Hazırlık maçlarının ismi mukabilinde, isminin anlamına hürmet ederekten, ağır eleştiri yapanlara bu satırlardan, "Bi sakin" adı üstünde hazırlık maçı dedik...

Dediğimizin arkasındayız panik yapmıyoruz ama soru-yorum şekliyle ifade edelim derdimizi...

Öncelikle maç yapılacak takımların hepsinin kallavi ve Üst düzeyden seçilmesi itibar açısından mükemmel... Alman, İngiliz, İspanyol ve İtalyan ekipleri takvimi huzurlu kılmış... Peki biz huzurlu muyuz? No, nein, hayır!!!

İsmael hocayla geçen sezonun ortasından beri aynı havayı soluyoruz.

Elindeki ve defans bloğuna yerleştirmek istediği oyuncularla kurmak istediği sistem arasında Barcelona ile Çatladıkapıspor kadar fark var.

Tribünden bir ton insan görüyor da kendisi göremiyor mu?

Oynatılmak istenilen sisteme saygımız var ama elindeki üç stoperinin de mükemmel olması gerekirken bu sistemde, bırak sağ beki Rosier'den stoper inşa etmeye çalışmak, akılalay bileşkesinde intihar ediyor...

Hele bu sistemde şef stoper dediğimiz vatandaşın ilk topları sektirmesi ya da kaçırması,

Rakibi Ersin'le karşı karşıya bırakıyor ki Ata Demirer; Eyvah Eyvah 100'ü çevirse hava!!!

Wolverhampton maçında yenilen goller sertifika niteliğinde...

Bu sistemi etkili kılmasını beklediğimiz Saiss bırakın maçı, idmana çıkmadı daha...

Bu kurgunun Ghezzal'ı pres yapmaya zorlaması, Ghezzal'ın bir sonraki yapacağı eyleme pranga vurmaktır...

Yine bu minvalde yırtıcı bir orta saha olması beklenirken, Josef'in sakatlanmasını hemen yelkenleri toplamaya yeterli bir talihsizlik olarak algılıyorum...

Kanat bekleri ve işlevlerini buraya yazmıyorum bile... Yalnızca defans hattının ortasını yazdım...

Niye? Sıkıntılı yer orası zira... O topçular oynatılmak istenen sisteme uygun değil.

4., 5. hazırlık maçında bunların görülüyor olup yanlışta ısrar edilmemesi lazım.

10 gün sonra lig başlayacak. Hâlâ hoca tartışılıyor. Sistem tartışılıyor. Sakatlıklar başa bela... Ve en önemlisi bütün insanları müspet menfi konuşturacak bir girizgah açılması...

O yüzden bırak senin sistemini sevgili smael, Herkesin konuşup yargıladığı bu sistemde doğru bildiğini de yapamazsın...

Bir dost...

FEYYAZ'I DA SOL İÇ CEBİME KOYUP!

Belki fırtınalar kopmuştur içinde Rıdvan'ın giderken, bilemem... Lakin menajerinin Beşiktaş'tan koparmak için her şeyi yaptığı aşikar, onu biliyoruz...

Bildiğimiz başka bir konu da Beşiktaş yönetiminin bir yıl evvel sözleşme yenilememesi bu kardeşimizle...

Hani "Sen istikbal vadediyorsun; gidersin midersin, neme lazım at şuraya imzayı da kafamız rahat etsin" babında...

İş normal normlarında yürümeyince, hep bir eksik taraf kalınca buralara kadar gelindi... Bardağa dolu tarafından bakınca da, her şeye rağmen Beşiktaş'a para kazandırdı da gitti diyoruz.

En azından böyle bir sığınak var elimizde... Derseniz ki gideceği sene bu değildi, en az iki sene diyet ödemeliydi Beşiktaş'a, ona da varım... Ve finalde ortaya gitmeyi kafasına koyan Rıdvan'la, gelmek için çırpınan Tayfur Bingöl çıkıyor!!! Enteresan değil mi?

Gelelim gitti diye ağıt yakanlara...

Geliyorum sevgili kardeşim Göksel'in başka bir konuya dikkat çekip de benim buraya uyarladığım, "Pascal bile gitti, sen de git kardeşim" dizelerinin saf sitemlerinde, Feyyaz'ı da sol iç cebime koyup, yalnızca Beşiktaş karşılıksız sevilir, gerisi hizmeti oranında sevilir cümlelerine...

Cümlenize selam ederekten diyor... Sevgiler sunuyorum...

Alen MARKARYAN / Akşam