Maçın sonucuna bakmadan Beşiktaş’a bakalım: Süper Lig’e hala “son şampiyon” olarak devam eden Beşiktaş, unvanını unutmuş görünüyor. Üretkenlikten, coşkudan, heyecandan, tempodan ve koşudan uzak bir ekip olmuşlar. Bu muhteşem (!) dönüşü nasıl başardılar, bilmiyoruz. Ortada görünen kısır ve inançsız bir oyun. Bastırıyorsun, rakip savunmayı abluka altına alıyorsun ama, hepsi o kadar!

Evet, Beşiktaş maça farklı biçimde yoğun bir baskıyla başladı. İlk şutu Necip’le attılar, kalecide kaldı. Sonrasında Kenan, Güven, Teixeira, artık kim oralara geldiyse, Welinton bile, topa vurdular mı, evet vurdular. Peki bunlar şut muydu? İstatistikler öyle diyor, kusura bakmayın ben diyemiyorum.

Yine de olumlu görünen ufak-tefek şeyler var. Kerem Kalafat örneğin: O da Rıdvan ve Ersingillerden... Beşiktaş’ın genç üretimi...

Rossier sakat ya, onu aratmamak için elinden geleni yapıyor. Rosier iyileşip takıma dönebilir ama söyleyelim, artık sorun çıktığında Necip Uysal’a değil, Kerem’e kalacak forma.

Dün dikkat ettim; Kerem’le Ghezzal sağ kanatta ciddiyet ve disiplinle işlerini yapmaya çalışıyordu. Kerem’in karşısındaki rakibi de 19 yaşındaki Kazımcan Altay’ın az sayıdaki atağında kendini ve niyetini gösterdi. İkisine de aferin yani!

Neyse, daha uzatmayalım, ikinci yarıya ve gole geldik. Önce serbest vuruş kazandı Beşiktaş. Ghezzal’ın kullandığı atışta top kornere çıktı. Korner atılmadan önce Domagoj Vida ile Cesare Pinares itiş-kakışa ve ağız dalaşına girişti. Israrla sürdürdüler kayıkçı kavgasını...

Bayarslan ikisine de hak ettikleri sarı kartları gösterdi. Ne gerek vardı, diyeceğim ama, adrenalin ve nabız bazen kontrolu engelliyor.

Her neyse... Ghezzal’ın kornerine Vida çakarcasına kafayı vurdu ve golü attı. Hem Vida hem de Beşiktaş rahatladılar. Bu rahatlık biraz neşe ve coşku da getirdi Beşiktaş’a... Aynı pozisyonun devamında Kenan Karaman ve Teixeira’nın şutları yan direklerden döndü.

Bu arada Önder Hoca’nın sınavına da tanık olduk. Öne geçtiği maçlarda sonunu getiremeden beraberliğe düşen Beşiktaş’ta “maç kazanamama alışkanlığının” sonlanması gerekiyordu.

Karaveli ilk hamlesini Necip-Atiba değişikliğiyle yaptı. Sonrasında Altay’ın “Kaybedecek ne kaldı!” makamındaki ataklarına geldi sıra... Bamba’nın zaman zaman Ersin ve savunmayı tedirgin ettiğine tanık olduk. Bir de Teixeira’nın boş pozisyonda aşırtma vuruş denerken topu Altay kalecisi Lis’e teslim etmesi var ki akıl almaz!

Bu olumlu not Umut Meraş’a... İlk yarıda sakatlandı. Kenar yönetim Montero’yu ısıtırken, o bandajlarla oyuna devam etti. Takımını rahatlattı. 83’e kadar sabırla dayandı. Montero’yla değiştiler. Özverisine şapka çıkarılır.

Altay, sezon başından beri hemen her oyuncusuyla adeta “çarpışan otomobiller” gibi bir takım. Topa sahip oluyorlar ama, kullanamıyorlar. Oyunu kontrol edemiyorlar. Onları sakinleştirip oyuna yön verecek bir lider oyuncu da alamadılar. O nedenle sıkıntı giderek artıyor.

Maçın sonu da sıkıntılı: Genç sağbek Kerem oyun gereği yere düşerken top sağ eliyle temasta mı? Kerem elini kaçırıyor mu? Dirsek teması var mı? Anlayamadık. Altay’ın ısrarlı penaltı talepleri Sportif Direktör Tuna Üzümcü’ye gösterilen kırmızı kartla sonlanıyor. Neyse, hafta boyu izleriz bu pozisyonu.

Evet, soluk soluğa kazandı Beşiktaş. Geçmiş olsun Önder Hoca... Şimdi derin bir nefes al, rahatla!

Attila GÖKÇE / Mİlliyet