Böylesi yavaş yavaş bitirir takımı, camiayı. Üstüne üstlük toparlanma süreci çok uzun olur. Nereden mi biliyorum? Yaşadım çünkü defalarca. Benden öncekiler de yaşadı, onlara da sorun, onlar da biliyor. Yazının ilerleyen satırlarında aklımın yettiğince, haddimi aşmadan çözüm önerimden bahsedeceğim ama işin tespit kısımı kibar tabir ile "Bundan sonra bu gazı kaçmış takımdan bir numara olmaz."

Defalarca yazdık herkes suçlu diye. Yönetim, hoca, futbolcu şimdi de dengesi allak bullak olmuş taraftar. Camiada kimse ne yaptığının farkında değil. Kime saldıracağımızı, kime destek atacağımızı bilemez olduk. Kaleci yaramaz deniyor, yerine geçen sözüm ona takımı toplayacak diye beklediğimiz kalecinin hali ortada. Gol kralı alıyoruz, kendi evinde mağlupken onun yerine stoperi atıyoruz sahaya. (Ha bu arada bu hareketi gerçekten hücum çeşitliliği için yaptığını düşünsem binlerce tebrik benden hocaya fakat öyle değil, bin kere değil milyon kere değil. Stoper yerine stoper aldı) Taraftar işini en iyi yapan diyorduk o da 55. dakikada yuhh çekmeye başlıyor. Kabul Ozi kötü, güçsüz, güvensiz, eli ayağı birbirine dolaşıyor, rezil oynuyor vs. vs. Her ne olursa olsun bir takımda 1 kişi yuhlamak büyük haksızlıktır bence. Daha doğrusu herhangi bir protesto için maçın sonunu beklemek en akıllıca ve en taraftarca olanı da hadi diyelim ki erkenden başladık,OZİ’yi yuhlamaya da peki neden sadece O? Gençliğinin belki de kültürel eksikliğinin ya da eğitimsiziliğinin yüzünden cahilce yaptığı kulak tıkama hareketi mi tek sebebi? Bu çocuk yoksa büyük terbiyesizlik mi yaptı bir yerlerde? Ha kötü oynuyor. Eee Pepe ne oynuyor? 50'den topa vuruyor kaleye! Sanki dingonun ahırı burası. Kaç tane golün var birader antremanda diye sorsak pis pis güler bize. Ama parayı geciktir, surat bir karış. Hanımlar, beyler 5 Milyon Euro alıyor bu adam hatırlatayım. Peki onun vatandaşı? 2 maç önce taraftara laf atan o değil miydi? Kulak tıkamaktan daha mı iyi idi hareketi? Ya oynadığı? İki orta yapacak diye Şenol babası kulübü üstüne yapmış sanki abinin. Her frikikte o her kornerde o. Şenol hocaya soruyorlar maç sonunda. Bilmem ki bir iki korner oldu, Ricardo attı, Caner attı kem küm. Peki Babel? Yuhluk değil, eski tribün abilerimizin tabiri ile ıslak odunluk. Peki Tolgay efendi? Devre arasında yemek yemeler... Deli fişek Caner? Delik deşik sol bek!! Vagner ağa peki? Bütün bunlar yuhluk değil mi? Peki Şenol hoca? Takımı 100 metrede oynuyor, iki pas yapamıyor, koşmuyor, üretmiyor. Ben mi yaptıracağım bunları? Verdiği enerji desen hep negatif hep bir mutsuzluk. Ama sorsan kendine, yönetime sallamayın, topçuya sallamayın, bana sallayın güzellemeleri. Yazdım yine yazayım. Bu taraftar tribünde Şenol Güneş diye bağırıyorsa sadece çevresindeki insanlardan daha dürüst ve daha güvenilir olduğunu gördükleri içindir. Yoksa görevini tam anlamı ile yapabildiği için değil.

