Clarke Gable'ın başrol oynadığı, sinema tarihinin asla unutamadığı filmlerden biridir...

Rüzgâr gibi geçti...

Güzel bir aşk hikayesini anlatır.

İşte Sergen Yalçın da futbolculuğunda olduğu gibi işin teknik kısmından da ışık hızıyla geldi, geçti.

İz bıraktı mı? Bıraktı. Böyle mi olmalıydı? Hayır.

Ama işte ligin ortasında onsuz bir maça çıkıyoruz. Takımın başında sevgili

Önder Hoca var.

Bilet fi yatlarına yönetimin yaptığı indirim etkisini göstermiş, tribünler tam kapasite.

Kalabalığa hasret takımın, konsantrasyon problemini hemen çözmesi gerekiyor.

Pjanic'in boğaz enfeksiyonu geçmiş!

Orta sahada çoğalamama ve sahaya yayılamama gibi bir sıkıntıyla karşı karşıyayız.

Dakika 25 ve gol pozisyonumuz sıfır!

Pjanic'in pas trafi ğini çözme çalışması dışında da not alacak bir şey yok.

Sandalyeye oturmuşsun da her kımıldadığında sandalyenin ayaklarından ses geliyormuş gibi bir dengesiz durumdayız.

3-4 kişiyle gelen Kayseri'ye önlem alamıyoruz ve çok geçmeden de kalemizde golü görüyoruz: 0-1. Şoku atlatmak için şok bir gol bulmamız gerekiyordu ki, Serdar'ın yaptığı ortaya Larin'in kafayı vurmasıyla herkes kendine geldi: 1-1.

Saatlerce yağmur yemiş ağır kaftanı üstünden çıkartıp da sahaya çıkmış gibiydi ikinci yarıda Beşiktaş... Hafi fl emişti adeta.

Daha isteyen, daha canlı ve daha agresifti.

Hem daha dikine oynamayı seçmişti hem de önde çoğalabiliyordu. Lakin gol yollarına girmedeki sıkıntı devam ediyordu. Bu sıkıntı devam ettikçe ve gol gelmedikçe, orta sahadaki top kayıpları başımıza bela oluyordu.

Size bir soru. Basketbol takımında

2.07'lik adam var. Topla dripling yapabilir mi? Hayır.

Yaparsa kaptırır değil mi?

İşte Larin'e haftalardır söylüyoruz.

Topla oynama, topu sürme diye. Buyrun, kaptırdı. O top gitti gol oldu iyi mi!!!

Hatalar, hatalar, hatalar.

Kenardan Oğuzhan ve Güven hamlesi geldi. Bence yerinde değişikliklerdi.

Dikine oyun devam ediyor, ceza yayının üstüne top yağıyordu.

En nihayetinde onlardan biri suskun golcü Batshuayi'ye geliyor, o da şeytanın bacağını kırıyordu: 2-2.

Takımın kilometreyi sıfırlaması için geriden gelip efsanevi bir dönüşe imza atması lazımdı. Aradığımız kan, damarlarımızda mevcuttu ki, Batshuayi'nin bütün stadı ayağa kaldıran bazukası geldi: 3-2.

Ardından Güven, şarjörü boşaltırcasına devam etti: 4-2. Bu hırs, bu iştah?!

Neredeydiniz be "olm!!" diyelim ve Kadıköy'e geçelim.

Alen MARKARYAN / Akşam 

Beşiktaş'tan son dakika, transfer ve özel haberler için Duhuliye.com mobil uygulamalarını indirmek için TIKLAYIN