İtalya’da organize edilen 1990 Dünya Kupası Finalleri de dahil olmak üzere, futbol kalitesi en yüksek turnuva oldu Katar 2022. Lig ortasında düzenlenen ilk dünya kupası olması bakımından oyuncuların form durumunun da katkısı oldu kuşkusuz.

 Ancak 1930’da Uruguay’da başlayıp 1990’da İtalya’ya gelinceye değin hep oyuncuların topla bireysel ilişkileri ön plandaydı. Öyle ki, Pele’nin sakatlığı yüzünden çok az oynadığı Şili 1962’de Manuel Francisco dos Santos nam-ı diğer Garrincha neredeyse tek başına kupayı kazandırdı Brezilya’ya.

Çarpık bacaklı melek

Doğduğunda küçük bir kuşa benzediği için “çalıkuşu” anlamında “Garrincha” denilen çarpık bacaklı melek dos Santos, futbol tarihinin en çevik ve en teknik oyuncusu olarak bilinmektedir.

1958 Dünya Kupası’nda hocası oynatmadığı için Brezilya Ulusal takımının oyuncularının maça çıkmama kararı aldıklarını söyleyenler de vardır. Onun üzerine Garrincha ve Pele oynatılınca Brezilya üçüncü maçını kazanıp gruptan çıkar ve İsveç’te1958’in şampiyonu olur.

Benim de İtalya’da yerinde izlediğim 1990 Dünya Kupası finalleri teknik becerinin yerini atletik yeteneklerin aldığı ilk kupa olması bakımından eleştirilmişti. Bu eleştiriler sonraki kupalarda da devam ettiği halde futbol evrimine devam edip bugünlere geldi.

Futbol Katar’da kusursuzluğa ulaştı

Katar’da da kalite açısından son 30 yılın zirvesine ulaştı. Atletik yeteneklerle top becerisi birbirini kusursuz bir şekilde tamamladı. Koşu tekniğinin zirve yaptığı bir Dünya Kupası’na tanık olduk. Messi ve Mbappe gibi hem koşu tekniği hem de top ve vücut tekniği ile öne çıkan oyuncular zirve yaptılar.

Futbol Lionel Messi’ye borçlu mudur? Yanıtı zor bir soru! Ancak soruyu tersine çevirerek de sorabiliriz; Messi her şeyini futbola borçlu değil midir? Çoğunlukla futbolun adaletsiz olduğu konusunda ortak bir fikir vardır. Ancak bütün oyunlar gibi futbol da adaletlidir. İçine fitne karıştırılmadıkça ne koyarsanız olu alırsınız.

Messi hak ettiğini aldı mı?

Messi futbolun içinde kaldığı sürece karşılığını ya da hak ettiğini almıştır. Katar’da Dünya Kupası’nı kazanmasaydı bile Messi değerinden bir şey kaybetmezdi. O döneminin en büyüğüdür.

Peki, tüm zamanların en büyüğü kimdir? Bu sorunun da yanıtı zordur. Her insan kendi döneminde doğar büyür ve gelişir. Her dönemin değer yargıları, alışkanlıkları, sosyal yaşamı, bilimsel değerleri ve bilimin ürettiği teknolojik üretimleri farklıdır. Bunların tümü yaşanılan dönemin insanlarını etkiler. Garrincha bu dönem yaşamış olsa belki de futbol ile hiçbir ilişkisi olmayacaktı.

Tüm zamanların en büyüğü kim?

Ama insan bu… İçindeki “ben” peşini bırakmıyor ve soruyor: Tüm zamanların en iyisi kim? Bu soruyu illa da yanıtlamak gerekirse benim adayım Johan Cruyyf’tur. Pele’den bu yana izlediğim kadarıyla 1970’li yıllarda, bugünün futbolunu oynardı Cruyff. Kendi de kabul ettiği gibi Mess’yi Barcelonalı arkadaşları büyüttü. Cruyff ise hem Ajax’ı hem de oynadığı takım arkadaşlarını büyüttü.

Hocaların hocası Helenio Herrera’ya da aynı soruyu sormuşlar. O en büyük Alfredo di Stefano adını vermiş ve eklemiş “Stefano Pele ile Cruyff’un karışımıydı.” Arjantin asıllı Stefano’ya yaşım yetmiyor ne yazık ki…

Metin TüKENMEZ / Fanatik