Borcun iki yılda 2,9 Milyon TL’den 4.5 Milyon TL’ye çıktığını anlatan Çimen, "Banka yapılanmasını söylemiyorum. Bu rakam banka faizleri ile 7 buçuk milyar. Bir sürü futbolcuya hatalı sözlemlerden ötürü dünyanın parası ödeniyor örneğin Adem Ljajic, satamadılar hatta kiralayamadılar bile. Kiralık oyunculara bile tazminat öder hale düşmüşler." diye konuştu.

İŞTE FUAT ÇİMEN'İN AÇIKLAMALARINDAN ÖNE ÇIKANLAR:

Kulislerde en sık dile getirilen Abdullah Avcı ile 7 Milyon TL’ye anlaşılmışken sözünde durulmadığı ‘’Git mahkemeye burası Beşiktaş" dendiği. Sonuç ortada Abdullah Avcı davayı kazandı ve şampiyonluktan gelen ilk parayı Abdullah Avcı’ya ödediler. Üstelik Sayın başkan her yerde “ Abdullah Avcı kendi gitmek istedi” derken gitmek isteyen bir adama niye tazminat ödediniz. Madem gitmek istemişse niye İstifasını almadınız. İş hukukunun neresinde kendi gitmek isteyen birine tazminat verme zorunluluğunuz var da tazminat verdiniz. Aslında iki yılda Abdullah Avcı dahil dördüncü teknik direktörle çalışanlar için çok zor bir soru sordum.

Borcun nasıl sürdürülebilir ve yönetilebilir konusunda kafamızı iki buçuk yıldır yoruyoruz. Çalışmalarımızda kısa vade, orta vade ve uzun vade de birçok projemiz var.

"İKİ BUÇUK YILLIK BİR HAZIRLIĞIMIZ VAR"

Sportif pazarlama tarafında yeni nesil pazarlama yöntemleri özellikle Kartal Yuvalarında tasarım, yönetilmesi ürünlerin daha kaliteli daha alınabilir ve taraftarında katılacağı fikirlerle daha fazla insanın ulaşacağı hale getirmekten, dijital dönüşümlere, yeni nesil finansla fikirlere kadar iki buçuk yıllık bir hazırlığımız var.

Bu yüzden pandemi ve sonrası koşullar dikkate alınıp bu yapılandırmanın yeni spor yasasının ilkeleri ile yeni faiz oranlarıyla ve ötelenerek yapılması sadece Beşiktaş için değil diğer kulüpler için de çok önemli.

Türkiye’de futbolu sadece bir spor dalı olarak görmemek lazım. Türkiye’de futbol insanların keyiflendiği, üzüldüğü yada sorunlarından kaçtığı sosyal bir yer, toplumda her sınıftan insanın sığındığı bir sığınak. 4 büyük kulüp ise bu işin lokomotifi.

Bugün üç büyükler diye adlandırdığımız üç büyük kulüp Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanında taraftarı olan, Osmanlı’dan bugüne gelen en büyük 3 marka. Bu markalardan kim vazgeçmek ister? Batmasını kim ister? Toplum sosyoloji ve psikolojisini bilen hiç kimse, bu kulüplerin yok olmasını asla istemez.

"BEŞİKTAŞ’A PARA KAZANDIRACAK YÖNETİM İLKEMİZ VAR"

Finansal tarafta çözümlerimiz var. Öncelikli kısa vadede ödemelerimiz var. Bu paralı başkan konusu ise şöyle bir gerçek var aslında liyakatli insanları kulüp yönetimlerinden uzak tutmak için bilinçli çıkarılan ve dillendirilen bir sistem.

Türk futbolunun da paralı başkan söylemi Türk Futbolunun kanseri. İstisnalar harici hiçbir başkan cebinden para verip kulübe bağış yapmıyor zaten. Yapmasın da. Eğer kulübe bağış yapıyorsa zaten bu büyük yanlış. Bu zaten o kulüp iyi yönetilemiyor demek. Hiçbir kulüp başkanı parasını kulüpte bırakmıyor. Finansör başkan ya da yönetici diyorsanız, parasını nasıl geri alacağını ve o paradan ne kadar kazanacağını da düşünür. Böyle bir başkan yönetim tipi zaten sıkıntılı bir liderlik biçimi. Genelde böyle devam etti ve ediyor da. Ama finans aklı olan başkan modelli bambaşka bir şeydir. Finans aklı olan başkan ve yönetim anlayışı parayı nasıl bulacağını bilir. Parayı zor bulacağını bildiği için paranın nasıl ve gerekli yerlere harcayacağını da bilir. Bizim finans aklımız var. Beşiktaş’a paradan para kazanacak başkan biçim değil, Beşiktaş’a para kazandıracak, Beşiktaş’ın gelirlerini arttıracak bir yönetim ilkemizi var.

