Milliyet Yazarı Şansal Büyüka bugünkü yazısında Beşiktaş'ın durumunu değerlendirdi. 

İşte Şansal Büyüka'nın yazısı:

- Beşiktaş 3-0 önde, maçın bitmesine sadece 10 dakika var. Baktım Beşiktaşlı 4 oyuncu, rakibin çıkmasını önlemek ve oyun kurmasına engel olmak için Konyaspor ceza alanı çevresinde basıyorlar. Geride 80 dakika kalmış skor alınmış ama Beşiktaş’ın gücünde, iştahında, açlığında, hevesinde en ufak bir düşme yok, “Bitse de gitsek” diye zamana oynamıyorlar. Beşiktaş budur, Sergen Yalçın budur.

- Beşiktaş belki de bu sezonun pas rekorunu Konya maçında kırdı. Hücum ederken, pozisyon hazırlamaya çalışırken o kadar çok pas yaptı ki... Ama durarak değil, yürüyerek değil, tempoyu düşürerek hiç değil... Hızlı, çabuk, hatta baş döndürücü bir paslaşma... Kenar ortaları dışında asla havaya kalkmayan, yerden rakip savunmanın aralarına atılan, ayakta tutulmayan ve “tek top” oynanan paslar... Adeta Barcelona’nın en iyi zamanındaki pas oyunu gibi... Pasa dayalı oynayacaksan, böyle oynanır.

Alışmak lazım

Beşiktaş ile sözleşmesi yenilenmeyen Caner’in Fenerbahçe’ye geleceği konuşuluyor. Taraftarlar arasında bu transfere karşı çıkanlar da var, doğru bulanlar da...

Hemen şunu hatırlayalım; Caner, Fenerbahçe’den gitmedi, gönderildi. Hatta kalmak için özür diledi, yetmedi.
Caner iyi futbolcu... Sempatik bulmam ama hakkını vermeliyim.
Ayrıca profesyonel dünya bu, futbolcusuyla, taraftarıyla alışmak lazım...
En önemlisi: Gelişmelere ve olaylara tarafsız bakmak lazım...

Zamanı gelmişti!

Şampiyonluk yarışını tehlikeye atan, hedefi ıskalayan, ligde kalmayı zora sokan kim varsa bu yıllardır değişmeyen senaryo gereği ağlamaya-sızlamaya ve hedef saptırmaya başlıyor. Yeter ama...

Zamanı geldi, “Ağlama-sızlama-hedef saptırma” mevsimi başladı. Bu film 40-50 yıldır vizyonda... Bu film çok uzun yıllardır vizyonda olduğu için zamanla aktörleri, oyuncuları değişiyor ama senaryo hiç değişmiyor. Başrolde genellikle hep kulüp başkanları var. Senaryo hep aynı kaldığı için aktörleri değişse de senaryo her geçen yıl, inandırıcılığını biraz daha yitiriyor, hayatın ve futbolun gerçeklerinden biraz daha uzaklaşıyor.

Şampiyonluk yarışını tehlikeye atan, hedefi ıskalayan, ligde kalmayı zora sokan kim varsa bu yıllardır değişmeyen senaryo gereği ağlamaya-sızlamaya ve hedef saptırmaya başlıyor. Yeter ama... Bıktık bu filmden, bıktık sürekli aynı şarkıyı dinlemekten...

Üstelik bunlara sormak lazım...
- Futbol Federasyonu’nda paralel yapı varsa, bunca zaman durdunuz da, bunu kamuoyu ile paylaşmak şimdi mi aklınıza geldi?
- TFF Yönetim Kurulu, Tahkim Kurulu, Disiplin Kurulu, Hukuk Kurulu, Gözlemci ve Temsilciler Kurulu, MHK seçilirken, içeriye adamınızı sokmak için uğraşan, kulis yapan, güç kullanan sizler değil misiniz?
- Bunun sonucu adil kararlar verilebiliyor mu? Hayır... Bunun sonucu çifte standart var mı? Var...
- Nihat Abi, TFF başkan adayı olduğunda biriniz karşı çıktınız mı, “Biz istemiyoruz” dediniz mi?
Bu konuda “roman” yazılabilir ama şimdilik bu kadar yeter... Haber Global TV’de Bülent Arınç, Jülide Ateş’in 40 soru programında “Fetö” sorusu üstüne “Masum değiliz hiçbirimiz” dedi.
Ben de diyorum ki, bu TFF işlerinde hangi kulüp, hangi başkan masumsa bir adım öne çıksın.
Kabul etmeseniz de bu, “Kendim ettim, kendim buldum” gerçeğidir. Bu “ağlama, bahane yaratma” mevsimidir.

Hata yapıyorlar eyyam yapmıyorlar

Geride kalan hafta, iki genç hakem Zorbay Küçük ve Atila Karaoğlan’ı çok dikkatli izledim. Hata yapıyorlar ama sanki eyyam yapmıyorlar. Dik durmaya, futbol adına doğru neyse onu çalmaya çalışıyorlar. Aman ağabeylerinize benzemeyin, eyyam rüzgarına kapılıp sağa-sola eğilmeyin.

Mecburiyet değil memnuniyet olmalı

Türkiye ‘de yıllardır yüzüne bakılmayan, alt yapıdan bir türlü A takımına alınmayan, ilk on birde yer bulamayan genç oyuncular kıymete bindi. Çok iyi... Geç bile kaldık. Ancak üzüldüğüm şu: Gençleri, sıkıştığımız, başımız ve kadromuz dara düştüğü zaman “mecburiyet”ten oynatıyoruz. Oysa kadro genişken, işler rahatken de bu gençleri, inandığımız için “memnuniyet”ten oynatmamız gerekmiyor mu?
Ne zaman kadro genişken, rahatken gençler oynatılır, o zaman bizim hocaların gençlere önem verdiğine inanırım.

Nokta... Nokta...

- Beşiktaş-Konyaspor maçının hakemi Zorbay Küçük’ü beğendim. Burak Yılmaz’ın düşüşlerine “pas geçtiği” için...
- Beşiktaş-Konyaspor maçının yardımcı hakemi Kamil Çetin’i beğendim. Ofsayt kararlarında “tam isabet” yaptığı için...
- Konyaspor hakemden dert yanacağına önce hesabı 15. dakikada oyundan atılan ve takımını 10 kişi bırakan Hacıahmetoviç’e sorsun.
- Konyaspor’da inanılmaz bir Bajiç aşkı var. Bu aşk Konyaspor’u bitiriyor, halen farkında değiller.
 

Milliyet