"Tam oyundan çıkmak üzereydim. Frikik olunca, Rasim hocama dönüp atmak istediğimi söyledim. Atıp çıkacaktım, attım ve çıktım! 'Rüzgar var, o nedenle gol oldu' diyenler de oldu; çok gülmüştüm... Rüştü o golü yedi ama bu virüsten gol yemez, dualarımız onunla..."

Yıl 1993… Havaalanı yolunda iki Antalyasporlu oyuncu kaza yapar, Levent Tekke bu kazada hayatını kaybederken, aracı kullanan Rüştü de ağır yaralıdır. 10 gün kadar komada kalır. Yüzü-gözü paramparçadır… Göğsünde, bacaklarında da ağır yaralar vardır… Pes etmez genç adam…

Güçlü yapısıyla atlatır bu felaketi ve hayata tutunur Rüştü… İyileşir iyileşmesine de, kalecilik hayatı ciddi risk altındadır. Kazadan önce prensipte anlaştığı Beşiktaş, hastane raporlarını dikkate alır ve Rüştü'nün tekrar futbol oynamasının zor olduğu gerekçesiyle transferden vazgeçilir…

Hemen anti parantez belirledim bu, İstanbul kapısından ikinci dönüşüydü Rüştü'nün… 16 yaşında Ümit Milli Takım'da oynarken, Fatih Terim'in önerisiyle Galatasaray genç kaleciyi İstanbul'a davet etmiş ve en az bir sezon PAF takımında oynamasını önermişti… Galatasaray'a göre çok daha küçük hedefleri olan Burdurspor'da oynayan bir kaleci için bu teklif bile cazip olabilirdi ama Rüştü bu teklifi kabul etmeyecekti… Evet, G.Saray olmamış daha sonra karşısına çıkan Beşiktaş fırsatı da KAZAYA takılmıştı…

Oysa kazadan sonra inadına hayata tutunan, bir saniyesini bile boşa harcamadan inanılmaz bir disiplinle çalışan Rüştü, birkaç ay sonra kalede devleşmeye başlamıştı.

Bu kez kapısında F.Bahçe vardı ve Rüştü'nün İstanbul macerası başlamış oldu… İllie Datcu ve Engin İpekoğlu bu kaliteli kumaşı adeta nakış gibi işleyerek Türk futbolunun dev bir kaleci kazanmasına katkı yapmışlardı… İşte o F.Bahçe yıllarında çok kritik bir maçın, çok kritik bir dakikasında, Ümit Milli Takım'dan arkadaşı Sergen Yalçın'la dramatik bir karşılaşması olacaktı.

Tarıh: 14 Eylül 1996… Yer Kadıköy… Maçın son dakikaları ve karşılaşma golsüz devam ediyor… Gelin isterseniz hikayenin kalanını dün konuştuğumuz Sergen Yalçın'dan dinleyelim:

"Aslında oyundan çıkmak üzereydim. Son dakikalardı, frikik olunca Rasim hocama dönüp atmak istediğimi söyledim, izin verdi. Rüştü barajı kurdurdu ve bana yakın köşeyi kendi aldı… Tam 90'a giderse belki gol olurdu, daha aşağısı kurtarmazdı… Tam oraya vurdum, Rüştü uzandı ama gol oldu… Sonra bazıları 'Rüzgar varmış, ondan gol olmuş' falan dediler. Güldüm, ama güzel bir goldü…

"Araya girip, eski dostunun şu anda koronavirüs nedeniyle tedavide olduğunu hatırlatıyorum, hoca duygulanıyor ve şu cümleler dökülüyor ağzından: "Rüştü genç adam, atlatır bunu… Çok güçlü, atlatacaktır. Dualarımız onunla hiç şüphesiz. Allah yardımcısı olsun. Atlatacaktır, Rüştü yemez bu golü!"

Evvelallah atlatacak, bizim düşüncemiz de Sergen hocayla aynı… Neleri atlatmadı ki! Trafik kazasında öldü gözüyle bakılırken hayata tutunmuştu, koronayı da yenecektir Allah'ın izniyle. Evet Rüştü Kaptan, korona sana vız gelir. Dualarımız seninle. Bir an önce aramıza dön, ailene, eşine bir an önce kavuşman için dua ediyoruz…

AZ KENARA ÇEKİLEYİM Mİ?
Bu arada unutmadan, o maç ve golle ilgili bir anı da benden… Maç bitmek üzere, Sanlı Kaptan'la tribünden çıkmak üzereyiz. Eski F.Bahçe Stadı'nın basın tribününün girişinde üç-dört basamak merdiven vardı… Tam oradayız, frikik olunca doğal olarak izlemek için geri döndük. Önümdeki Sanlı Kaptan, "Görebiliyor musun, az kenara çekileyim mi" deyince, "Tam üst çatalı görüyorum Kaptan, Sergen atarsa oraya atar zaten, rahatına bak!" cevabı veriyorum… Bir yandan da kulağımda cep telefonu yazı yazdırıyorum… Tam yazıyı bağlarken Sergen 90'a bıraktı topu… Yazının sonunu şöyle bitirmiştim: "Bitti derken, Çaktı Sergen!" Yazı bitti birkaç dakika sonra gazeteden aradılar; abi o başlık harika onu birinci sayfaya alıyoruz, sen yazına başka başlık bul!"

Fotomaç