Cristiano Ronaldo'nun Portekiz Milli Takımı'ndaki etkisiyle ilgili konuşan Stefan Kuntz, "Ronaldo bir takımdaysa, takımı domine edecek kişi olur. Kulüp veya milli takım önemli değil. Çok sosyal ve takım arkadaşlarını önemseyen bir isim. Geçen hafta Manchester United-Manchester City maçını izlerken bir şaka yapmıştım. 'O maçı izlemem gerekir' demiştim. Çünkü Portekiz takımının bütün oyuncuları neredeyse oradaydı." dedi.

"KAĞIT ÜZERİNDE FAVORİ PORTEKİZ AMA..."

Portekiz Milli Takımı'yla ilgili değerlendirmelere devam eden Alman çalıştırıcı, "Portekiz Milli Takımı kaç gol atmış? Ronaldo kaç gol atmış? Bütün bunlara batkığınızda FIFA sıralaması var. Yüzde istatistikler var. Kaç maça çıktıklarını görebiliyorsunuz. Avrupa Şampiyonaları'na, FIFA sıralamasına baktığınızda kağıt üzerinde favori Portekiz. Artık bugün oynayacağız ve şu andaki performans çok önemli. Oyuncularımın formu özellikle Avrupa'da oynayan oyuncuların performansı yüksek. Kağıt üzerinde gerçekler var ama hakem ilk düdüğü çaldığında oyuncular teker teker kalitesinin ötesindedir. Sizin kazanma iradeniz yüksekse, buna bakar bir çok şey. Real Madrid-PSG maçında gördük. Daha çok isteyen taraf kazandı. Şunu da biliyoruz. Şahsi olarak oyuncuların kendilerini düşünüp birer birey olduklarını da unutmamak lazım. Portekizli oyuncuların Dünya Kupası'na gitme şansı var. Ve bu pazarlama, reklam için için önemli ve bu da onlarda çok büyük baskı oluşturdu anlamına geliyor. Kimse bizim buraya gelebileceğimizi düşünmüyordu. Kaybedecek bir şeyimiz yok, karşı taraf için çok zor bir maç olacak. Onlar rahat çıkamayacaklar. Takımdaki takım ruhunun nasıl arttığını görüyorum. Performansımızın sadece sahada değil, takım ruhunun mentalite olarak artışta olduğunu görüyorum. Bu nedenden dolayı bunun iyi bir maç olacağına inanıyorum" ifadelerini kullandı.

"MAÇA BAŞLADIĞINIZDA BİR ÇOCUK GİBİ OYNAMANIZ GEREKİYOR"

En iyi stratjeyi ortaya koymaya çalıştıklarını kaydeden 59 yaşındaki teknik adam şöyle devam etti, "Bunu ortaya koyduk. Kafamızda bazı fikirler var. Ferdi bana biraz daha taktik esneklik veriyor. Belki üç ya da dört oyuncuyu bir arada tutmak için. Almanya ve Hollanda için oynarken son derece eğitimli bir oyuncu. Kafanızda bir fikir var ve bunu yapabilirsiniz diyor. Sakatlandı ve bütün fikirler gitti. Kafamızda bir kaç fikir var. En önemlisi takımımızın kazanabileceğine inanıyorum: Bir maçın yüzde 50-60'ı gibi sahada yaşananlarla ilgili mental gücü sağlayabilmek, üç dört kez, beş kez hata yapılabilir. Ama bu beşinci hatadan sonra nasıl durdurulacak? Hepsi kafamızdan geçen önemli detaylar. Oyuncuların sahada yapması gereken şeyler. Hakan'ın (Çalhanoğlu) neler yapabileceği, Çağlar'ın (Söyüncü) neler yapabileceği....Maça başladığınızda bir çocuk gibi oynamanız gerekiyor: Sen sahaya çıkıp futbol oynamak istersiniz... Kafanızda ve kalbinizdekileri Portekiz gibi bir rakip karşısında oynayabilmeniz önemli. Keyif alarak oynamalısınız.

