Geçen hafta Kadıköy'de yaşanan şahlanıştan sonra, bu maçın daha da önem kazandığını belirtmek durumundayız... Hele Giresun Başkanı'nın beş puanlık itiraz davamızda federasyonla ağız birliği yapıp, "Kamuoyunu meşgul etmeyelim." demesinden sonra?! Muhtereme en güzel cevabı, sahada futbolcular verecektir... Gedson'un kesik yediği, Redmond'ın ilk 11 başladığı maçta, problemli Saiss da sahne almakta... Mert'in de bu maçta söyleyeceği bir şeyler vardır herhalde!!!

Baskılı, istekli, çabuk, arayan, kovalayan bir Beşiktaş gördük ilk beş dakikada... Kenarlardan istediğimiz verimi almasak da ceza sahası önüne kalabalık gelip gündem oluşturabiliyorduk! Ama yetersizdi. Niye? Ceza sahasına az giriyorduk zira... Hal böyleyken rakibin ceza sahamızın içine kadar gelmesine müsaade ediyor olmamız başımıza iş açacaktı ki, golü yedik... 0-1. İki kere altı pasa kadar geldiler, üçüncüsü gol oldu zaten. Gol kamçı vazifesi yapsa da bir karşı karşıyadan öteye gidemedik... Bu arada Cenk sakatlandı çıktı, yerine Gedson girdi...

Bir ceza sahası önü muhabbetinde Salih, topu ayağında geveledi, tribünden yüksek volümlü tepki gelince o hırsla topu kapmaya çalıştı, kaptı. Vakit kaybetmeden vuruşunda topa elle müdahale geldi... Penaltı vuruşunu bir Afrika esintisi inceliğinde yapan Aboubakar skoru eşitledi. 1-1... Skordan bağımsız gözüme çarpan tek şey, Giresunlu oyuncuların maçı provoke eden oyun stiliydi... Sanki birileri doldurmuş da öyle çıkmışlar maça gibi geldi bana... Ben bunları yazarken Ghezzal'ın pasıyla gözümüzün pası dans etti...

Ghezzal'ın pası arayaydı, Aboubakar'ın golü gözümüzün pasınaydı... 2-1. İkinci yarının başında oyunumuzu kabul eder misinizle, oyunumuzu kabul ettirmeliyiz ikileminde bir git-gel yaşadık...

Redmond bu git-gellere, bir ressamın usta fırçalarında yaşayan bir yakamoz gibi ışıldayarak aktı... Öyle usta işi gol attı ki... Seyredin... 3-1. Oyunu domine ettikten sonra tribünlerdeki "dale"ye ayak uyduran orta sahamız, Giresunlu oyuncuların faulleriyle ritmi yavaşlatıp, sevemez kimse seni şarkısının fanatik sevgi ritüellerine dönüştü... Kürekleri aheste çeken kayıkçının terennümlerindeydik... Adalet aradığımız kulvarlarda sessizce yürümeye başlamıştık. Bir sevda türküsü mırıldanıyorduk. Ve Beşiktaş yaşam tarzımızdı bizim... Ve en önemlisi, haftaya Trabzon maçı vardı ve eve gidip dinlenmeliydik...

Alen MARKARYAN / Akşam