Beşiktaş'ın oyuna hafif etkili bir başlangıcı oldu. Hani böyle eşyanın üzerinden hafifeçe tozu almak gibi küçük bir hücum rüzgarı estirdi. Ama bu rüzgar kısa sürdü. 15. dakikadan sonra oyun kendi içerisinde daha durağan bir dengeye yerleşti. Bunda Gaziantep'in doğal olarak yaptığı savunmanın etkisi büyük. Savunmayı 5'li oynayan, kendi yarı alanında kalabalık kalan bir takım olarak Beşiktaş'ın ilk yarıda pozisyon bulmasını engellediler. Bariz olarak görülen oyun düşünceleri kontradan, Dicko üzerinden pozisyon bulmaktı. Bunu bir kez, ilk yarının sonuna doğru başarabildiler ve onda da planladıkları golü buldular. Bunun karşılığında Beşiktaş hücum varyasyonlarında ne buldu diye bakarsak Larin'in direkten dönen şutu dışında ciddi bir pozisyonu yok.

Beşiktaş'ın ilk yarıdaki en büyük zafiyeti rakibinin temposuna uymak oldu. Yavaş oyun, yumuşak tempo ve savunmayı açmak için bireysel anlamdaki yeteneklerin fazla zorlanmaması oyunu Gaziantep'in istediği şekle getirdi. Bu tür maçlarda özellikle kanat bekleri, sıkışan oyunda önemli. Beşiktaş iki beki Rosier ve N'Sakala'yı da kullanamadı. Sıkışan merkez savunmayı açma adına Oğuzhan ve Dorukhan bu bölgelerde topla buluşup, pozisyon üretemedi. Bekler ve orta alan bu şekilde olunca Aboubakar'ı da ilk yarıda sahada hiç göremedik.

İkinci yarının hemen başındaki Josef ve Mensah değişiklikleri orta alanın ve oyunun problemini çözme adına önemliydi. Doğruydu da. Canlılık getirdiler fakat kontra pozisyonda Ersin'in gördüğü tartışmalı kırmızı kart oyunu tekrar sıkıntıya soktu. İlk yarıdaki yenilen gol ve kırmızı kart pozisyonunda Muhammet'in kademesinde yaptığı hatalarla Montero savunmada ciddi problem. Vida'nın ikinci goldeki hatası da affedilecek gibi değil. Larin'in attığı gol kısa süreli bir ümit ışığı yaksa da stoperlerin yanlışları akşamı Beşiktaş'tan alıp kontrataktan başka oyun planı olmayan Antep'e verdi dersek maçı özetlemiş oluruz.