Türkiye'den hepimiz gurur duyabiliriz. Çok yetenekli oyunacularımız var. Tabii ki dikkatli de olmalıyız. U21 altı takım kalecilerinizi de alırsanız 6-7 inanılmaz oyuncularınız var. Açık konuşmak gerekirse Norveç'e karşı sahaya çıkıyorduk. "Tamam, biraz şanslıyım' dedim. Letonya'ya gittik. '20'li yıllardan bu yana kazanamıyoruz, kazanamayız' diyorlardı. Geri döndük ve mental olarak gücümüz düştü. 1-1 yaptık ve son dakikada 2-1'e getirdik. Takım bize şunu gösterdi. İhtiyacımız olan mental güce sahibiz. Takım ruhu da fayda sağlıyor. Herkes takıma bir şey katmaya çalışıyor. Ondan sonra 'küçük ülkelere karşı gol atamıyoruz' dediler. Cebelitarık'a 6 gol attık. Zor maçlar da geçiriyoruz ama kazanıyoruz. Mental olarak da geri düşsek de kazanabiliyoruz. Mevcut takımımız mental olarak doğru yönde ilerliyor. Teknik ekip son derece başarılı. Bu konuda da başarılıyız. Uzmanlarla birlikte Almanya'da, İspanya'da 15-16 yaşlarında başlıyorlar. Sporun yanısıra mental olarak içlerini dökebiliyorlar. Benim sorunlara kendi çözümlerim var. Benim çözümüm bana özel. Başka birinin çözümü başka olacaktır."

Oyuncular arasındaki jenerasyon farkına vurgu yapan Stefan Kuntz, "Bugün geçmişe bakıldığında iletişim değişti. Geçmişte olduğu gibi yapsaydım gençlere ulaşamayacaktım. Analizleri telefonlardan gönderebiliyorsunuz, analiz edebiliyorsunuz. Takım toplantısında analiz olacaksa 15-20 dakika sonra dikkatleri dağılabiliyor. Sabit bir bilgi olsa telefondan paylaşışıyorum. Bunun sonucunda daha fazla bilginin oyunculara ulaştığını görüyorum. Sizin felsefenizi değiştimeniz gerekiyor. oyuncunun 'Neden ben oynamadım, neden takıma almadım?' diye sorması lazım. Eğer bir çatışma ve anlaşma varsa iletişim kurmanız gerekiyor. Böylece akıllarına, kalplerine ulaşabilirsiniz. Dürüst olursanız ve insanları olduğu gibi kabul ederseniz, bu aranızdaki ilişkinin şeklini de belirlemiş oluyor. Oyuncunun sizinle birlikte rahat hissetmeli. Oyuncu 'Üzerimde baskı var' dese ve bu senini işin denirse bu fayda sağlamaz. Bazı teknik direktörler de "benim dediğim gibi yapacaksın" derse tamam faydası olabilir ama konuşabilirsiniz. Avrupa Şampiyonası'nda yarı finaldeydik ve penaltılardaydık. Ben de gerçekten çok yakışıklıyım, 'İngiltere'ye karşı hiç beşinci penaltıyı da atamaz' diye düşünüyordum. Ondan sonra hocaya "Beşinci penaltıyı ben atarım" diyordum. Atmayacağıma emindim ama İngiliz oyuncu atınca baskı oluştu. Bunu oyuncuya anlatıyorsunuz. Kendisine anneannesi ders anlatırsa kendi çözümünü kendisi bulur. Bu oyuncuyla teknik direktör arasında bağ oluşur. Oyuncuya da fayda sağlamak amaç. Ekibimle 4 hafta önce 'Hangi oyuncuyu evinde ziyaret edelim?' diye konuştuk. 'Günlük yaşam içerisinde onları görelim' dedim ve en fazla bilgiyi de aslında buradan aldım. 8-9 toplantının daha üzerinde bilgi aldım. Bir iki kişiyle baş başa olduğunuzda 'Hadi havaalanına gitmem lazım' dersiniz ve zamanın nasıl geçtiğini anlayamazsınız. Benim görevim bunu olumlu noktaya çevirmek" ifadelerini kullandı.

"Tek maç bizim için dezavantaj olmayacak"
Murat Kosova'nın "Rövanş maçı istemez miydin?" sorusuna da Stefan Kuntz, "Büyükannem 'Değiştiremeyeceğiniz şeyleri kabul edin" derdi. O yüzden yapabileceğimiz bir şey yok. Olduğu gibi kabul etmekte fayda var. Tamamen Portekiz'de dopdolu bir stat olsa, atmosfer belki çok büyük olmasa da bizim için bir dezavantaj olmayacak. Elimizdekilerle çalışacağız" yanıtını verdi.