Gelelim çözüme. Eğer camianın ileri gelenleri bu takıma bir iki küçük rötuş yaparak yola devam edelim, 2 iyi oyuncu alalım, işi düzeltelim falan derse önümüzdeki en az 4 yılı kaos içersinde geçirriz. Kulüp finansal açıdan iflasın eşiğine gelmiş durumda. Fikret Orman döneminin başlangıcından daha kötü. Yani Feda 2'nin vizyona girmesi için ortam elverişli. Alınacak aksiyonlar çok keskin olmalı. 3 bacaktan en önemlisi yönetim. Sayın Fikret Orman’nın görevi dün fikren bitmiştir. Zaten hiçbir zaman düzelmeyen taraftar – başkan ilişkisi dün yapılan tezahürat ile kopmuştur. Eğer taraftar koro halinde kulüp başkanına ismen hitap edip hesap soruyor ise o başkan er ya da geç görevi bırakmak durumundadır. Bence yönetici arkadaşları ile Mart ayını beklemeden gidebilirler ya da daha sağlıklı olanı şimdiden gideceklerini açıklamalılar ki seçimlere kadar yeni yönetime girecek insanlar bir araya gelsin. Pardon öyle seçim falan değil camianın tüm gücünün birleştiği bir yönetim atanmalı. Burası siyasi parti değil. Kulüp yokuş aşağı giderken güçlerin bölünüp birden fazla aday çıkarması bu kulübe yarardan çok zarar getirir. Mevcut yönetimin bu camiaya yapacağı en önemli yeni düzenin önünü açmak olurken talip olanların da aklı selim davranarak bir araya gelip önümüzdeki dönem stratejilerini belirlemeleri şart oğlu şart. Yoksa iş siyasi çekişmeler boyutuna indirgenir, kulüpçülük kenara konup egolar devreye girer ise işin içinden çıkmak mümükün olunamayacaktır.

İkinci sırada futbolcu grubu var. Derhal ama derhal ilk fazda Pepe, Caner, Tolgay ,Quaresma, Babel, Vagner, Tolga her ne kadar içim kan ağlasa da işin geldiği durum itibari ile geri dönüşünün imkansıza yakın olduğu için Oğuzhan ile ilişiğin kesilmesi gerekli. Takım ile antremana katılmadan çalışmalarına devam etmeleri sağlanmalı. Tabii ki hedef öncelikle bu oyuncuların paraya çevrilmesi ya da takas imkanlarının zorlanması. Ama olmuyor ise Ocak ayında bir şekilde anlaşılıp bedelsiz yol verilmesi gerekli. (Yuh çekildiğine göre 500 bine aldığımız Ozi’den para beklemiyordur herhalde taraftar) İkinci fazda ise Ocak ayına kadar performanslarına göre Vida, Lens, Adriano ve Töre'den biri, birkaçı ya da hepsi olabilir.

Gelelim üçüncü yani hoca kısmına. Şenol hocanın liderlik vasıfları şu dönemde geçersiz kalmakta. Artık takımına hükmedemiyor. Disiplinsizlik, başıbozukluk, kıdem basmacılık, fiziksel yetersizlik, motivasyonsuzluk şu andaki takımın belli başlı özellikleri ki tamamı teknik yönetim performansı ile doğru orantılı. Bir de üstüne üstlük kadro derinliğinin ve göreceli olarak kalitesinin düşürülmesi durumunda şartlar sayın Şenol Güneş’in modelinin tersi bir hal alacaktır. Önümüzdeki kısa ve orta dönemde Samet Aybaba modeli gibi düşük bütçeli, genç ağırlıklı kadrodan performans almak gerekli. Bunu en iyi yapanlardan biri şu anda Milli takımın başında. Sağlıklı ise Luce-Güneş takası bizim için çok ideal olur ama bu zor ihtimalden ziyade Guti-İlhan ikilisi en akla yatkın olanı sanırım. Özellikle bu sene sonuna kadar. Sonrası için ise (Guti – İlhan performansına da göre tabi) geliştirici, yetiştirici uzun vadeli düşünülebilecek bir teknik kadro iş başına gelmeli ki bu karar Nisan – Mayıs ayını geçmemeli.

Evet birçok kişi (özellikle gençler) bana kızabilir. Ama dost acı söyler. İnanın bu neşter operasyonu ile mecazi anlamda bir kere ölürüz, acısız ölürüz. İşkence çekmekten daha iyi. Sonrası ise en azından çok daha hedef dolu ve heyecan dolu olur. Önümüzdeki 10 seneyi kurtaracak yatırımların tohumlarını atabilir bu camia. Yani anlayacağınız bize yine esmer günler düştü. Ne yapalım Beşiktaşlılık böyle güzel.