Tarıh 17 Nisan 2005… Yer: Kadıköy… Fenerbahçe- Beşiktaş derbisi oynanacak… Maç öncesi tribünlerde ilginç bir pankart var ve üzerinde şöyle yazıyor; Rıza Efendi, 2 Ekmek, 1 Süt! 

Beşiktaş'ın efsane kaptanı ve o maçtaki teknik direktörü Rıza Çalımbay'ın, kapıcının oğlu olduğuna atıfta bulunan bir pankarttır bu… Maç öncesi Rıza hoca gibi tüm futbolcular da görür bu pankartı… Rıza hoca hüznünü, öfkesini içine atarken, oyuncular kendi aralarında konuşarak, maçın öneminin bir kat daha arttığını birbirlerine söylerler…

Fenerbahçe kadrosu son derece güçlüdür… Tuncay Şanlı, Hooijdonk, Nobre, Aurelio, Serhat, Anelka ve Alex… Beşiktaş maçın favorisi olmasa da tarihi yazabilecek bir kadrosu vardır sahada ve herkes gibi bizler de bunu ancak maçın bitimiyle anlayabilecektik…

***

Tümer Metin, Ahmed Hassan, İbrahim Akın, John Carew gibi gol silahları vardır Kartal'ın ancak, hem deplasmanda oynamak, hem de rakibin etkili silahları galibiyeti bir anlamda Kaf Dağı'nın ardına saklamaktadır… Çok çok çok önemli bir şeyler olmalıdır ki, herkes iki kişilik oynasın ve tarih yazılsın… Derken maç başlar. Beşıktaş, beklentilerin aksine 27. dakikada Tümer Metin'in golüyle öne geçince Kadıköy derin bir sessizliğe bürünür… Fırtınadan önceki sessizlikti bu… Tribündeki bin 500 kadar Beşiktaşlı ise, gol sevinciyle yeri-göğü inletiyordu. Bu sevinç çok uzun sürmez, yedi dakika sonra Luciano'nun rövaşatası tabelayı eşitler: 1-1.

***
İlk yarı böyle bitti, bitecek derken, Beşiktaş'ın KULESİ Carew sahne alır ve soyunma odasına 2-1 önde gider Kartal… Elbette Fenerbahçe de kaybetmek istemiyordu… O sezon Saracoğlu'nda 14 maç oynamış ve yenilgi yüzü görmemişlerdi… İlk yenilgiyi Beşiktaş'tan almak onlar için de pek hoş olmazdı.

69. dakikada Alex golünü atmış ve tabelayı tekrar eşitlemişti. İlginçtir, tıpkı ilk golde olduğu gibi yedi dakika sonra bu kez İbrahim Akın, kaleci Rüştü'yü mağlup ediyor ve Beşiktaş bir kez daha öne geçiyordu: 2-3. İşte bu golden sonra sahneye iki takımdan herhangi bir futbolcu yerine hakem Bülent Demirlek çıkar… 

Dakika 86, Tuncay Şanlı, ceza sahasının, aut çizgisiyle birleştiği köşeden, ters yöne gelirken ve arkasından yere yatan Cordoba'nın hiçbir teması yokken Demirlek, Tuncay Şanlı'ya sarı kart göstereceğine penaltı noktasını göstermez mi!? Ancak ligin gördüğü en kötü hakemlerden biri olan Demirlek henüz hırsını alamamıştır… Penaltı verdiği yetmez gibi, ceza sahası içi oyuncu doluyken, kalesine geçmediği gerekçesiyle kaleci Cordoba'yı da oyundan atar… Üç oyuncu değiştirme hakkını kullanmış olan Beşiktaş, kalecisiz kalmıştır…

***
Demırlek bu iki facia kararıyla aslında Beşiktaş'a tarih yazma fırsatı verdiğinin farkında bile değildi… Önce Ahmet Hassan, giydi kaleci kazağını, ancak Pancu ısrarla, "Ben daha önce kalecilik yaptım" diye diretince, aldı eldivenleri, geçti kaleye… 

Penaltıda topun başında Alex vardı, tabela tekrar eşitlendi: 3-3 Kalan dakikalarda Fenerbahçe, kalecisiz Beşiktaş'a puan kaybetmeme telaşıyla, kontrolsüzce yüklenirken, hem Pancu, hem de tüm arkadaşları canla-başla direniyorlardı… Pancu bildiğin panter olmuştu… Uçana-kaçana yetişiyor, yetişemediğine krampon fırlatıyordu deyim yerindeyse… Böyle şanlı bir direnişe, muhteşem bir final yakışırdı ve o final de tam anlamıyla adına yakışır şekilde gerçekleşti. 90 artı 3'te Beşiktaş takımı öyle bir hırsla rakip kaleye yüklenmişti ki, dört oyuncu ile Fenerbahçe ceza sahası önüne gelmişlerdi…

***
Atak Koray'ın müthiş vuruşuyla noktalanıyor ve Kartal, kalecisiz oynadığı maçta beraberliğe razı olmak şöyle dursun şanlı bir galibiyet alırken, ertesi gün İstanbul başta tüm Türkiye'de Kadıköy Panteri Pancu t-shirtleri yılın modası haline geliyordu… 

İlgınçtır, derbide forma giyen 14 Beşiktaşlı'nın 13'ü (Cordoba, Ronaldo, M. Doğan, , Çağdaş, Ali Güneş, Ahmed Hassan, Tayfur, Koray, Tümer, Pancu, Ahmet Dursun, İ.Akın ve Carew..) hepsi, çok kısa sürede ve bir çoğu olaylı şekilde takımdan ayrılırken, Kartal o günden, bugüne kadar bir daha F.Bahçe'yi, ligde Kadıköy'de yenemeyecekti… Rıza hoca da sonraki sezonun ilk haftalarında iç sahada alınan Kayseri beraberliği nedeniyle görevden ayrılmak zorunda kalacaktı… Sonraları buna da Kadıköy laneti denilecekti...

.