STEFAN KUNTZ: ALMANYA'DA BAZILARI 'NE İSTEDİĞİNİ BİLMİYOR' DEDİ

Stefan Kuntz, "Türkiye'yi seçme motivasyonu neydi?" sorusu üzerine de şöyle konuştu, "Almanya'da; oyunculuk yaptı, teknik direktörlük yaptı, sportif direktörü oldu, başkan oldu, sonra milli takım teknik direktör oldu, 'ne istediğini bilmiyor' diyenler oldu?

Bunu söyleyenler, tek bir kutu içinde olan ve konfor alanları dışına çıkmaktan korkan insanlar. Ben kendimi hep geliştirmek istiyorum. Bu konuşmadan da bir şeyler öğrenmek istiyorum. Hep bir arayış içerisindeyim. Kendim için en iyi olmaya çalışıyorum. Ne yapayım diye düşündüğünüz bir an oluyor. Üç kez 21 yaş altında finale çıktık, 2 kez şampiyon olduk. Finali kaybettiğimde de bir şeyler öğrenmeye çalıştım Kendime sordum 'Ne yapmak istiyorsun?' diye. 80 yaşıma kadar bu işi yapabilirim ama sonra düşündüm ve kendime olimpiyata da gideceğim diye bir söz verdim. Aynı zamanda bir kulüp teknik direktörü olarak Japonya'da olacaktım. Sonrasında bir milli takım için teklif aldım. Sonrasında 'Bir kulüp mü milli takım mı çalıştırmak istiyorsun?' diye kendime sordum. Almanya Federasyonu ile tecrübemden milli takım ile çalışmak daha iyi diye düşündüm. Bu işi yapabilirim diye düşndüm. Sonrasında Ekim ayında 21 Yaş Altı ile çalışmaya başlarken bir telefon geldi. UEFA ile ilişkileri iyi olan asistanım bizi sordu. 'Tamam' dedim. Kimmiş dedim? 'Türkiye Futbol Federasyonu' dediler. 'Öyle mi 'dedim. Ve ilgimi çekti. 'Gerçekten karar veren kişi Hamit mi (Altıntop)?' diye sordum. Menajerim 'Evet kararı o verecek kişi' dedi. Aynı zamanda tabii ki bu konuda niyetli olduğumu söyledim. 'Tamam' dedim. Oliver Bierhoff'a (Almanya Futbol Federasyonu (DFB) Milli Takımlar Direktörü) 'Gidebilir miyim?' diye sordum. 'Tabii ki' dedi. Pazartesi, Hamit ve iki yöneticiyle görüştüm. Akşam yemeği derken 'Kahvaltıya gelebiliriz' dediler. Başarılı geçtiğini anladım. Çarşamba günü niyet mektubunda anlaştık. 'Türkiye'de çalışmış birisi olsun' dediler. Sürece baktım. Yaklaşık 10 tanesinin Almanca konuştuğunu ve İngilizce bildiklerini de gördüm. Güven duyabileceğim bir ekip gördüm. Olası kadroya baktım. Kenan'ı (Koçak-Kuntz'un halihazırdaki yardımcılarından) tanıyorum. Genç bir oyuncuyken çalışmıştım. Etrafımda zayıf insanlar istemiyorum. Ben en iyi şeylerle çalışmak istiyorum. En iyisiyim demiyorum. Kenan'ı aldım çünkü bir çok şeyle ilgili bağlantıları sağlayan birisi. Başlangıcta kaleci antrenörünün tarafsız olmasını istedim. Sadece Stefan Kuntz'un işi değil. Kaybedersek tamam Kuntz bir gün gönderilir. Ama çoğu zaman kazanırsak ve başarılı olursak tam bir bütün ekibin başarısı olacaktır."

