Beşiktaş’ın standardı bu olmamalı. Kendimizi oyunda daha çok göstermeliyiz. İlk yarı bitmeden oyun olarak düştük. Hatta ikinci yarıda sanki saha 100 metre daha büyük geldi gözüme. Çok tahmin edilebilir bir oyunumuz var, ağır oynuyoruz. Tempomuz düşük, yaratıcı oyun aksiyonlarının eksikliğini de yaşıyoruz. Hücumda final toplarını yapamıyoruz, gol yeme sorunumuzu da bitirmeliyiz...”

Süper Lig’de negatif bir görüntü çizen Beşiktaş’ın tablosunu anlatan yukarıdaki cümleler her maçta tek başına savaşan, canını dişine takan Weghorst’a ait.

Ne güzel özetliyor Beşiktaş’ı... Bir atasözümüz var, “Doğru söyleyeni, dokuz köyden kovarlar” diye...

Weghorst öyle yan yollara sapmıyor birileri gibi! Açık açık Kartal’ın kronikleşmiş futboluna hem neşter vuruyor, hem de reçeteyi ortaya koyuyor, helal olsun. Weghorst’un yukarıdaki sözlerini bizim gazetemizde İngilizce’yi çok iyi bilen arkadaşımız Celal Umut Eren derledi, toparladı.

Doğrusu, Beşiktaş sevdalıları da umutlarını ha yitirdi, ha yitirecek durumdalar şu sıralarda..

‘Bir dokun, bin ah işit’ misali, isyan ediyorlar, Valerien Ismael’e karşı sosyal medyada adeta bayrak açtılar! Beni asıl üzen nokta ise gecesini gündüze katan, bir yanda kulübün ekonomisiyle boğuşan, diğer yanda sportif direktör Ceyhun Kazancı ile Valerien Ismael’in bir dediğini iki etmeyen Başkan Ahmet Nur Çebi’dir...

Taraftarların tepkisine saygı duyuyorum ancak Başkan Çebi’yi istifaya davet etmelerine anlam veremiyorum.

Valla kusura bakmayın ama Başkan Çebi ve yönetimi üzerlerine düşeni fazlasıyla yerine getirdi. Ümraniye’deki Kartal Yuvası’nda herkesin ‘bir eli yağda, bir eli balda’ misali...

Ama top oynamaya gelince ara ki bulasınız onları! Başkan Çebi daha ne yapsın, soruyorum size sevgili taraftarlar?

Bilal MEŞE / Milliyet