"KARTAL YUVALARINDA KADIN VE ÇOCUK TARAFTARLARIMIZA YÖNELİK YETERLİ ÇALIŞMA YOK"

Kartal yuvaları başlı başına talep, kalite ve müşteri odaklı bir yönetimle yönetilmesi gerekiyor. Taraftarımız 1. Sıradadır fakat Beşiktaşlı olmayıp da yakınlarına hediye alanlarda var. Öyle bir ilgi alanı oluşturacaksınız ki özellikle kadın ve çocuk taraftarlarımıza yönelik doğru dürüst tasarım, piyasa çalışması yok. Biz kendi tasarımını kendin yaratan bir algı oluşturacağız. Talepleri alıp ona göre tasarım yapmak, mağazacılığı biraz daha online hale getirmek önceliğimiz.

"BİZDE CEO BAŞKAN’A YAKINLIĞI İLE DEĞİŞİYOR"

Aklı başında ve kaynağından transferi becerirseniz transfer odaklıda çalışırsınız. Ama bizim ana yapımız daha çok alt yapı ve oyuncu kaynağı neresi ise Türkiye ise Türkiye, Balkan ülkeleri ise balkan ülkelerinde çalışmalar yapacağız. Bu benim ve arkadaşlarımın üzerinde durduğumuz bir durum.

Elinizde Kanada Milli Takımın iki değeri var ve bu oyuncular Kanada’yı Dünya kupasına taşıdılar. Bu işi pazarlayamadık. Kanada bir göçmen ülkesi, biz takımımızı oraya götüremedik. Bir zamanlar Çin projesi vardı 1 hafta zorla orada kalındı. Bugün Bayern Münih pandemi öncesinde 12 yıldır oraya gidiyor 1 ay kalıyor 45 milyon Euro ile geri dönüyor. Bayern Münih farklı bir segment diyeceksiniz hayır onlarda bizim gibi doğru yönetilemediği çok geriye düştüğü dönemler yaşadı. Fakat total bir değişim geçirdi, yönetim anlayışı değişti. Kulübün içinde kulübün sahipleri yani eski futbolcuları kaldı. CFO’su 20 yıldır değişmiyor, CEO’su 10 yılda bir değişiyor. Bizde duruma göre değişiyor. Başkan’a göre, Başkan’a yakınlığına göre değişiyor, bilgi sızdırmasına göre değişiyor. Bizde böyle bir liyakat sistemi var. Biz bunu yapmayacağız. Bizde ki yönetim sisteminde akıl, bilim ve liyakat asıl olacak.

"BOSNA, SIRBİSTAN VE KARADAĞ..."

Bugün Bosna, Sırbistan ve Karadağ bölgesi futbol, basketbol başta olmak üzere inanılmaz bir kaynak. Bütün İtalya orada. Örneğin Kanada gibi göçmen ülkelerinde projeler geliştirebilirsiniz. Çünkü göçmen ülkelerinde insanların kendilerini ispat etme yeri genelde spor ya da sanattır.

"ESKİ YÖNETİMLERDEN HESAP SORAMAZLAR ANCAK ÖRTBAS EDEBİLİRLER"

Yeni yönetimler çıkıp eski yönetimleri kötüleyip hesap soracağız diyor. İçinden çıktıkları, içinde oldukları eski yönetimlerden nasıl hesap sorabilirler? Yapsalar yapsalar ancak örtbas etmeye çalışırlar. Eskiyi kötülüyorlar ama durum ortada. Beşiktaş’ın hakkını koruyan taraftarların açtığı davalara müdahil olan, ilk mahkemede kulüp lehine kazanılmış davaları İstinafa götüren bir yönetim anlayışı mı Beşiktaş’ın çıkarlarını koruyacak, hesap soracak? Nihayetinde uçları kendilerine dokunuyor.

Günün sonunda davalar kazanıldığında Beşiktaş Yönetim Kurulu, örneğin ibranın iptali davası gerekçeli kararla kesinleşirse şahsi sorumluluk davaları açmak zorunda. Açmazlarsa görevi kötüye kullanma suçu ile kendileri davalarla karşı karşıya kalma durumunda. Beşiktaş’ın böyle uçup giden 1 milyon 300 bin TL dolayında parası var ortada. Şimdi dün o yönetimlerde olanlar, bugün bu davaları açarak hesap mı sormak isterler, örtbas mı etmek isterler? Takdir Beşiktaş kamuoyunun.

BEYAZ BEŞİKTAŞLILARLA ŞAMPİYONLUK KUTLANIYOR

Beşiktaş’ta elitizmi kaldırmamız lazım. Beşiktaş’ı elitist bir kitle yönetiyor. Bugün Şampiyonluk kutlamasını bile taraftarından kaçıran bir yönetim anlayışı var. Ya balo yapıyorsunuz Dolmabahçe Sarayı’nda yalandan statta bir kutlama yada pandemi bahane ediyorsunuz. soylu Beşiktaşlılar, Beyaz Beşiktaşlılar – siyahi Beşiktaşlılar gibi ayırıp Şampiyonluk kutluyorlar.

Böyle bir şey yok. Bu bizim öğrendiğimiz Beşiktaşlılık bu değil. Köyiçi’nden çıkıp, herkesin formaları ile kimsenin kariyerini, paralı olup olmadığını önemsemediği, sorgulamadığı o ağaçlı yolda yürüyen sınıfsız, herkesin aynı marşlara eşlik ettiği, herkesin Beşiktaş'ı olan Beşiktaşlılık bizim öğrendiğimiz Beşiktaşlılık.

