‘Maçı Sergen Yalçın verdi’ demek yerine, Lizbon teknik direktörü Ruben Amorim aldı demek daha doğru. Üçlü savunma formasyonunun tüm avantajlarını kullandı. Takım hücumunda ilk yarıda yüzde yüze yakın bir gol oranı yakaladı.

Dünya futbolunun geldiği noktada girdiğin pozisyonların yüzde seksenini gole çevirebiliyorsan, iyi bir takım olma özelliğine sahip olabilirsin.

Beşiktaş'a gelince...

Senaryo yine aynı. İç sahadaki Dortmund maçında olduğu gibi, ilk 10 dakika muazzam baskı.

Kaçan fırsatlar, gelmeyen gol...

Rakibin çalışılmış ilk atak organizasyonunda bu kez üstelik bir duran top ve tıpkısının aynısı 2 gol!

İki maçta da aynı senaryo!

Karşındaki rakipler ‘Sözde değil, özde’ iyiler. Kadroları kağıt üzerinde değil, sahada güçlü.

‘İyi takımı’ oluşturan oyuncular bu gücü bireysel olarak yani tek tek kariyerlerinden değil, anlık birlikte sahaya yansıttıkları oyun gücünden alıyorlar.  

Sergen hoca ‘Şans' dedi...

‘Şanssızlık’ dedi...

Geceden çıkan sonuç buysa korkarım bir kaç maç daha benzer şanssızlıklardan yakınacağız!

Alex’in bir ayakkabı numarası kadar ofsayt olması dışında, olan biteni iki kelimeyle özetlemek gerekirse gecenin özeti ‘Beceri ve beceriksizlik’ olmalı.

Besiktaş'ta her oyuncu kendi oyun kimliğini takımdan bağımsız sahaya yansıtıyor. Bu durum sahada kimliksiz ve disiplinsiz bir takım görüntüsü oluşturuyor. Sergen hoca öncelikle bu takıma bir kimlik kazandırmalı.

Geçen sezon 2 kupaya uzanan sınırlı kadronun kimliğinde ‘Savaşçı’ yazıyordu.

Bu sezon şu ana kadar ‘Kırılgan’

‘Zorlanmak zorlanmamaktan iyidir’ diyen Sergen hocaya bir duvar yazısı da benden.

‘Çalışmak yeteneği geçer, yetenek çalışmazsa eğer.’

Erdem Ulus / Duhuliye