa yeriydi!
İkinci yarıya Gedson'u aldı oyuna. Bu kez de Chembarlein'i almaz mı dışarıya. Sahada Onana ve Amir gibi iki defansif orta saha varken, bu değişiklik nedir yani. Gedson'u al da... Neden aynı özellikte iki adam ikinci yarıda da sahada. Beşiktaş daha fazla gol yemesin diye mi?
Beşiktaş ikinci yarıya nasıl başladı? Çözemedim ben. Sanki hepsi birbirini ilk kez görmüş gibiydi sahadaki adamlar. Topu ayağına alan gidiyor, dönüyor, bir şeyler yapıyor; diğerleri boş boş bakıyor.
Taktik nedir derseniz onu da bilemedim. Burak Yılmaz'ın kenardan eski trafik polisleri gibi iki elini havaya kaldırıp, indirmesini, bir yerlere işaret etmesini de anlamak istedim, anlam veremedim.
Bu arada mesela 52'de Pellegrino'nun şutunu önünde defans olmadan oynayan Mert'in nefis kurtardığını da belirteyim. Aynı Pellegrino'nun bir dakika sonra elini kolunu sallayarak ceza alanına girmesini ve vuruşunun direkten dönmesini de, topu Necip'in çizgiden çıkarmasını da ekleyeyim.
Hiç mi ders çıkarmaz bir defans! Çıkarmadılar. 53'te bu kez Moumbagna karışmaya hazır olan Beşiktaş defansını karıştırdı. Necip'in müdahelesiyle düşse penaltı olacaktı belki. Düşmedi, ayakta kaldı ve topu uzak köşeye plaseyle gönderdi. Ne yapsın Mert? Dert üstüne dert.
Rashica ve Onana 61'de çıktı. Cenk'le Muleka girdi. Burak Yılmaz Onana'yı niye çıkardı acaba? Oynuyordu (!) adam. Döktürüyordu! Oynasaydı biraz daha!
63'te yine bir uzun top. Yine şaşkın şaşkın bakan Beşiktaş defansı. Kanatları, stoperleri, her şeyi... Zugelj fileleri havalandırdı. Neyse ki VAR girdi de devreye ofsayt kararı geldi.
Beşiktaş'ın gol pozisyonu yakalayan tek adamı Aboubakar 71'de de güzel çaktı kafayı ama kaleci kurtardı yine.
Burak Yılmaz 72'de de Ghezzal'ın yerine transfer döneminin yıldızı, sahaların kayıp adamı Rebiç'i aldı oyuna; belki bir şeyler yapar diye herhalde.
Bodo'da ise Beşiktaş'ın giren yıldızlarına karşı gencecik oyuncular giriyordu sahaya al al yanaklarıyla.
Burak Yılmaz 84'te de müthiş değişikliğini yaptı. Takımda gol pozisyonuna giren tek adam olan Aboubakar'ı çıkardı, Semih'i aldı.
Bunun üzerine adamlar bir gol daha attı. 87'de kaleci Mert "Benim takım arkadaşlarımdan neyim eksik" dedi, bir hata da o yaptı. Saltnes de durumu 3-0 yaptı.
Bodo Glimt baktı ki olmuyor rakip atamıyor! Moe kendi kalesine hem de bom boş durumdayken topu kafayla yolladı: 3-1. Misafire bir teselli olsun istedi diye düşündüm ben.
Bu rezalet de böyle kapandı.
Başta nedir bu Konferans Ligi demiştim ya. Pişmanım. İyi ki bu takım bırakın Şampiyonlar Ligi'ni, Avrupa Ligi'ne bile gitmemiş! Ne olurdu acaba, düşünemiyorum bile...
Sonuca gelirsek...
Bu futbolcuları alan kim? Paraları saçan kim? Sıradan 3 futbolcu transfer edeceğine toplam parayla doğru dürüst iş yapacak futbolcu almayan kim?
Hepiniz biliyorsunuz zaten. Ahmet Nur Çebi yönetimi. Ahmet Nur Çebi'nin dünyanın en iyi sportif direktör sandığı şimdi görevde olmayan kişi!
Şenol hocayı da unutmayalım tabi.
İstanbulspor'u 2-0 yendi diye Burak Yılmaz'ın Beşiktaş gibi bir büyük takımın başında devam etmesini isteyenler kim peki.
Kalkın bakalım ayağa...
Beşiktaş taraftarı bunlardan daha iyi bilmiyorsa bu işi adımı değiştiririm.
Neyse ben siyah beyazlı camiaya haberi şimdiden vereyim.
Bu takımı bu hale getiren Ahmet Nur Çebi bırakın tekrar başkan adayı olmayı kongre salonuna bile gelemez böyle giderse.
"İstifa" da "İstifa" diyenlere şimdiden bildireyim. Boşuna yormasınlar artık kendilerini!

Gürel Yurttaş / Yeniçağ