Milli takımla ilgili ilk düşüncesi neydi?
Türkiye A Milli Futbol Takımı'yla ilgili ilk düşüncesinin sorulması üzerine de Ay Yıldızlılar'ın teknik patronu, "-Bu kadar kalite varken yemeğin tadı neden harika değil?- diye düşündüm. Bağlantılarıma çok fazla soru sordum. Bir çok farklı kişiye sordum. Hamilt ile iletişimimiz harika. Türk futbolunu yakından tanıyan isimlerle konuştum. Almanca konuşan insanlarla konuştum. Bir numaradan iki numaradan değil 18 numaradan daha fazla bilgi alırsınız. 'Neden bu performans gösterildi?' diye sordum? Bunun farlı planları var. Bir oyun planı var. Rekabetçi olması lazım. Aynı zamanda mentaliteye, akıl ve kafa kısmına odaklanmanız lazım. Geçmişte olanlarla pek ilgilenmiyorum. Her teknik adamın tendi felsefeesi vardır. Eğer Portekiz ve İtalya bizi durdurursa 2022'e odaklanacağız. Almanya'da olmak zorundayız. Böyle çalışmaya devam edesek bizi durdurmaları zor olacak. TFF yöneticilerine dedim ki: Tff, Türkiye'nin en iyi kulübü olacaktır. Bir bankada çalışıyorsanız, oyunculara analiz uzmanı gönderiyorsunuz. Eğitim kısmında güçlü insanlar var. Eğer birinci olursak bunu yapabileceğimizi gösterirsek bu bizim için Türk futbolu için en iyi gösterge olacaktır. Bazı yapısal sorunlarımız var. Çok fazla futbol sahası, çok fazla akademi belki yok. Çocukların futbol eğitimi fazla olmayabilir ama Türk stili olarak çok yetenekli oyuncularımız var. Ama başarılı olmak için dikkatli olmalıyız" ifadelerini kullandı.

PORTEKİZ MAÇI OYUN PLANI

"Portekiz karşısında bize kağıt üzerinde en büyük şansı tanıyacak maç planına ihtiyacımız var" diyen Stefan Kuntz, şöyle konuştu,

"Oyuncuları, bu maç planına inandırmam gerekiyor. Sadece savunursanız Portekiz'e karşı kazanamazsınız. Yetenekli oyuncularımız var. Ofansif olarak da güçlüyüz. Aynı zamanda savunmamız da iyi. Ama cesaretle sahaya çıkacak bir takımız. Savunmamız teke tek oynayacaksa, Çağlar'ı geçmek kolay değil. Orta saha oyuncusu da tamam ileri gidip savunmayı arkadaşlarıma bırakıp gol yollarında boş alan arayabilirim, kendimize inanmalıyız. Onlar bizi yenmek zorunda.

Açık konuşmak gerekirse kafanızda o kadar soru ve plan oluyor ki maç esnasında hiçbir planın gerçekleşmeodiği anlar da oluyor. Küçük ve ufak anlar, kırılma anları var. Teke tek mücadele bizim tarafımızda mı olacak? İlk tehlikeyi biz mi yaratacağız? Bu oyuncuların kafasında soru oluşturuyor. Bir dalganın üzerinde ilerliyorsunuz. Dalga oradaysa tepesine çıkıp sörf yapmalısınız. Maç şansı diye de bir şey vardır. Sahada bir şanstan bahsederim. Bazen 3 santimle dışarı çıkar. Bazen de top ağlarla buluşur. Bu bazı şeyleri kontrol edemezsiniz: Buna da ihtiyacımız var. İlk dokunuşumuzdan, onlara "Bu maç hiç kolay olmayacak" dedirtmemiz lazım.

Çok dikkatli bir şekilde kontrol etmeliyiz. Rakip, topla geldiğinde kontra atakla rakibi terste yakalamalısınız. Rakibi iyi savunmayla ve dikkatli takip ederek fırsat yaratabiliriz. Kontra ataklarla fırsat yaratabiliriz. Bunlara ihtiyacımız var."

"Milli Takım olarak B planımız, C planlarımız var" diyen Kuntz, "Ama öncelikle Portekiz maçına odaklanmalıyız. Başarısızlığa uğrarsak Mart'ta 2024'ün ilk eleme maçı olacak. Uzak ama onu da düşünüyoruz. Katar'a da gidebilirsek, aynı şekilde Haziran ayındaki maçlara da hazırlanacağız.

