Mevzu Beşiktaş olunca saatin bir önemi yok ama perşembe başlayan maçın cuma bitmesi de biraz tuhaf kaçıyor sanki. Daha demincek Şampiyonlar Ligi’nde fırtınalar koparan bir takımın puansız olması, ve kadro kurmakta bile zorlanmak, ıstırap vermekte. Ağır grip olmasından mütevellit Abdullah Avcı’nın Portekiz’e gitmediğini belirtip, maçın başından beri verdikleri destekle İnönü’yü aratmayan Avrupa’daki Beşiktaşlı taraftarlara da teşekkür ederiz.

???

Rakip alanda 6-7 kişiyle baskı yapmak, alan daraltmak, topu çabuk kapmaya çalışmak, ilk bakışta notlarımız arasına kattıklarımızdı. Dikkat ettiyseniz saydığım bütün unsurlar, topsuz alan görselleriydi. Toplu anlarda ise pas hataları ilk göze çarpanlardı. Tam 14 dakika kalemize gelemeyen Braga, ilk defa gelip de kazandığı kornerde gole ulaştı: 1-0.

İnanın gol yediğimizden demiyorum ama teknik ekipten ricamız, denenmemiş olup randıman alamadıklarımızla yollarımızı ayıralım. Genç, hırslı ve yenilgiyi kabullenmeyen karakterlerle yolumuza devam edelim. Göreceksiniz daha güzel olur. İşte genç Kartal, Umut, Verin şansı, çıkıp oynasınlar. Buyrun Boyd... Hem de daha yazımın üstüne... Soğukkanlı, estetik ve harika bir gol attı: 1-1.

Sonra ikinci defa geldiler yine gol oldu. Bu golü de Roco’ya yazarım. Adam 6 ay gemisi gibi ağır. Ağırlığından dolayı bir sarı yedi. Gol de cezası oldu zaten. Roco yeteneksizlikten sarı gördü. Lens basiretsizlikten kırmızı. 1 dakika evel Necip’e kırmızı verse gam yemeyeceğim. Lens’inki biraz ağır oldu sanki. Biz Türkiye’de hakemlere ağır eleştiri yapıyoruz ama, Avrupa’daki hakemlerin de onlardan aşağı kalır yanı yok. Adam tam rezaletti.

  1. dakikada Elneny, saha kenarında oyuna girmek için beklerken,yardımcı hocanın da ona kağıt üzerinde taktik verdiğini gördüm.

Soru 1: Elneny’yi Denizli maçına mı sakladınız?!

Soru 2: 25 dakika karşı kaleye gitmeyen takımda neyin taktiğini veriyorsunuz?

İnşallah bizimle kafa bulmuyorsunuzdur. Yani Braga maçını nasıl önemsiz hale getirdiniz ben çözemedim. 3 golde de büyük payı olan Roco’yu ayrı kutlamak lazım.

Biz en iyisi yine yazıyı gecenin anlamına binaen, Udi Hrant’ın bir şarkısıyla bitirelim.

Hastayım, yaşıyorum!!!

Alen Markaryan / Akşam