Yine bir Beşiktaş-Fenerbahçe derbisi ve biz yine "Ne maçtı ama" tadında bir kapışma izledik. Hakikatten ne maçtı ama!.. Fenerbahçe tartışmalı penaltıyla öne geçti, haksız penaltı gol oldu, ardından haklısı gol olmadı, kırmızı çıktı, karşı karşıya kaçtı derken şemsiye bir anda ters döndü. Derbiye damga vuran adam Redmond oldu kuşkusuz. Üç asisti, bir golü zaten her şeyi anlatıyor ama bu icraatları yaparken ortaya koyduğu kaliteli görüntü ayrı bir güzellikti. 60 metre, güçlü deparla birlikte top sürdü, top ayağından bir milim ayrılmadı, sola ya da sağa sapmadı. Böyle bir yıldızı var Beşiktaş'ın ve sonunda kendine geldi galiba. O zaman ne diyelim, Hoş geldin Nathan...


SAMİMİ KONUŞALIM


Yıllardır ülkemizde bir şekilde ligden çekilmek durumunda kalan takımlar olmuş, bundan sonra da olacaktır. Her çekilme olayında da herkes işine geldiği gibi konuşup, işine geleni yapacaktır. Tıpkı bugün olduğu gibi. Mevcut TFF kararı Fenerbahçe ve Galatasaray'ın işine yaradığı için Beşiktaş istediğini alamadı. Eğer üç büyüklerin hepsi aynı dertten müzdarip olsaydı kesinlikle, "Oynanmış maçlar kabul edilecek" diye bir karar alınamazdı! Bunun tersini söyleyecek olan varsa samimi olmadığına emin olabilirsiniz.


İÇTİHAT BİZE UYMAZ


Peki, "Biz içtihatlara baktık" diyen TFF samimi mi!? Bilemem, elimizde bunu ölçen bir alet yok ama içtihat hikayesi sağlam bir zemin oluşturmuyor benim nazarımda. Ne demek içtihat; bundan önce yapılan benzer uygulamalara bakıp aynısını yapmak! Şimdi soruyu tekrarlayalım, Beşiktaş'la birlikte ezeli rakipleri de Gaziantep ve Hatay'la deplasmanda oynayıp puan kaybetmiş olsaydılar ve bugün ligin lideri Trabzonspor olsaydı TFF içtihatlara mı bakardı, yoksa puan cetveline mi? Mübarek günlerde kimsenin günahını almak istemem ama kimse de bizi aptal yerine koymasın. Böyle saldım çayıra, Mevlam kayıra uygulamalar olmaz, olmamalı.


KURALIN TALİMATI OLMALI


Kurumsallaşma diyorsak önce TFF kurumsallaşmalı. Konumuz ligden çekilen takımlar ise bu konuda mutlaka ve mutlaka bir talimat yazılmalıdır ki gelecek sezonlarda aynı olaylara rağmen farklı sonuçlar çıkmasın karşımıza. Diyeceksiniz ki içtihatlara güvensek olmaz mı! Güldürmeyin beni, Caner Erkin'e dudak okumayla tarihi ceza verir, Volkan Demirel'in yardımcıya ettiği hakarete "Dudakları tam okunmuyor" derseniz nasıl içtihat oluşturabilirsiniz ya da oluşan içtihata kim, ne kadar güvenebilir! Örnek o kadar çok ki, yaz yaz bitmez. Misal, Gökhan Töre'nin ettiği küfrü hakem duymamışken rakibin hocası Bülent Korkmaz'ın uyarısıyla hakem kırmızı gösterdiğini hatırlarsınız. G.Saraylı Nagatomo'nun aynı meşhur küfrü hakemin kulağının dibinde edip kart görmediğini de hatırladığınıza eminim. Şimdi içtihat dersek hangisine bakacağız; işimize gelene mi!?


HAKEME GÖRE DEĞİŞİYOR


Dahası, o çok bilinen İngilizce küfrü edip, hakemin de duyduğu halde "Avrupa'da bu kelimelere kırmızı verilmiyor" diye resmi ağızların savunduğunu duyduk, gördük. Uzun sözün kestirmesi şu. bizde içtihat falan olmaz. Olsa bile yarın üç büyüklerin ortak tavrı karşısında kimse içtihat diyerek kafasına göre karar alamaz. İyisi mi yaşananlardan ders alıp kural haline getirelim şu ligden çekilme işini. Aksi halde içtihatlara kalırsak yandı gülüm keten helva.

Turgay DEMİR / Fotomaç