Şenol Güneş üç maçta da takıma dokunamadı.

Danimarka turnuvanın ilk maçında bir şok yaşadı. İkinci maçta üçlü savunmaya döndü, önde bastı, Belçika’ya bir devre kâbus yaşattı.

İskoçya, Çekya maçında tanınmaz haldeydi; hoca ikinci müsabakada 20 yaşındaki Gilmour’u Wembley’e çıkarttı, parmak ısırttı.

Makedonya ikinci santrfor Trajkovski’yi soktu, Ukrayna maçını 2-0’dan çevirmeye yaklaştı.

İsviçre, İtalya önünde 45 dakika geriden çıkamadı; sonra Rodriguez’i üçlü savunmanın içine sokarak oyunu dönüştürdü.

Petkovic, İtalya maçının son yarım saatinde yaptığı provayla Türkiye’yi de yenmiş oldu aslında...

HOCA DOKUNUŞLARI

Genel olarak, imkanları çok geniş olmayan takımların teknik direktör dokunuşlarıyla nasıl gelişebildiğini izledik turnuvada.

Sanırım müsabaka içinde veya turnuva içinde gelişemeyen, hiçbir soruna çare üretemeyen, hatta her maçı bir öncekinden kötü olan tek takım vardı.

O da Türkiye’ydi. Turnuvanın ilk 10 gününü izledikten sonra hissiyatım özetle şu: Keşke bizim de bir antrenörümüz olsaydı...

Hiç olmazsa Angelovski kadar, Hjulmand kadar, Clarke kadar dokunabilseydi takımına. Keşke...

İtalya maçında mağlup duruma düştüğümüzde çıkan iki oyuncumuz Okay-Ozan oldu.

Galler maçında golü yedik, yine oyundan çıkan merkez ikilimizdi (Okay-Ozan)...

İsviçre maçında 2-0 geriye düştük, yine tabela kalktı ve yine merkez ikilimiz Kaan-Ozan’ın isimleri yandı orada.

BASiT BiR MANTIK

Gerçekten merak ediyorum, 61 yıllık Avrupa şampiyonaları tarihinde 3 grup maçının üçünde de aynı adamı (Ozan’ı) ilk 11’de başlatıp, üçünde de yenik duruma düşünce oyundan çıkaran başka bir hoca var mıdır? Yani bir oyuncunun performansı kötüyse bir sonraki maça başlatmazsın.

İyiyse de her maçta çıkarmazsın! Mantık bu kadar basit.

1988’den beri Avrupa şampiyonalarındaki tüm maçları televizyondan izledim.

Üç turnuvayı da yerinden takip etme şansım oldu.

Üzülerek söylüyorum ki, bu 30 küsur yılda bir büyük turnuvada bu kadar kötü bir teknik adam performansı hatırlamıyorum. Maalesef...

UĞURCAN’IN SOLU

Bu turnuva maceramızda belki en son konuşacağımız kişi Uğurcan.

İyi bir kaleci jenerasyonumuz var, Uğurcan da, Altay da, ümit milli kalecimiz Ersin de uzun süre ay yıldızlı formaya hizmet edecekler.

Ancak başarılı kalecimize bir nazar boncuğu uyarısı: Insigne’den, Seferovic’ten ve Shaqiri’den soluna orta mesafe şutlarda sıkıntı yaşadı.

Geliştirmesi gerekebilir.

ÖNDE BASKI YAPMAYAN TEK TAKIMIZ

Şenol Güneş’in turnuvadan bir hafta önce yaptığı bir basın açıklamasını izlemiştim.

Aynen şu sözcükleri kullanmıştı deneyimli hoca: “İtalya’yı hangi bölgede karşılayacağımızı henüz kararlaştırmadım.

Üçüncü bölgede baskıya mı gideceğiz, ikide mi karşılayacağız, bu bir hafta içinde belirleyeceğiz.”

Roma’daki maçı izlemişsinizdir, İtalya’yı hiçbir yerde karşılamadık! Kendi ceza alanına doluşmuş dokuz ay-yıldızlı oyuncu izledik 90 dakika boyunca.

Tamam, İtalya çok güçlüydü dedik, sineye çektik.

Sonra Bakü’ye geldik, ne Galler’e ne de İsviçre’ye önde baskı yaptık bu kez de...


Ve şunu çok iddialı biçimde söyleyebilirim:

Turnuvada hiçbir rakibine karşı önde baskı yapmamış tek takımız.

Kuzey Makedonya dahi, Ukrayna’ya 45-75 arası önde baskı yaptı.

Bir tek bizim takımımız, her rakibini inatla kendi yarı sahasında bekledi.

DEĞERLİYİZ AMA... 

Milli takımımız 325 milyon euroluk ederiyle, turnuvanın en değerli 10’uncu takımı.

İsviçre’den de, Galler’den de değerliyiz kağıt üzerinde.

Ancak beşte birimiz değerindeki Makedonya ya da Finlandiya’nın bizden çok daha karakterli bir futbol oynadığını söyleyebiliriz Euro 2020’de.

OKAY DORUKHAN TAYLAN ORKUN

Turnuvada o kadar çok tartışmalı tercihimiz var ki, hangi birini yazacağımı şaşırıyorum!

Dün mutlak galibiyet için çıktığımız maçta iki hücumcu (Kerem ve Abdülkadir) kadroda yok.

Ama 4 orta sahanın hepsi birden (Okay, Dorukhan, Taylan ve Orkun) 23 kişilik listede.

Güneş, hangi durumda bu 4 oyuncuyu birden sokabilirdi, anlatmasını çok isterdim doğrusu.

Uğur MELEKE / Hürriyet