Yekten söyleyelim. Bu takım Fenerbahçe, Galatasaray, Başakşehir ve Trabzonspor’dan geride. Hem yetenek hem atletizm hem kuvvet ve her şeyden önemli olarak takım olma özellikleri konusunda yukarıdaki takımlar seviyesinde olmadığımız kesin bana göre. ADS ve Konya takımlarına kıyasla da iş ortada çünkü onlarda büyük takım (yada şampiyon takım) apoleti yok, çıktıkları seviyede devamlılık gösteremiyorlar. Yoksa bu 2 takımın da bu seneki en üst seviye bizim çok üzerimizde.

Hoca değişti, takım için değişen bir şey olmadı burası doğru. Hatta saha içi takımdaşlık, tempo yada ite kaka da olsa bir oyun felsefesi bir önceki hoca da biraz daha iyi duruyordu. Ama bu normal. Şenol hocayı en azından takımdaşlık konusunda geri de kaldı diye eleştirmiyorum çünkü ekip başka bir komutan tarafından kuruldu, strateji belirlendi, hedef konuldu ve kader birliği yapılarak başlandı sezona. Sonra gelişen olayların gazı kaçırması normal ama bir yerlerde toparlamak gerekiyor. Son zamanlarda takımın vücut dilinde inanılmaz bir soğukluk ve camianın parçası olmaktan uzaklaşmışlık var. Sanki hepsi misafir gibi duruyor. Şenol hocanın hepiniz gidici ben buraların sahibiyim oynarsanız Ekim’e tavrı takındığını düşünmüyorum da oyuncu grubunun bu kadar robot ve sorumluluk almaması cenazeyi kaldırmak için bu kadar enerjsiz kalmaları araştıralası bir durum.

Tabii bu tavır sadece sahadaki grupta yok camiada. Yönetiminden taraftarına herkes keyfine göre takılıyor. Yöneticinin biri başkan adaylığını açıklama rahatlığı yaşarken(bakmayın 2028 laflarına o algı oyunu sadece) diğer yöneticilerin adını bile bilmeyen binlerce Beşiktaşlı vardır eminim. Başkan desen, özel sağlık sorunları var mı bilmiyorum ama eğer öyle değilse ya konuşturulmuyor bir yerlerden gelen baskı ile yada dedikodu mekanizmasının kulağımıza getirdiği gibi TFF başkanlığına oynuyor. Sadece futbol takımı değil diğer tüm branşlarda yukarıda belirttiğim psikoloji hakim..Takımların yerlerinden de belli zaten.Yani sonuç olarak yönetim bacağı da lay lay lom. 

Gelelim taraftara. Pardon taraftar işi İnönü’de kaldı. Şimdiki yapı bana göre Sergi Sarayı, içerdekilerde kimse kusura bakmasın biletli seyirci.  Benim gençliğimde Spor Sergi Sarayı vardı büyük oranda basket maçlarına merkez olan ama belli oranda da fuarların kurulduğu sergi kelimesine de hizmet veren. Sonra çok haince elimizden alındı o yapı ve Lüfti Kırdar adında sadece çok amaçlı sergi alanı haline getirildi. Aynı İnönü stadının sponsor ismi ile anılan sergi yapısı gibi. İçindeki insan yapısı değişti. Mesela dünkü maç İnönü stadında oynansa idi kapalı tribün, takım yerine bir tek Mert’i çağırır diğerlerine hakettikleri değersizleştirmeyi (yuhalamadan, küfür etmeden) yapardı. Dün bir ara yeni açığın üstü başka bir şey bağırıken , altı bambaşka kapalı ise bunlardan çok farklı bir tezahürat yapıyordu. Belli bir sürecin sonu bu tabi. 2013 yılında başlayan olaylar ile de taraftar grupları bir bir dağıtıldı birbirine düşman edildi gibi bir hava da yok değil. Yani millet keyfine yada rantına geliyor o yapının içine artık. Bunun yanında cehalet de üst düzeyde. Eskiden Beşiktaş taraftarı bu işi bilirdi. Dün yanımdaki arkadaş 75 dakika bağırarak taktik verdi sahaya ama rakibin taç atışından gelen topuna da bir taraflarını yırtarak ofsat diye bağırıyordu. Eminim ki dün Mert diye bağıranların bir çoğu o çocuk bacağını bıraktığı Giresun maçında sedye ile çıkarken yuh çekiyordu. Küçücük örnekler bunlar o yapının içindeki profili anlatmak açısından gayet yeterli.

Yani çok da eleştirmek doğru mu bilmiyorum her şeyin değişmesi gibi artık futbol da Beşiktaşımız da değişiyor. Değişim kelimesi belki dünya yada futbol endüstrisi için doğru ama Beşiktaş özelinde Beşiktaş felsefesinde çok yetersiz. Camia ne yazık ki çöküş sürecinde ve bunun başında falan da değil. 2000 yılında başlayan bu süreç sırası ile ahlaki, finansal ve liyakat açısından hızla ilerliyor.  Mario Gomez’in giderken ki sözlerini hatırlayın. Tutamadığımız Pepe’den Sosa’dan şimdide Weghorst’dan pay biçin. Kulüp sektöre uyacağım derken değerlerini birer birer yitirmekte. Beşiktaş, bu oyunu kendi değerlerini bir kenara bırakarak sadece piyasa gerekleri ile oynamaya çalıştıkça kaybeden taraf olacaktır bana göre. Bundan sonra olacağı da tahmin etmek zor değil. Bundan öncekilerde olduğu gibi.. Sayın başkan 3-5 transfer yapıp son kurşunu sıkacak. Olmadı mı ver elini kongre. Ve tekrar sahnede siyaset ve onun fareleri..