Beşiktaş’ın 'sakatlar sorunu' düşünüldüğünde sahada olan biten anlaşılır bulunabilir.

Lakin yeter mi?

Bu aynı zamanda kadroya giremeyenlerin antrenman düzeylerini de göstermiyor mu?

Yeteneğe bağlı yaratıcılık eksik olabilir ama savunma için organizasyon da gerekmez mi?

İlk devredeki en çarpıcı karşılaştırma, rakip ceza sahası içindeki topla buluşma sayıları: 31/1.

Bunun anlattığı şu; hücum edemeyebilirsin ama bu savunma yapmana engel mi? Değil elbette.

Peki bu noktaya nasıl geliniyor?

Ülke futbolunun temel ezberlerinden, 'Yediğinden çok atacaksın' gibi bir manasızlık yüzünden.

Bu önermenin anlattığı esasen şudur; 'Bende yetenekli oyuncular var nasılsa elini kolunu sallayarak atarlar'.

Ne var ki, iş buralara gelince bilgi/yöntem/antrenman olmadığından rakip kaleyi ya uzaktan ya da tesadüfen görebiliyorsun!

Zaman zaman 'hipnotize' etti

Neyse ki ikinci yarı 'darmadağın' olan oyun Ajax’a da bildiklerini unutturdu!

Top kullanımı, alan yaratma gibi ilk yarı da yaptıklarını yapamaz hale gelince Beşiktaş 20 yaşındaki Can Bozdoğan'ın alan yaratıp attığı iki incelikli pasla maçta varlığını hissettirdi.

Ancak Kenan'ın gol vuruşu hakem kararına takıldı.

Beşiktaş maç boyu yapabileceklerinin en iyisini yapmaya çalıştı.

Öyle ki, zaman zaman rakibini 'hipnotize' ederek onları oyundan kopardı ancak arkasını getiremedi.

Neticede 'korkulan olmadı' ve Beşiktaş farklı yenilmedi ama yenildi.

O zaman her mağlubiyet öğreticidir…

Ama öğrenmek isteyene.

Gelecek günler Beşiktaş'ın neler öğrendiğini gösterecek?

Cem DİZDAR / Fanatik