Geldiğimiz noktaya bakın bir. O kadar yaz, çiz, eleştir boşuna. Sistem kendisini öyle bir koruyor ki Sabri Çelik’li, Muhittin Boşat’lı MHK yeniden başımıza gelebiliyor. Dön dolaş aynı yerdeyiz yani. Bu eski hakemlerin hakemlikleri de MHK’deki geçmiş başarıları da neydi ki yeniden hakemlerin başına gelebiliyor? Yeteneksizlikten daha da vahimi, hakemliklerinde nasıl gördüklerini değil de görmek istediklerini çaldıkları da mı unutuldu?

Adaletsizlikten, emeğe saygısızlıktan, vicdansızlıktan onca insan mustaripken nasıl bu tip eski hakemler bize reva görülür? Sadece küçük bir hatırlatma; Sabri Çelik’in 1992-1993 sezonunda yönettiği bir Beşiktaş-Galatasaray maçı var hakem seminerlerinde “Bir hakem nasıl maçın gidişatını yanlış kararlarıyla değiştirebilir”e örnek olarak gösterilebilir. Böylesi hakemler dönüp dolaşıp yine MHK’nin başına getiriliyorsa, demek ki sorun o zaman da hakemler değildi bu zaman da. Sorun sistemde, sorun sistemin başındakilerde...

HEDEFTEN UZAKLAŞINCA

Ayrıca sistemin başı deyince tam olarak ne MHK’den ne de TFF’den bahsediyoruz. Çünkü kağıtta yazdığının aksine futbolda özerklik yok. Çünkü futbolun çok fazla engel olunamaz karışanı var. Oysa ki biz her şeyi TFF ve MHK üzerinden tartışıyoruz. Sonra yok 12 hakemin atılmasına, yok TFF ve MHK başkanının istifasına, yok yeni MHK başkanına filan takılıyoruz. Biz buralarda debelenirken, dikkatlerimiz de futbolun asıl sorunlarından uzaklaşıyor doğal olarak. Ve sistemden yaralananlar da rahat rahat güçlerine güç katmaya devam ediyor.

ÖZERKLİK RAFA

Şimdi bir de yeni Spor Yasası çıkıyor ki artık futbolun özerkliği lafta bile kalmayacak. Federasyon(lar) resmen Bakanlığa ve Cumhurbaşkanı’na bağlanacak. Ama biz nedense işe bu noktadan değil de sadece ‘kulüp yönetimlerinin yaptıkları harcamalardan sorumlu olması’ noktasından yasayı tartışıyoruz. Öyle ya kimse ne yerinden, ne avantajlarından olmak ister. Bu işler de yine bizim gibi marjinallere (!) kalır...

Gülengül ALTINSAY / Cumhuriyet