Bir fark yaratmamız gerekiyor. Kulüplerle her gün görüşebiliyorsunuz. Taktikleriniz, maç planlarınız. Sahada nasıl bir plan ortaya koyacağınıza çalışabiliyorsunuz. Kulüplerden gelen resimlerle puzzle yapmaya çalışıyorsunuz. Normalde Mayıs'ın son haftasında biraraya geliyoruz. Toplam üç hafta geçireceğiz. Bir şeyler ortaya çıkarmak için elimizde böyple bir zamanımız olacak. Kendi felsefenize sahip olmak önemli ama esnek olmak önemli. Türkiye olarak ilk 10'da olmayabiliriz. Bu bazen zayıf, bazen kendi gücünüzde bazen de daha güçlü rakiplerle karşılaşabilirsiniz. Esnek olmalısınız. Rakibin sizi kestirememesi bazen daha iyi diye düşünüyorum. Bunu yapabileceğimize de tamamen inanıyorum. Topun bizde olması gerektiğine inanıyoruz. 'Top sizdeyse gol atamazlar.' Bu basit bir espri. Ancak topun sizde olması için güven olmalı. Eğer doğru pozisyonlar varsa oyuncular doğru yerlerdeyse topu kendi kalemizden uzağa taşıyabiliriz. Bunu yaptığımızda belki ufak tefek sorunlarımız var. Burak (Yılmaz) emekli olduğunda uzun boylu oyuncumuz olmazsa rakip kale önünde farklı bir plan üzerinde çalışmamız gerekiyor. Bazı prensipler çerçevesinde Türk Milli Takımının bununla tanınır, maçın kontrolünü ele geçirmek ister, pozisyon yaratmada rakip kalede oynamak ister... Genel felsefemiz bu olacaktır ama elimizdeki oyuncularımıza bakmamız lazım. Elimizdeki oyunculardan yaratıcılık alanında faydalı olacağız" sözleriyle Milli Takımı'n kendi stilini oluşturması gerektiğine vurgu yaptı.

ARDA GÜLER'İN ÜMİT MİLLİ TAKIMA ÇAĞRILMAMASI KONUSU

Fenerbahçe'deki formuyla dikkat çeken 17 yaşındaki Arda Güler'in Milli Takım'a çağrılmamasıyla ilgili olarak da Stefan Kuntz şöyle konuştu, "

"Burada baktığınızda 5-6 aylık tecrübemle konuşuyorum. Bu total bir tecrübe değil. İyi tartmak gerekiyor. Yeni U21 çağında baktığınızda Ekim ayındaki oyunculara, "Dörderli oynuyoruz, şimdi de üç oyuncu oynayacak" dediğimde açıklama yaptığımda oynuyorlar. Ama bunlar 14 yaşından bu yana bunun eğitimini alıyor. İspanya sürekli pas verir. 12 yıldır pas çalışmışlar. Onlar gözü kapalı olarak da pas soyunu oynarlar. Brezilya çok iyi toplla teke tek çalımları olan oyuncular, aynı zamanda iri yarı savunmacıları var. Ama burada futbol eğitimi gerçekten yüksek düzeyde. Hepsinin ortak noktası bu.

Bireysel eğitimlerini yetenekle birleştirmemiz gerekiyor. Diğer taraftan duygusal gücü Türk oyunculardaki muazzam bir güç. Türkiye'de böyle bir başarıyı kazanmak, futbolda başarılı olmak, para kazanmak, diğer ülkelerden çok büyük bir motivasyonları var. Çok hırslı oyuncuları görüyoruz. Gençlikleriyle birleştirirsek elimizde böyle bir güç var. Bazen elimizdeki potansiyeli kendimize zarar verecek şekilde mahvediyoruz.

"90 DAKİKA OYNAMAMIŞ BİR OYUNCUYA NEDEN KADROYA ALINMADIN?' DİYE SORULMAMASI LAZIM"

Dün akşam oyuncuların kendi aralarındaki konuşmalarını dinledim. 17 yaşındaki bir çocuğa uzmanmış gibi "Neden takımda değilsin?" gibi bir soru sorulmaması lazım. Kadroya alınmamış. 90 dakika oynamamış bir oyuncuya 'Neden kadroya alınmadın?' diye sorulmaması lazım. Ben de takıma alırdım, 'harika teknik direktör' diyeceklerdi. Hayır, teknik direktörü demiş ki, 'dikkatli olmamız lazım.' A Milli Takım'dan bahsediyoruz. En üst düzeydeki rekabetten bahsediyoruz. Hazır olamayan bir çocuğa bu sorulmamalı. Neden bunu ya da şunu almadın konuşulabilir. Ama çok genç oyuncu için bu sorulmamalı. 23-24 yaşındaki oyuncuya sorabilirsiniz. 17 yaşındaki oyuncu diğer 17 yaşındaki oyuncuyla rekabet edebilir. Ama burada kendisini geliştirme şansı bulacak. Kendisini eşitleriyle karşılaştırma şansı olacak. Gençlerin ileriki yıllarda, Avrupa Şampiyonası gibi turnuvalarda tecrübe almalı. Grup maçı bambaşka bir tecrübe. Sonrasında eleme maçlarındaki baskıyla karşılaşmak 2-3 günde bir maça çıkmaya alışkın olmalı. Bu onların tecrübesi ve eğitimi için önemli. A takıma bir anda çıkmaktan daha faydalı olacaktır.

