Çarşamba Katar'da Antalya'yla, cuma günü Nevzat Demir'de koronayla, sonra da pazartesinin suyu çıkmış gibi dün gece de Rize'de, Rize'yle oynadık.

Emeği geçen herkese, bize olan yakın ilgilerinden dolayı teşekkür ederiz! 3 stoperle maça çıkıp, birini sağ bekte deneyen kenar yönetim, Rosier'den sağ açık yaratıp, (ki Rıdvan için bunu sol tarafta çokça dile getirdik) Güven ve Emirhan'la beraber de ortanın önüne yeni bir soluk düşünmüş.

Dakikalar ilerledikçe bu üçlünün en uçtaki Batshuayi ile pas alışverişlerinde de iyi işler yaptığını, bu organizasyonlarda Emirhan'ın kafa şutunun direkten döndüğünü, harika ikiye birlerde Batshuayi'nin son vuruşlarının kalecide kaldığını hararetli hararetli anlatabiliriz.

Sitem mahiyetinde şunu söyleyebilirim ki Batshuayi ve Güven gol şansları çok düşük olmasına rağmen aşırı egoistler.

Sonra bir Beşiktaş atağında hakem Alper Bey'in gözü önünde ceza sahası içinde Rizeli oyununun topa elle müdahalesi gerçekleşti.

"Gözü önünde" derken penaltıyı vermediğini anlıyoruz değil mi?

Nasıl olduysa VAR çağırdı da zahmet etti Alper Bey. Şık bir penaltı golü seyrettik Batshuayi'den: 0-1.

İkinci yarı başladıktan sonra o ilk yarıdaki hareketliliği, ceza sahası varyasyonlarını göremedik.

Lakin Batshuayi gol kaçırmaya devam ediyordu. Bu çocuk çok koşuyor, alan boşaltıyor, topla buluşuyor ama o en mühim son vuruşları yapamıyor.

Bu kadar gol kaçırırsan bir tane serseri toptan mutlaka gol yersin. Tecrübeyle sabittir ve değişmezdir.

Çok yüksek bir hava topu boşa çıkan kaleci, çarpışan defans ve kendi kendine kaleye giren top.

Ve yürüyecek hali olmayan Rize'ye can veren Beşiktaş: 1-1. Allah'tan Emirhan diye bir ateş parçası var da takımda bir çok kişinin ayıbını örtüyor.

Tam stat galeyana gelip, takımını havaya sokuyordu ki Emirhan ceza sahası içinde önünde bulduğu topu, öyle durdurayım, çalım atayım, birden vurursam auta giderse millet yuhalar mı diye düşünmeden çaaat diye yapıştırdı.

Ateş parçası ondan yani: 1-2.

Güven'in karşı karşıya topu paketleyip, eve götürmesinden sonra(!), 68'de golü yedik.

Yine hava topu, yine boşa çıkan defans, yine serseri bir gol: 2-2.

Aslında yediğimiz iki gol de oynadığımız oyunun tezahürü. Savruk ve ne yapacağı belli olmayan.

İki-üç kişinin ayakta tutmaya çalıştığı bir takım.

Cebinde milyon dolarlarla dolaşan bir adam düşünün, yürürken paraları farkında olmadan ha bire düşürüyor.

İşte öyle bir Beşiktaş. Gökhan Gönül'ün ikinci sarıdan gördüğü kırmızı direkt kırmızı.

Sonrasında yaptıkları katmerli kırmızı. Montero'ya ortamı yumuşatayım diye kırmızı gösteren Alper Bey'e de benden bir kırmızı.

Eyyamcılığın dik alası yani. Ve boşa geçen, heba olan bir hafta daha.

Eskiden İzocam diye bir reklam vardı, hatırlayan var mı. Ne bağırıyorlardı orada...

Alen MARKARYAN / Akşam