Cuma akşamı oynadığımız Başakşehir'in başına bu hafta içi Emre Belözoğlu'nun gelmesiyle, renkli basının Adana maçı öncesi Balotelli üzerinden Sergen Yalçın'ı yıpratma siyasetinin tekrarlandığını görüyoruz.

Sergen'in yorumcuyken 2011 yılında Emre için söylediği sözleri servis eden bu zihniyet ve onun sığ mantığı gölgesinde maça çıkıyoruz!!!


Milli aradan sonra sakatların iyileşmesini beklerken kadroya baktığımızda yedeklerin de iyileştiğini görüyoruz.

Bu minvalde geçen seneki kadroya yakın sahaya çıktık.

Bir Batshuayi ile Mert vardı yeni namludan, gerisi hepsi eski tüfekti.

Daha 1. dakikada Batshuayi'nin taca çıkan topun ardından arkadaşlarına dönüp "Öne gelin, pres yapın" diye hareket çekmesi, Belözoğlu'nun gergin yüzü, 3. dakikada neredeyse 20 futbolcunun ekranın (!) sol alt köşesine kümelenmesi maçın boyutunu gözler önüne seriyordu.

Kaçıncı boyut bilmiyorum ama?!

İlk yarım saati bitirdiğimizde istediğimiz oyunu kuramıyor, rakip kalede çoğalamıyor, rakibin öne çıkmasını engelleyemiyor ve gol pozisyonuna yalnızca 1 kez girebiliyorduk.

Savruk, dağınık ve dikkatsizdik.

Ceza sahası önünde Visca'ya top aldırılmayacağını Hadi aldırdın, şuta müsaade edilmeyeceğini bilmen gerekiyordu.

Ağır kaldık ve golü yedik.

Savruk kısımda, yediği golde bir çentik de Mert'e atıyorum: 1-0.

Alex, Necip ve Larin üçlüsünü alarak başladı Beşiktaş ikinci yarıya. Daha çabuk ve daha hareketliydik.

Lakin topun bizim ayağımızda daha çok kalması gerekiyordu.

Zira rakip top bizdeyken pozisyon veriyordu ve bireysel hatalar yapıyordu.

Zaten ben bunları yazarken, kaleci-defans anlaşmazlığını, ışıktan daha hızlı düşünen Alex Teixeira, ceza sahası dışından cin gibi bir vuruşla topu Başakşehir ağlarına göndererek cezalandırıyordu: 1-1.

Golden sonra vitesi boşa atmanın faturasını ağır ödedik.

Anlamsız rahatlama 2-1, peşinden 3-1'i getirdi.

Bir penaltı golüyle farkı 1'e indirdik ama yumuşak top oynamanın bedelini böyle sert ödedik işte.

Neyse, buralara takılmayalım, yenisine bakalım.

Alen MARKARYAN / Akşam