Ben ve arkadaşlarım o Beşiktaş'ı yeniden inşaa edeceğiz.

YÖNETECİLER KENDİ ŞİRKETLERİNİ BEŞİKTAŞ YÖNETİKLERİ GİBİ YÖNETSELER BATARLAR

Bizim çok farklı bir yönetim şeklimiz var. Yönetim kurulu kesinlikle mutfakta olmayacak denetleyen bir yapısı olacak.

Beşiktaş'ı yönetenlerin ya kendi şirketleri var, ya da şirketlerde üst düzey yöneticiler. Kendi şirketlerini Beşiktaş’ı yönettikleri gibi yönetseler o şirketleri kesinlikle batarlar.

Beşiktaş’ta mutfağın içine girmeyi çok seviyorlar. Sadece mutfağa girseler iyi. Demeç vermeyi de çok seviyorlar. MOBESE kameralarına bile demeç veriyorlar. Yönetimimizde beni bile gerekmedikçe ekranlarda mikrofonlarda göremeyeceksiniz. Yönetimimiz içinde görevlendirmeleri yaptığımız iki basın sözcümüzün dışında pek kimseyi ekranlarda ya da mikrofon arkasında göremeyeceksiniz. Bizim Yönetimimizde Beşiktaş kimsenin kişisel PR’nı yapacağı yer olmayacak.

FUTBOLUCUYU ÖRNEĞİN KAYNAĞINDAN 500 BİN EURO’YA ALACAĞIZ 1 MİLYON 800 BİN EURO’YA DEĞİL

Valerien Ismael umarım tüm maçlarını kazanır. Göreve geldiğimizde performansına göre oturup değerlendireceğiz. Yola çıkarken sponsorluk anlaşmaları için görüşmelerimiz var. Dünya markaları ile görüşüyoruz. Yatçılık camiasından çok önemli yabancı firma ile temaslarımız var. Sportif Direktör konusunda ise kesinlikle bir yabancı ile çalışacağız. 4 – 5 alt yapı geçmişi olan isimle görüşüyoruz. Örneğin bir futbolcuyu 500 Bin dolar ise kaynağından 500 Bin dolar’ya alacağız 1 Milyon 800 Bin Euro’ya değil.

DENETLENMEKTEN ASLA KORKMAYACAĞIZ

2003 Yılından bu yana yapılan tüzük tadil kongrelerinde Divanın elinden alınan, Beşiktaş’ın borçlanmasının önünü açan Divan Kurulunun denetleme yetkilerini yeni Tüzük tadilinde yeni tüzüğümüzde yer almasını sağlayacağız. Denetleme Kurulunun sözde değil özde “tam bağımsız” olması en büyük ilkemiz. Beşiktaş'ın hiçbir kurulunu bize karşı olmasınlar aman bizim yanımızda olsunlar diye kayırmacı hiçbir yaklaşımımız olmayacak. Kurullardan istediğimiz sadece Beşiktaş'ın yüce çıkarları olacak ve takipçisi olacağız. Bu kuvvetler ayrılığı bizim için engel değil, biz dahil tüm kurulları ile Beşiktaş'a büyük kuvvet demektir.

YENİ ADAYLAR VARSA ORTAYA ÇIKMALIDIR.

Beşiktaş kulübünde şunu hiç anlayamıyorum. Şu kişi aday olursa ben aday olmam. Fani kişiyi ölümsüz Beşiktaş’a tercih etmek ne demek. İyi yöneteceğinize ve Beşiktaş’a sahip çıkacağınıza inanıyorsanız önceliğiniz kişileri üzmek kırmak değil Beşiktaş’ı üzmemek ve kırmamaktır. Bu yüzden kim Beşiktaş’ın yüce çıkarları için yarışta olmak istiyorsa ortaya çıkmalı ve aday olmalıdır.

Ancak bu ortaya çıkma halleri birilerin verdiği sözler ve icazetlerle değil, kendilerinin ve çalıştıkları ekiplerinin iradeleri ile ortaya çıkmalıdır. Beşiktaş için değerlisi budur.

BEŞİKTAŞ BAŞKANI OLMAK ONUR AMA BEŞİKTAŞLI OLMAK EN BÜYÜK ONUR

22 yıldır yönetilemeyen Beşiktaş’ı, bu makus kaderinden kurtarmak, her defasında imrenilerek örneklenen dünya kulüpleri gibi yönetilen bir Beşiktaş'ı gerçekleştirmek benim en büyük manevi tatminim olacak. Bunu haricinde benim ve bir arkadaşlarımın hiç bir beklentisi yok.

56 yaşındayım ne mesleki ne de sosyal anlamda ek bir etikete ihtiyacım yok. Ekip arkadaşlarımın da. Ben Beşiktaşlıyım bu benim en büyük etiketim. Beşiktaş başkanı olmak büyük bir onur ama Beşiktaşlı olmak her şeyden büyük bir onur.

Yeniçağ