Hürriyet Gazetesi yazarı Uğur Meleke, bugünkü yazısında Başakşehir-Beşiktaş maçını değerlendirdi.

İşte Uğur Meleke'nın yazısı:

Başakşehir'in Galatasaray ve Fenerbahçe maçlarını izlediyseniz, dünkü oyun sizi şaşırtmamıştır. Okan Buruk, bu sezon enteresan bir şekilde İstanbul’un 3 büyüğüne karşı hep pragmatik futbolu tercih ediyor.

Topu rakibe bırakıyor, uygun fırsatı kolluyor. Galatasaray’ı böyle yenmişti, bire bir aynı oyunla Beşiktaş’ı da alt etti.

ÜÇ PASLA GOL ATTILAR
Başakşehirliler, bu sezon ligde topla yüzde 51,5 ortalamayla oynuyorlar. Bu alanda lider Sivas’ın da, ikinci Trabzon’un da önündeler. Ancak Fenerbahçe’ye karşı yüzde 39 ve 41, Galatasaray’a karşı %45, Beşiktaş’a karşı yüzde 40 ve 36’yla oynadılar topla. Yani İstanbul’un üç büyüğüne karşı plan net: Topu siz alın, yarım pozisyonlar sizin olsun. Sizin tamamlayamadığınız bir hücumda zaten biz o tek fırsatı yakalarsak, gole gideceğiz. Dün de aynen o biçimde, üç pasla gole gittiler zaten. Başakşehir’in topu rakibe bırakıp, o altın fırsatı kovaladığı bu maçlarda onlara yapacağınız en büyük iyilik temposuz oyun olur.

TEMPOSU YETERSİZDİ
Dün Beşiktaş özellikle ikinci yarıda birkaç fırsat yakaladı, kaleci Mert’i zaman zaman zorladı. Ancak maçın genelinde temposu yetersizdi, top yavaştı, atak sürekliliği ile rakibini boğduğu öyle 10-15 dakikalık bir sekans yakalanamadı. Sergen Yalçın kenara gelerek defalarca Elneny’yi uyardı, pas hızını artırmaları için. Oyunun yönünü daha çabuk çevirmeleri ve hücumu genişletmeleri için. Aslında lens’i sağ bekte kullanmasının altında da bu duygu vardı; Gökhan’ın olmadığı bir günde de hücumu genişletebilmek. Ancak Beşiktaş, kolları kısacık, bacakları upuzun; kafası küçücük, gövdesi kocaman bir canavar gibi. Bazı pozisyonlarda büyük yıldızları var, bazı pozisyonlardaysa ikinci lig oyuncuları. Bu dengesizlik, Sergen Yalçın’ın da hamle şansını kısıtlıyor zaten.

DIABY VE N'KOUDOU'YU KİM ALDI?
Beşiktaş ileri altılısının 4’ü yeni transfer (Elneny, Boateng, Diaby, Nkoudou). Ama umutlar eskilerde, Atiba ve Burak’ta. Onların da biri 37, biri 35 yaşında. Diaby-N’koudou’nun, özellikle de Diaby’nin üretim yapması için açık alan lazım ama Türkiye’de büyük takımların savunma arkasında bu alanı bulmaları imkânsız gibi. İnsan garipsiyor ister istemez bu iki transferi... Sonra aynı mantalitenin Abdullah Avcı’yı da getirdiğini hatırlıyor, garipsemekten vazgeçiyorsunuz

GÜVEN YALÇIN'A NE OLDU?
Dikkatli sporseverlerin gözünden kaçmamıştır: Sergen Yalçın, Beşiktaş’ın başındaki ilk maçında (Rize’de) üçüncü değişiklik hakkını Umut’tan değil, Güven’den yana kullanmıştı. Önemsiz bir nüans gibi görünebilir ama orada benim hissettiğim şuydu: “Benim kafamdaki santrfor rotasyonunda iki numarada Güven var.

KİM İKNA ETTİ?
Ancak aynı Sergen Yalçın, Gaziantep ve Başakşehir önünde Güven’e dakika vermedi, her iki maçta da Umut’a uygun gördü o şansları. Umut’un çalışkanlığına, azmine büyük saygı duymakla birlikte, mayısa kadarki performanslarına baktığınızda Güven’in çok önde olduğunu, hatta A Milli Takım’a kadar tırmandığını biliyoruz. Sahi sonra ne oldu? Ne oldu da Güven Yalçın bu kadar geriledi? Göreve yeni başlayan ve ondan umutlu bir teknik adamı bile iki haftada nasıl yararsız olduğuna ikna etti?

BOATENG İLE 90 DAKİKA ZOR
YAŞI 32... Esasında yeni çağ koşullarında 32, yaşlı standardına bile girmiyor. 37’lik Atiba’nın, 35’lik Burak’ın enerjileri gayet iyi. Ancak Boateng’in fiziksel seviyesi, şu an için yeterli gözükmüyor. Dün çok top kaybetti, özellikle İrfan.

MAHMUT'UN SARI KARTI
Mahmut 28’de bir faul yaptı. 32’de bir tane daha. Ardından 34’te bir tane daha... 44’te bir tane daha yapınca herhalde artık Abdülkadir Bitigen’in bu faul stratejisine dur diyeceğini düşündüm. Hayır, o faulde de kart gelmedi. Mahmut, kendisine çalınan faule hakeme temas ederek itiraz ettiği için sarıyı gördü ancak. Burası Süper Lig...