Genç oyuncularla o kadar çok konuştum ki, "A takımla oynaması gerekiyor" diyor menajeri. Bir teknik direktör kör değilse bunu değerlendirir. Ama yaşananları dikkatli almalı. Fiziksel olarak çok daha fazla konuşuyorsun, çok daha fazla aktivite var. İki ay sonra da yeterince iyi değilsin deyip tekrar U23 takıma dönüyor. O zaman "Büyük yetenek bu mu?" diyor. 6 ay sonra U19 takıma dönecek. Onun olması gereken yer orası. Altı altı buçuk yıl boyunca Almanya'da gençleri çalıştırdım. Sadece Kai Havertz A takıma çıktı. Yetenekliydi, Leverkusen'de onlarca maça çıktı. Daha profesyonel düşünmeli ve her şeyi dikkate almalısınız? Takımda olması gerekirse dikkatli değerlendirirsek gelecek onların olacak. Gerektiğinde yetenekli oyuncularla oynayacağız. Türkiye'nin en ünlü genç oyuncuları vardı ve şimdi onların nerede olduğunu kimse bilmiyor."

Genç oyuncuların gelişimi konusunda örnekler veren A Milli Futbol Takımı Teknik Direktörü Stefan Kuntz,

"Eğer 34-35 ve 36 yaşındaysanız ve güne kadar 200-300 maç oynadıysanız mental dayanıklılığınız artıyor. Başarılı oldunuz, kutlamalar yaptınız. Belki gönderildiniz. Karşıdan gelecek rekabetten korkmuyorsunuz. Sınamalardan korkmuyorsunuz. Bu çok önemli, O noktada duygulandım. Türk futboluna tavsiyem şu. Gençlerimizle ilgili çok dikkatli olmalıyız. Kendilerini geliştirmesi için fırsat vermeliyiz. Hepsinin günü gelecek. Çok derine inip onlardan imkansızı istememeliyiz. Kendilerini geliştirmek için yıllara ihtiyaçları var. Euro veya Dolar ile maaş almanız gerekmiyor. Büyük paralar almanız gerekmiyor. Sizin sahadaki dakikalarınız sizin ödemeniz. O yaşlarda sahadaki süreniz sizin ödemeniz. 'Nerede oynayabilirim, nerede sahaya çıkabilirim, nerede forma giyebilirim?'

Bazı kulüpler genç oyuncuları görüyorlar, A takım için güçlü değilse bazı takımlara kiralık veriyorlar. Burada maç tecrübesi elde ediyorlar. Tabii ki Beşiktaş, Galatasaray, Fenerbahçe ve Trabzonspor'un harika tesisleri var. Her şey harika. Mükemlel hayat. Ama Portekiz'e ikinci lige git mesela. Kimse sana ne yemek istediğini sormuyor. Kendi başının çaresine bakman lazım. Belki formanı kendin yıkaman gerekiyor. Ama eğitim ve tecrübe için çok daha faydalı olacak. Sahada oynama fırsatın olacak. Bunu, teknik direktör olarak söylüyorum. Kendinizin bir zanaatkardan ya da başka bir profesyonelden farklı olduğunuzu düşünmemelisiniz. Siz tabii ki yetenekli bir futbolcusunuz ama diğerleri de işlerinde iyi. Daha fazla para kazanabilirsiniz, insanların gözü önündeyiz ama yaptığımız iş nedeniyle bizden daha fazla iş istenmesinin sebebi de bu. Ama futbolcular, diğerlerinden daha iyi olduğunu düşünüyorsa başarısızlığa giden yoldur. Başka işleri yaptığı insanlardan daha üstün olduklarını düşünmemeleri lazım." diyerek sözlerini tamamladı.