Beşiktaş Jimnastik Kulübü olarak eşik maçlarından birine daha çıkarken, Şeref Bey Stadı'nda başkent ekibini ağırlamaktayız.

Aboubakar'dan sakatlığını atlatmasını beklerken diğer santrfor Cenk Tosun'un da bu kervana katılması Sergen Hoca'yı taktik olarak bir hayli zora itti.

Lakin mazeret kabul etmez diyarlardaydık. Çıkıp oynayacaktık.

N'Koudou, Rıdvan takviyeli, Ghezzal ve Rosier birleşeniyle çizgileri paylaşmış, Josef'in de cezası bitmişti.

Oğuzhan'ı ilk 11'deydi diye yazarken, kendisini 11 metre atışını kazandıran adam olarak gördük.

İlk topa vursaydı daha iyiydi, daha dakika 1 bile değildi, VAR gözlerimizi yaşartmıştı.

Lakin o penaltıyı N'Koudou topu eline alırken de topa vururken de adeta kalecinin yattığı yere attı.

Ve fabrika ayarlarına geri döndük. Daha maçın röntgenini çekmemiştik, git-gellerdeydik ve Oğuzhan da sakatlar kervanına katıldı.

Kesin nazar vardı üstümüzde ve bir adak şarttı. 20'den sonra tam saha pres yapıp, top göstermedik rakibe ama biz de ilk yarı boyunca o topun hayrını bir türlü göremedik.

Taa ki son düdükten önce Ghezzal'in yivinden çıkan mermi gibi dönerek gelen topuna ters kafa vuran rakip savunmaya kadar.

Dediğim gibi, biz hayrını görmedik o topun gitti ellerin oldu: 1-0. İkinci yarıya golle başladık.

Daha doğrusu Başkent ekibi gol atıyordu ama sayı bizim hanemize yazılıyordu.

Valla sizi bilmem, ben bu işi sevdim: 2-0.

Oyunu domine etmemiz gerekirken, rakibin öne çıkmasını belli bir süre seyrettik.

Bir 5 dakika sürdü bu, çok atak yedik ve sonunda penaltı golüyle fark 1'e indi.

Oyunu ne çizgiden sıfıra indirebiliyorduk ne de orta alandan dikine kaleye gidebiliyorduk.

Takıma "Kal" geldi iyi mi! Bu minvalde N'Koudou-Töre değişimine gitti Sergen Hoca.

Tabii bu saatten sonra iyi oyun beklemiyorduk ama topu da oynasın diye rakibe vermemeliydik.

Son 5 dakikada yapılan değişiklikler gösterdi ki tam kapanmaya giriyorduk.

Kapanmak, topu rakibe vermek, bize göre değildi.

Ve bunun bedelini yediğimiz penaltı golüyle ağır ödedik: 2-2.

Alen MARKARYAN / Akşam