Cem Dizdar, Fanatik Gazetesi'ndeki yazısında şu ifadeleri kullandı:

Sağda Ghezzal, Rosier’i bir türlü oyuna dahil edemedi. Ters kanattaki N’Sakala-Larin ikilisi de benzer seviyede kalınca iş orta sahadakilerin yapacaklarına kaldı, onlar da yapmaları gerekeni fazlasıyla yaptı.

İlk yarı boyunca yüksek enerjiyle oynayan Beşiktaş, verimliliği aynı oranda tutamasa da yüzdeli oynayarak iki gol buldu. Oysa Dorukhan Toköz, Josef De Souza, Atiba Hutchinson üçlüsü rakibe nefes aldırmayarak topu kolay ele geçiriyordu. Lakin oyunu şekillendirmesi beklenen Rachid Gezzal’ın yeniliği, Valentin Rosier’i bir türlü oyuna dahil edemedi. Ters kanattaki N’Sakala-Larin ikilisi de benzer seviyede kalınca iş orta sahadakilerin yapacaklarına kaldı, onlar da yapmaları gerekeni fazlasıyla yaptı zaten.

Marrone sıkı çalıştırmış

Ancak Ghezzal/Rosier ikilisi ilk yarı    oluşturamadıkları alanı ikinci yarının hemen başında yaratınca ters yönden arka direğe sızan Larin’e sadece farkı açmak kaldı. Belli ki üç haftalık arada İtalyan kondisyoner Stefano Marrone futbolcuları sıkı çalıştırmış. Denizli takımının sahada uzun süre yokmuş gibi görünmesinde Beşiktaşlı oyuncuların diriliğinin payı büyüktü. Ancak De Souza atılınca temposu aniden düştü Beşiktaş’ın çünkü orta sahadaki denge bozuldu. Önce topu kaybettiler ardından Denizli neredeyse ilk geldiğinde golü buldu.

Loca açma sevdası

Peki bir oyuncunun yokluğunu kapatabilecek bir düzeni olmaz mı takımın? Bu şaşkınlık hali normal mi? Maçı öyle ya da böyle kazanmak Beşiktaş açısından kritik önemdeydi. Olası mağlubiyet tüm taşları yerinden oynatabilirdi. Onarım için zaman kazanmış oldular ancak onarabilirler mi, bu da bir başka soru? Denizli’de zemin tam da olması gerektiği gibi fakat bir doğru yapınca mutlaka bir yanlış yapılacak ya! TFF’nin sadece ‘loca açma sevdası’ yüzünden tribüne yapılan derme çatma localara insanları dip dibe yerleştirmenin ne gereği var? Mesafeyi koruyarak tribüne dağıtılsa bu insanlar korona riski açısından daha doğru olmaz mıydı?