Beşiktaş’ta adeta bir bahar havası. Öyle ya ezeli rakiplere karşı ardı ardına iki muhteşem galibiyet alınmış. Hem de sonuna kadar hak edilerek. Ne var ki Galatasaray maçından sonra bir Beşiktaş yöneticisinin fanatik taraftar üslubunda yazdığı mesaj pek hoş olmadı. Hatta galibiyete gölge düşürdü bile diyebilirim. Oysa ki özellikle büyük takım yöneticilerinin böylesi galibiyetlerin ardından daha olgun, daha sakin ve başarıyı sindirmiş olmaları gerekmez mi? Ayrıca özellikle yöneticiler daha gerçekçi olmalı.
Bu açıdan bakarsak, derbi galibiyetlerine rağmen Beşiktaş takımının daha kat etmesi gereken çok yolu olduğu açık. Vodafone’da Galatasaray’a karşı erken yenen gol uyandırmasa mesela, acaba Beşiktaş aynı cevval oyununu yine ortaya koyabilir miydi? Golü yiyene kadar savunmayı geride kurmasını oyunun hâkimiyetini Galatasaray’a bırakmasını nasıl unutacağız?
“Olan oldu, korkunun ecele faydası yokmuş” dedikten sonra mı cesaret kazanacak hep Beşiktaş? Fenerbahçe maçında mesela illa 10 kişi mi kalması gerekiyordu Beşiktaş’ın Sarı-Lacivertlilere karşı daha cesaretli olabilmesi için? O zaman ister istemez insan “Trabzon maçında da yenilen erken bir gol ya da haksız bir karar olsaydı Beşiktaş o pasif oyundan uyanır, canlanır ve galip gelebilirdi” diye düşünüyor.
Oysa ki bir büyük takımın bu tarz motivasyonlara ihtiyacının olmaması gerekir. Cesaretle, kendisine güvenerek en iyi oyununu oynayabilmesi gerekir. Mücadele gücü yüksek, oyunu domine eden, sürekli gelişen bir takım kurma amacıyla yola çıkılmıştı sezon başında zaten. Ama sürekli sekteye uğradı bu süreç.
Hoca değişikliği, yeni transfer arayışları, eldeki bazı futbolcuların beğenilmemesi filan derken takımda istikrar ve uyum gecikti. Ama Masuaku, Saiss, Rosier gibi oyuncuların yeniden itibarlarını kazanmaları, birlikte zaman geçirilmesi takımın daha uyumlu gözükmesini sağladı. Özellikle sadece kanatlardan yapılan ortalarla sonuca gidilemeyeceğinin anlaşılması, orta alanın mücadele gücünün artması da Beşiktaş’ın oyununu yükselten unsurlardan.
Şimdi taraftar galibiyeti kutlayabilir ancak yönetim bu sakinleşmiş ortamın değerini bilmeli. Sürekliliği olan bir takım ve oyun arayışından vazgeçmemeli. Şampiyon da olabilirsiniz ama bunu sindirip arkasını getirmek esas sorun. İşte bu da bizim futbol dünyamızda hiç görmediğimiz bir şey.
Gülengül ALTINSAY / Cumhuriyet