Almanların bir sözü vardır telaşlanan insanlara karşı kullanırlar. “Eile mit weile” derler yani bizim dilimize uyguladığımızda “yavaş acele edin” anlamındadır. Beşiktaş’taki kadroyu gençleştirme projesi kapsamında özkaynak düzeninden gelen oyunculara forma verilmesi ile başlayan süreç başlangıçta müsabakalarda alınan başarılı sonuçlarla memnunluk yaratmıştı. Futbol A.Ş yönetiminin gençleştirme düşüncelerinin kaynağı radikal bir karar değil, tamamen parasızlığın yarattığı mali sıkıntılardan ötürü gerekli dolayısıyla beklenen transferlerin maliyetleri sebebiyle gerçekleştirilemeyecek olmalarından kaynaklanmaktadır.

Özkaynağa dönüş hareketinin BJK’de başlama tarihi 1977 -1978 sezonudur. İlk meyvesi rahmetli Cevdet ( Ci) hocanın emek verdiği sarı Süleyman Oktay’dır. Takip eden 1978-1979 sezonun devre arasında A futbol takımı teknik direktörlüğüne rahmetli Doğan Andaç getirilmişti. Gönen‘de yaptığımız rahmetli Süleyman Seba’nın umumi kaptan (o zaman böyle anılırdı) olarak görev yaptığı dönemde devre arası kampına öz kaynak düzeninden üç isim Ziya Doğan, Fuat Yaman ve Ercan Ozan da dahil edilmişti. Sonrasında rahmetli başkanlarımız Mehmet Üstünkaya ve Gazi Akınal’ın inanarak destek verdikleri hareket şahsımın koordinesinde rahmetli Gündüz Tekin Onay hocamızın tavsiyesi ile teknik direktör olarak Serpil Hamdi Tüzün’ü göreve getirmiştik. Sonrasında bu düzen genişleyerek ve sonuç alınarak yürümüş ve gençler ilk onbirde forma bulmada çok mesafe kaydetmişlerdi. Fikret Demirer’ler, Metin’ler Ali’ler Feyyaz’lar hep Serpil Hocanın rahle-i tedrisinden geçerek A takımın başarılarında ter dökmüşlerdi. 1981-1982 sezonunu da BJK Ziya Doğan‘ın Eskişehirspor’a deplasmanda attığı iki golle ki sonra bu maç yarıda kalmış ve nihayetinde 3-0 galibiyetimizle tescil edilerek 14 yıl sonra Dorde Miliç teknik direktörlüğünde şampiyonluk gelmişti.

Demem odur ki bu işler hemen oluşmaz, biraz sabretmek şarttır. Gençlerin verilen şansları iyi kullanmaları da önemlidir. Bir örnek verecek olursam ilk aklıma gelen Rıza Çalımbay’ın A takım kadrosunda yer alma olayıdır. Maç esnasında Serdar Bali ağır bir sakatlık geçirince yerini Rıza Çalımbay’a bırakmış, o da yıllar süren içerisinde kaptanlıkta dahil çok önemli işlere imza atmıştı.

Gordon Milne bu işin kaymağını yiyen teknik direktör olmuştur. 10 senenin emeklerinin ekmeğini afiyetle yemiş ancak yeni bir genci kadroya ilave etmek cesaretini gösterememişti.

Günümüze gelene kadar bu düzen giderek verimliliğini kaybetmiş, birtakım kendine çalışan insanların medyada boy göstermek için kullandıkları bir mecra haline dönüşmüştür. Birtakım adlarla, bazı yalaka tiplerle, kendilerince verdikleri isimlerle futbolcu araştırma merkezleri kurmuşlar, en sonunda kendi dönemleriyle hiç ilgisi olmayan Necip Uysal üzerinden prim yapmaya çalışmışlar, hiçbir futbolcuyu yukarıya verme başarısı gösterememişlerdi. 

Şimdilerde Sergen Yalçın‘ın “her oyuncu genç diye takımda oynayamaz, biz seneye genç değil şampiyonluğa oynayacak takım kuracağız” söylemi gerçeğin ta kendisidir. Tabi ki gençler A takıma kazandırılmalıdır. Benjamin Toshack kaleci İker Casillas’a 19 yaşında Real Madrid’in kalesini emanet etmişti. Onun için kadrodaki gençlere sahip çıkılmalı, 1-2 hata yaptılar diye umutsuzluğa kapılınmamalıdır. Unutulmamalıdır ki iyi bir kaleci idmanda değil çok maç oynatılarak yetişir. Yukarıda bahsettiğim A.Ş yönetimi parasızlıktan sığınacak liman olarak gençleşme projelerini, trolleri ve 1-2 kadrolu medya mensubuyla etrafa pompalıyorlar ama buna kanan sayısının çok olmadığını düşünüyorum.

Dernek başkanı Azerbaycan’dan futbolcu tavsiyesi için yardım istiyor. Bu bana geçtiğimiz yıllarda eski başkan Fikret Orman’ın futbolcu Kagawa’nın oynadığı dönemde Japonya ile kulüp ve futbolcu bazında karşılıklı yardımlaşma çalışmaları için gittiği bu ülkede trende Japonca gazete okurken çekilmiş resimlerini hatırlattı, çok gülmüştüm.

Lütfen hukukun üstünlüğü ve dernek başkanı Çebi’nin sıklıkla bahsettiği kuvvetler ayrılığı prensibini hatırlayın ve İkinci Başkanınız ile birlikte A.Ş. üzerine ahkam kesmeyin. Gerçi dernek ikinci başkanını kimse önemsemiyor, laflarına gülüp geçiyor ama nihayetinde Beşiktaş’ın Kurumsal bir ciddiyeti vardır.

Atıf Keçeci / Duhuliye