Ülke Futbolunun Avrupa  sıralamasında, Kıbrıs Rum Kesiminin gerisine düştüğü...

Kulüpler bazında hiç bir varlık gösteremediği...

Turnuvaların ön elemelerinde elenip, Avrupa defterini hezimete uğramadan kapatmanın olumlu sayıldığı, tuhaf bir futbol ülkesi burası...

Milli Takım için Kulüplere yerli futbolcu zorunluluğu getiren,

Milli Takımında forma giyen oyuncularının tamamına yakını ülke dışından seçen

Final oynama hayalleriyle gidilen turnuvada sıfır çeken,

İlk fırsatta Teknik Direktörünü gönderen,

Her seferinde aynı şeyi yapıp farklı sonuç bekleyen, ne yaptığını bilmeyen bir sistemin içinden çıkıp Şampiyonlar Ligi gruplarına giden son Türk takımı muhtemelen.

Üstelik son 10 yıldır ülke futbolunu ülke dışında tek başına temsil eden. Beşiktaş maça beklediğimden iyi başladı. ilk yirmi dakika oynanan oyundan hiç bir Beşiktaşlının şikayet ettiğini düşünmüyorum. Bu yirmi dakikada Dortmund da Beşiktaş’ı test etti.

Bekledi. Ataklarda yalnızca Haaland opsiyonunu kullanmayı tercih etti.

Bu bölümde Beşiktaş golü bulabilseydi ki; fırsatlar da vardı.

Maçın seyri değişebilirdi.

Beşiktaş, yirminci dakikada golü yediğinde oyundan çok çabuk düştü. Kalibresi, takım dinamizmi, birlikte oynama alışkanlığı üst düzeyde olan Dortmund takımı bunu hemen lehine çevirdi.

Orta sahayı ele geçiren Dortmund takımına karşı koymanız çok zor.

Bunun üzerine Atiba da iyi gününde olmayınca Beşiktaş için rüzgar tersine döndü. hatta Beşiktaş o kadar dağıldı ki, taçtan gol yiyecek hale geldi. İlk yarı 1-0 tamamlansaydı ikinci yarı için takım sahaya daha umutlu çıkabilirdi.  

2-0 farklı skorun üzerine değişiklik de gelmeyince maçın gidişatının Beşiktaş'ın lehine dönmesini beklemek fazla iyimserlik olurdu. Alman patentli iki oyuncu Can ve Kenan ile en azından ikinci yarıya başlansa, rakibin oyun tarzını bilen iki futbolcu orta sahadaki oyunun dengelenmesi adına iyi işler çıkarabilirdi.


N’sakala, Atiba ve Larin'in kötü performanslarını dengelemek adına Sergen hoca, saha içi değişikliklere bile gitmedi. Dün gece hoca da formsuzdu.

Tüm yazdıklarıma rağmen Beşiktaş dökülen, mahkum oynayan bir takım görüntüsü çizmedi.

Son dakikaya kadar elinden geleni yaptı.

Türkiye'de ortalama 107 Km koşan bir takım için -sürekli üçüncü bölgede oynadığından 115 km koşabilmek de takım kalitesini gösteren unsurlardan birisi.


Birlikte oynama alışkanlığı arttıkça Beşiktaş, ilk yirmi dakika temposunu 40-45 dakikalara çıkarabilirse, klasman olarak da kendisini farklı bir pozisyona taşıyacaktır.

Şunu ilave edelim, N'Sakala bu takımın kamburu.

Çok çalışkan, arzulu, hatta ölümüne  oynayan bir oyuncu.

Fakat benzer fiziksel özelliklere sahip ve topla ilişkisi daha iyi bir oyuncu o bölgeye monte edilmeli.

Umut Meraş’da bu tanıma uyan biri değil.

Pas oyununa daha yatkın olan Rıdvan seçeneği Süper lig maçlarında ön planda tutulursa gelişim gösterebilir.

Şampiyonlar ligi maçlarında Montero bile o bölgede düşünülebilir fakat N'Sakala bu seviyeye uygun değil. Oyun anlayışı, takım kalitesine bitiricilik eklendiğinde bu grupta her takımı her yerde yenebilir.

Şu da var,

Bu takımda pozitif anlamda her şeyden biraz var ama hiç bir şey şu an tam değil.  

Ben 3. olarak UEFA’ya terfi etmenin daha iyi olacağını düşünüyorum.

Şampiyonlar Ligi'nde gidebildiğin yere kadar gidersin fakat

Kupa 2’de sonuna kadar gidebilecek bir takım var.

Muhammed Ali’nin dediği gibi,

“Hayalleri olmayanın kanatları yoktur” 
 

Erdem Ulus / Duhuliye