Beşiktaş’ın bir formüle ihtiyacı olduğu bir dönem daha geldi çattı. Yine çok kritik eşiğe gelmiş durumda camia.

Bunun bir benzeri 1970’lerin sonunda yaşanmış. Kulüp neredeyse dağılma noktasında o dönemler. Rahmetli Mehmet Üstünkaya başkan elini, gövdesini taşın altına sokuyor ve 1982 şampiyonluğu geliyor tam 15 senelik aranın ardından. Ama tek şampiyonluk kulübü kaosun içinden çıkartmıyor tabi ki.

O zaman da bu rakip arkadaşlar renkli ve sistemin şımarık evlatları. İşte o fırtına 1984 yılında Süleyman Abi formulü ile diniyor ve büyük uyanış başlıyor. Uzatmayalım bilmeyenler yada daha genç arkadaşlar kulüp tarihine bir daha  göz gezdirebilirler. Tek uyarım, bunu yaparken dikkat edilmesi gereken husus sayın Süleyman Seba’nın neden başarılı olduğuna dikkat etmeleri.

Aslında cevabı yukarıda bir yerde yazıyor. Abi olduğu için. O zamanlar zannediyor musunuz iş adamı kavramı yoktu bu ülkede? Hem de ne vardı.. Zannediyor muyuz o iş adamları birbirini çekebiliyor yada aralarından birinin yükselmesini istiyordu? Mümkün değil..

İşte formül o zaman tıkır tıkır işledi. Devlet ile iyi ilişkili (hükümet değil), bürokrasiyi iyi bilen, mütevazi herkesin sevdiği bir kişilik bitmeye yüz tutmuş camiayı çekti çıkardı girdabın dibinden. Şimdi geldiğimiz noktada farklı değil. 2000 yılında o anlayışın yerini alan yeni nesil yönetim mantalitesi, Beşiktaş kulubünü buralara kadar çok değer kaybı yaşatarak getirdi.

Artık kulüp öncelikle kendi özünü kaybetmenin sınırını geçmiş durumda. Önce yöneticileri sonra medyası şimdi de taraftarı renkli refleksleri göstermeye başladı. Ama bu saydığım camianın temel faktörlerinin ne gücü ne de kültürü, o verdikleri refleksin gerçek sahipleri ile aynı ortamda mücadele etmeye yetmez. O yüzden zaten sistem yavaş yavaş mengeneye almış ve camiayı ezmeye başlamış durumda.

Özellikle son 6 yıldır (şampiyonluklar gelmesine rağmen) camia taraftarının özünden kopuk yönetiliyor ve bu bana göre bir güç tarafından bilerek yaptırılıyor. Hatta alınan o şampiyonlukları bile bu anlayışın (kişilerden bağımsız) yönetimde kalması için bir ara destek olarak da görmeye başladım. Evet şampiyonluklar geliyor ama ya gidenler?

Nerede tribün? Nerede birbirne saygı? Nerede kenetlenme? Nerede mütevazilik? Nerede sana duyulan saygı? Genimiz ile oynanıyor farkında olamıyoruz maalesef. Eğer onların/sistemin oyununu oynayacaksak da (ki bu iş endüstri olduğundan dolayı mütevazilik bir yere kadar) kendi değerlerini bir araya getirerek oynamak zorunda bu camia. Yani yeni bir doğal lider bulmalı. O birbirinin başarısını istemeyen yada çekemeyen iş adamlarını camianın akil insanlarını bir araya getirecek raydan çıkmış camiayı tekrar oyunun içene alacak ekibi kuracak bir kahramana daha ihtiyaç var.

Yok kongre imiş yok adaylarmış yok listelermiş yok demokrasi imiş olmaaaaazzz. Gücü bölmeye falan gerek yok. Eğer bu büyük camia ise tek değer, Beşiktaşlıyım diyen her kişi gücü nispetinde destek verecek. Yoksa A kişisi bir liste yapsın karşısına da H kişisi bir liste ile çıksın onlara da S kişisi ve listesi rakip olsun bunları gören T kişisi de boş durmasın ile bu iş ne yazık ki olmaz olmayacakta. Voltranı oluşturmadığın sürece seni bu ortamda ezerler.

Geçiyorum hakemler marifeti ile sana oynanan oyunları buna karşılık renklilere kurulan kurtlar sofralarını. Geçiyorum senin camiana karşılık TFF başkanının kafana vurur gibi masaya vurmalarını.

Öyle yönetilirsin ki bütün bunlara ağzını açamazsın. Öyle bir yönetilirsin ki kültür olarak rakiplerinden fersah fersah önde olduğun branşda kendi başkanın et mi tavuk mu balık mı anlayamadan küme düşme potasına girersin. Öyle yönetilirsin ki  1 hafta önce saha bozuk maç oynanmaz dedikleri yere üstelik kar yağışının, tipinin, donun üstüne trilyon verdiğin topçularını tıpış tıpış çıkartmak zorunda kalırsın.

Gerçekler bunlar ne yazık ki. Dahası da var da çok detaylı örnekler vererek üzmeyelim birbirimizi. Özetle, geleceğin parası ile Abubakar, Ronaldo , Messi almak değil formül..Geleceğine sahip çıkmak aslolan.

Tek kelime üç hece…

Bülent BİLİRGEN / Duhuliye.com