Nihayet bir transfer dönemi daha bitti. Beşiktaş yönetimi bu yaşıma kadar (internet icadından beri) ilk defa kimsenin dile getiremediği, duyamadığı iki potansiyelli transferi indirdi kendilerini tebrik ediyorum ve tüm Beşiktaşlılar gibi bu gençlerin başarısı için dua ediyorum, ayaklarına taş değmesin. Başkan sayın Adalı’nın dünkü toplantısını da takip etme fırsatım oldu. Ayakları yere basan, zaman zaman Beşiktaşlılığın getirdiği mütevazilik ve halk dilini kullanışını zaman zaman da Karakartal’a yakışan agresiflikteki çıkışlarını beğeni ile izledim. Öncelikte Serdal Adalı başkanlığındaki hiçbir yönetim ile geçmişte yaşanılan şaibelerin yanından bile geçmeyeceğimizi hissediyorum bir Beşiktaşlı olarak. Tabi ki aklımızda bir ama da yok değil özellikle bundan önceki son başkan tarafından uğradığımız manevi yıkımın ardından güven endeksimiz biraz sarsılmış durumda. Son başkan derken bu kadar suçlamaya karşı ve bu kadar manevi olarak taraftarda uğrattığı yıkıma karşı çıkıp tek laf etmemesi ona karşı olan sinirimi öfke boyutuna taşıyor ve camianın Allah’ından bulsun kibarlığını göstermemesi gerektiğine inanıyorum. Ne bulacaksa bizden bulmalı bundan sonra. Yok öyle vurdum kaçtım işleri. Maddi boyutunu mahkemelerde dolaşıp kendini savunur ama camiaya karşı manevi açıdan ayrı bir özür borcu var. Gelip, ‘’ben size öyle süslü laflar ederek duymak istediklerinizi söyleyerek çok fena kandırdım ne olur beni affedin benim huyum bu tarzım bu yetiştirilme şeklim bu aile terbiyem bu çocuklarıma gösterdiğim yol bu kısacası kişiliğim bu’’ gibi bazı itiraflarda bulunacak biz de ona ya da gelmişine geçmişine ne diyeceğimizi düşüneceğiz.
Neyse bırakalım hayali başkanları gerçek hayata dönelim. Dünkü basın toplantısı konularından biri de ülke futbolunda 2 büyük oluşturma çabası idi. Başkan buna gayet düzgün bir şekilde futbol takımları dün iyidir bugün kötü belki yarın da kötü olur ama aslolan camiadır bize göre de en büyük camia biziz tadında bir cevap verdi. Buraya kadar her şey doğru. Fakat günümüz Türkiye’sinde bazı şeyler çok çabuk kanıksanıyor. Son 3 yıldır diğer 2 İstanbul takımı ligde tek başlarına kalıp liderlik savaşı veriyorlar. Ve ortaya ‘’Yapı’’ diye bir kavram atıldı. Biz buna benim şahit olduğum son 40 yıldır ‘’Sistem’’ diyorduk zaten. Ama bizim için gerçeklik ister yapı ister sistem genellikle bu 2 İstanbul sarısına hizmet etmiştir. Bazen askeri cunta gelir biri öne çıkar, bazen tekke ve zaviyeler sayesinde bir diğeri öne fırlar, bazen bir iktidar birine yakın kalır o rüzgârı arkasına alır bazen de öbürü iktidarın takımı olur en önde bayrak sallar. Ama bu düzende aslolan bu iki şımarık kardeşlerin başarılarıdır. Şimdi de kayıkçı kavgasının herhangi bir versiyonunu izliyoruz işte. Örnek olarak son 3 yılda bu iki takımın aldığı penaltı sayılarına bir bakın bir de Real Madrid, Bayern Munich ya da Psg ‘nin aldığı sayılara bakın... Avrupadaki bu büyük takımlara da bakın ki ‘’ama biz çok ceza alanına giriyoruz da ondan penaltı çıkıyor’’ palavralarına da inanmayın... Ama işin acı tarafı bunların her ikisinden de aklı başında akrabam, arkadaşım, eşim, dostum var, bir dinleseniz en çok mağdur bunlar olmuşlar deyip onlarla birlikte ağlarsınız. Kendi haklarını korurken sundukları gerekçelerin gerçeklikten uzak olduğunu bildikleri halde ölümüne savunmaları toplumun geldiği noktayı yüzümüze tokat gibi çarpmakta. İşte Beşiktaş yönetiminin yapması gereken ilk işlerden biri bunlara Kral çıplak demek ve her yerde bunu bağırmak. O kadar çok belge, bilgi ve görüntü var ki elimizde. Mesela son 30 yıldaki Fener maçlarına bakılsın. Kaç kırmızı görmüşüz onlar kaç görmüş. Kaç golümüz verilmemiş kaç palavradan gol yemişiz. Penaltılar, ofsaytlar bunlar detaylı olarak incelesin ve ortaya konsun. Bakın bugün kendini yapı yapı diye yırtan bu camia bakın nasıl korumaya geçecek kendini. Ya öteki? Onlarla son 30 yıldır yapılan maçlara baksak aynı bokun kırmızısı ile karşılaşılır. Zaten birbirlerini suçlarken hep eski maçlardan örnekler veriyorlar suçladıkları rakiplerinin lehine yapılan hataları gösteriyorlar sosyal medyada. Ne tesadüftür ki verdikleri örneklerde diğer tarafta mağdur olan takım hep Beşiktaş. Şimdi çıkmış konjektür gereği canı daha fazla yanan ‘yapı da yapı’’ diyor son 10 yılda 5 kere şampiyon olan ‘’kumpas kumpas’’ nağraları atıyor. Bunların derdi yapısını sistemini ortadan kaldırmak falan değildir. Tek emelleri her ne yapılıyorsa yapılsın kendi çıkarlarına hizmet etmesidir. Beşiktaş’a düşen de bunların rezilliklerini hep yüzlerine vurmaktır. İşinize geldiğiniz gibi ya ağlıyor ya da gülüyorsunuz demektir. Topluma kazandırdığınız hiç birşey olmadığı gibi ahlaktan, kültürden çok fazla götürüyorsunuzu hatırlatmaktır. İşlerine gelmiyorsa yapı, Beşiktaş’ın başına gelince sapı ahlaksızlığının önüne nasıl geçilmesi gerekiyor ise camia olarak son damlamıza kadar çabalamaktır bunun oluru...
Bülent Bilirgen
duhuliye.com/ özel haber
HABER1903 farkını yaşamak için İNDİR..