İşte Cem Dizdar’ın bugünkü yazısı:

“Korona” insana ilk olarak yaşamın kıymetini hatırlattı. İkinci hatırlatması, kolektif bilinç ve dayanışma kültürünün insan varlığı için önemiydi. Üçüncü ise sanırım, kaybedilen “makul”lük çizgisiyle ilgili oldu. Har vurup harman savuran, ihtiyacı olmayanı ihtiyaç sayan, kazanmadığını harcamaya çalışan, obur, haris bir varlığa dönüşen insana, “Dur yolcu” dedi! Bizim bahsimiz makulden ayrılalı çok olan ülkemiz futbolundan olacak... “Makul”den sapalı çok olmuş olan futbolumuz, üretim/para dengesizliğindeki gerçekleri “büyüklük illüzyon”u ile perdeliyordu. Futbolcular bir ay sahaya çıkamayıp, topu çimlerde gezdiremedi ve kulüpler Avrupadakiler dahil topu attı! Bizdekilerin çoğu topu atalı epey olmuştu da “devlet baba” sağolsun, desteğiyle yaşamayanı yaşar gösterdi onca yıl.

Haklı olarak...

Ne var ki, evde geçen günlerimiz dahi akılları başa getirme konusunda işe yaramış görünmüyor. Hangi haberi okusam, transfer ilk sırada. Yetmiyor, 30 yaşı aşalı çok olmuş oyuncular için 1 milyon Euro’luk yıllık ücretler büyük indirime uğramış rakamlar olarak sunuluyor. Bu arada öğreniyoruz ki, yayıncı kuruluş sadece oynanmış maçların parasını ödüyor haklı olarak. Peki, kulüplerin borçları? Onlar donuyor mu? Hayır! Yani kulüp zararları günbegün büyürken Kulüpler Birliği, TFF’ye dolayısıyla devlete yayıncı kuruluşu şikayet ediyor, “Parayı ödemiyor” diye... Oyuncu alacaklarını, kulüp çalışan paralarını aylarca geciktirenler “sıcak para”nın peşindeler! Ancak düşünmeleri gerekir ki, maç yoksa reklam yok! Peki ya, yayıncı kuruluşun onca çalışanın aylık ücretleri? Bunlar da hesaba dahil!

Yapılması gerekenler

Tüm bunlar bir masada çözülecek sorunlar elbette lakin daha önce yapılması gereken çok önemli işler var. Neler mi? Bir kaçını sıralayayım;

*Kulüplerin kısa ve orta vade geleceğe dair master planları neler?

*Transfere yaklaşım eski alışkanlıkla mı sürecek? Ya da sürebilir mi?

*Sürdürülebilir bir futbol ekonomisi için futbolcu yaş ortalamasını düşürme konusunda ortak çalışma yürütülmekte midir?

*Yoksa işler, akıl/bilim çizgisinde değil de eski model “vahşi rekabet” düzeninde mi ilerleyecektir?

Kemer sıkma zamanı!

Kanaatim o ki, Kulüpler Birliği paradan önce “boş dersleri” bu yakıcı sorunlara dair çözüm arayışıyla geçirmeli. Oradan çıkacak kabul edilebilir model bu büyük krizi fırsata dönüştürebilir... Bunun için de “makul” seviyeyi ve gerçek tasarrufu hatırlamak zorunluluktur. Kestirmeden söylersem, düpedüz “son deliğe kadar kemer sıkmak”tan söz ediyorum. Sadece nefes alınabilecek kemerdeki o son delikten!.. Yoksa kendisini dev aynasında görmeye alışmış ve “Para nedir?” bilmeyen kitleyi harcama vaadiyle avutmak bugünleri de kaybetmek anlamına gelir. Böyle yapılırsa, “yarın” sorusunu ise aklınıza bile getirmeyin!

Cem Dizdar / Fanatik