Milli ara iyi gelecek, takım biraz soluklanır derken, A Milli Takım'da Dorukhan'la Cenk, 19 sırt numarasıyla mücadele eden Kovid isimli müptezelin markajından kurtulamıyor, Aboubakar Kamerun da, Ghezzal Cezayir'de sakatlanıyordu...

Hasic üzüm(!) bağlarını koparıp attı...

Zaten boylamasına kısa olan kadro, enlemesine de iyice daraldı...

Son dakikasında 2 puan bıraktığımız derbi sonrası, çıktığımız Kasımpaşa maçında ne çalanımız vardı ne söyleyenimiz!

Lakin esas bomba ayrıntıda gizliydi!?

Federasyon ve MHK Fenerbahçe maçından sonra "Halil Umut Meler'i bir daha maçlarımıza istemiyoruz." diyen Sergen hocanın inadına yemeyip içmeyip nefes bile almayıp, O arkadaşı yine bizim maça yetiştiriyordu...

Eşi benzeri görülmemiş bir olaydı ayıptı, yazıktı, günahtı...

Larin hayatı boyunca oynayamayacağı yerde mecburen oynuyordu...

Necip sağ bek, Rosier sağ açık oynayınca gemi su aldı...

Ersin, 1-0 mağlup yürüdüğümüz maçta penaltı kurtarıp takımını maçta tutmuştu ama nafile sevdalardı!

KAFASINA SİLAH DAYASAN HAVA!

Zira seni maçta tutmak istemeyenler daha çoktu.

Sarısı olan arkadaşlara İkinci sarıyı çıkarmama alışkanlık olmuştu; Beşiktaş maçlarında...

Omuz omuza koşarken silah daya kafasına, hava! Riva'dakiler göbeğini kaşıyor, Sayın Meler haddini aşıyordu...

Maçı vermiştik... F.Bahçe yine yeniden şampiyonluk hesaplarının peşine düşmüştü!

33. haftaya geldiğimizde Selçuk Ural'dan "Dertlerimi zincir yaptım" şarkısıyla sahne alıyorduk ama felaket senaryoları bitmek tükenmek bilmiyordu...

Cengo karantinadan çıkar çıkmaz oynamak istiyorum diye vicdan yapıyor Ghezzal inisiyatif alıyor Larin kendi yerine geçince, daha maçın başında direkleri dövüyorduk.

Gelecek gollerin habercisiydi bütün bu yaşananlar...

İki buçuk yıl sonra İnönü'ye golle dönen Cengo kapıyı aralıyor, sonra bütün takım 3-0'la Manavgat, Side, Kaş, devam ediyorduk...

Beşiktaş'taki rahmetli Bulgar'ı herkes bilir. Bal kaymak da efsaneydi...

Lakin esas bal kaymak o gün F.Bahçe'nin Malatya'da puan kaybetmesiydi ki tabağı sıyırırsın vallahi!

KOYUN CAN KASAP ET DERDİNDE!

Erzurum'a giderken yol kenarında tabela üstünde büyük bir klişe vardı...

Koyun can kasap et derdinde! Yılmaz Vural hava getirmiş, iç kargaşayı düzeltmiş, maça kilitlenmişlerdi...

Mutlaka hatırlarsınız bu maçta 2 takım kalecisinin de büyük hataları öne çıkmıştı...

Lakin esas öne çıkan Ghezzal'ın asistçiliği bırakıp büyücülüğe soyunmasıydı ki, attığı golü başka türlü anlatma imkanımız imkânsız!

Erzurum gibi yüksek rakımdan 2-4'le dönüyorduk ama Cengo'yu orada hastanede bırakıyorduk!

Çocuğun diz kapağı yerinden çıkmıştı ve durum vahimdi...

Maç sonu Oğuzhan'ın "Beton zeminde oynadık" demesi her şeyi özetliyordu aslında...

35. haftaya geldiğimizde Beşiktaş'ın ve Sergen Hoca'nın hata yapıp liderliği bırakmasını bekleyen kötü bir enerji hissediyorduk...

Net... Ankara maçı onlardan biriydi...

Cengo"nun sakatlığı ciddi moral bozmuştu takımda, tadımız yoktu Bu sahaya da yansımış, N'Koudou 19 hafta sonra ilk defa lehimize verilen penaltıyı kaleciye yuvarlamıştı!

SON DAKİKALARDA 4 PUAN GİTTİ

Penaltı atarken ekranlara yansıyan laubalilik başına dert olmuştu ama beterin beteri var diyen Ankaragücülü Kulusic "Rahat bırakın çocuğu." dercesine 2 müthiş gol atıyordu kendi kalesine...

Dakika 64'tü 2-0 galiptik ve maça herkes bitti gözüyle bakıyordu...

Bir penaltıya telaşe müdürünü adam yapmıştık bir anda! Mantık kaybolmuş panik zirve yapmıştı...

Hele bir de Gökhan Töre, 94.dakikada babasının tarlasında geziyormuş gibi elini kolunu sallayarak ceza sahasında kabadayılığına soyununca, zaten Hazır Ol'da bekleyen saha yönetimi tereddütsüz penaltıya gidiyor, 3 hafta içinde maçın son dakikasında 4 puan bırakıyorduk...

Şampiyonluk gidiyor mu sorusu dillenmeye başlamış 36. haftada Sivas'la oynayacağımız maça Rıza Hoca üzerinden algoritmalar dayatılarak içinden çıkılmaz senaryolara bizi muhatap etmişlerdi...

İSTER AKATLAR, İSTER SAKATLAR!

Sivas 13 maçtır yenilmiyordu...

Allah'tan bize de yenilmediler! Zaten şampiyonluktan sonra Sergen Yalçın'ın "Herkes şampiyonluğu hak ettiğimizi söylüyor, bundan büyük mutluluk var mı" demesi bile her şeyi özetlemeye yetiyordu...

Bu puan kaybıyla fark F.Bahçe ile 3'e G.Saray'la 4'e inecekti.

Lakin esas kayıp yüreğimizin içindeydi! Aboubakar artık yoktu...

Sivas maçından sonra Aboubakar'ı bir daha sahalarda göremeyecektik...

İster Akatlar deyin İster Sakatlar! Ne derseniz deyin oynamadı bir daha...

Evet! Renkli medya "Kartlar yeniden karılıyor" derken ne demek istiyordu bilmiyorum ama kartlar bizim elimizdeyken, kim neyi nasıl karıyordu onu da anlamış değildik...

Tek derdimizin bir dolu ilk 11 oyuncusunun forma giyemeyecek olmasıydı...

Gerisi boş işkembe muhabbetleriydi!

Alen MARKARYAN / Akşam