Nedenler o kadar açık ki şaşıranlara ben daha çok şaşırıyorum.

Beşiktaş’ta niye işler bu noktaya gelmiş? Her şey apaçık değil mi?

Sıralayalım: Şampiyonluk sonrasında Sergen Yalçın’la anlaşma süreci çok uzadı.

Oyuncular yeterli hazırlık dönemi yaşamadı.

Fiziki ve taktiksel yükleme yapılacak sezon başı kampına gidilmedi.

Hazır olmayan takımda ardı ardına sakatlıklar oldu.

Üstelik “Şampiyonlar Ligi’ni hedefliyoruz” denerek takımlarında oynamamış, maç kondisyonu az futbolcular kiralandı.

Bunlar forma giremeyip takım uyumu sağlanmayınca niyet tam tersi sonuç verdi. İşte içeride ve dışarıda maçlar bu yetersiz koşullarda başladı.

Bunlara alınan başarısız sonuçlar da eklenince moralleri altüst etti.

Bilhassa “Şampiyonlar Ligi’nde oynayacağım” diye gelen oyuncuların verimi çok düştü.

‘VAR’OLAN, OLMAYAN KARARLAR

Tüm bunlar yetmiyormuş gibi Süper Lig’de Beşiktaş’ın neredeyse her maçında aleyhte yanlış hakem kararları çıktı.

Bunlar arasında sonucu bizzat etkileyenler olduğu gibi, dolaylı şekilde etkileyenler de oldu.

En son Giresun maçında mesela.

VAR işgüzarlığı ile aleyhte verilen haksız penaltı o dakikaya kadar çok iyi oynayan Beşiktaş’ı, morali yerle bir olmuş Beşiktaş’a çevirdi.

Penaltı haksız olabilir, o sinirle Necip kendinden hiç beklenmeyen bir hareketle kırmızı kart görmüş olabilir ama Beşiktaş’ın o koşullarda bile rakibine üstünlük sağlaması mümkünken işi bırakması aslında birçok şeyin özeti gibiydi.

Oysa Beşiktaş gibi büyük bir takımın futbolcularının bu duruma tepki göstermeleri gerekmez miydi?

Üstelik ilk kez yaşanan bir hakem sorunu da değildi.

Öyleyse futbolcuların sadece kendi eksiklerine odaklanmaları, kafaca ve fiziksel açıdan daha iyi olmak için çalışmaları gerekmez miydi?

TOP YALÇIN’DA

Şimdi ne olacak? Daha doğrusu ne olmalı?

Beşiktaş’ta yaşanan Sergen Yalçın krizinin ardından bazı gerçeklerin ortaya çıkması belki yapılması gerekenlerin de habercisi olabilir mi mesela?

Demek ki günü kurtarmaya yönelik transferlere geldiği takımda az maç oynamış oyunculara güvenmek hataymış.

Sezon öncesi iyi bir hazırlık dönemi yaşamak gerekiyormuş.

Kas sakatlıklarını önlemek için daha fazla bilgiye ihtiyaç varmış.

Sakatlıkları önlemek için sahalar daha düzgün olmalıymış. Takım mental olarak düştüğünde onları kaldıracak bir yapılanma gerekiyormuş.

Futbol sadece zekâyla değil futbol aklına da ihtiyaç duyuyormuş.

Daha çok çalışmaya, araştırmaya, uzun vadeli plan yapmaya, daha iyi bir kadrolaşmaya gereksinim varmış.

TARAFTARLIK BİTTİ Mİ?

Giresun maçında beni en fazla üzen olaya gelince.

Önce çok az sayıda -5 bin küsur- seyircinin tribünlerde olmasıyla ilk şoku yedim.

Sonra bu seyircinin skor aleyhe dönünce kendi futbolcularını ıslıklaması, sakatlanan Mert sedyeyle çıkarken oyuna giren Ersin’i alkışlaması beni öylesine üzdü ki.

Bunu özellikle sağduyusuyla herkeste hayranlık uyandıran Beşiktaşlılardan görmek ayrıca çok üzdü.

Demek ki artık futbolda taraftarlık bitti.

Sadece sonuca odaklı, futbolu sevmeyen, futbolu kaygı ya da kavga aracı gören bir seyirci var bundan böyle.

Gülengül ALTINSAY / Cumhuriyet

Beşiktaş'tan son dakika, transfer ve özel haberler için Duhuliye.com mobil uygulamalarını indirmek için TIKLAYIN