En başa mı yazayım sona mı saklayayım derken kalem kendiliğinden oraya gitti! Tribüne... Maçın en öne çıkanı Orasıydı... Demoralize eden, ruhunu öldürebilecek bir yenilen gol sonrası takımlarını diri tuttular... Güven aşıladılar, tempoyu düşürmediler. Mevzunun şampiyonluk değil arma olduğunu, ilgili ilgisiz (!) herkese gösterdiler... Tribün gücünü yok sayanlara delil niteliğindedir, Konya deplasmanındaki Beşiktaş tribünü...

Japon bayrağında ki koskoca kırmızı yuvarlak gibi gözümüzün önünde duran Beşiktaş orta saha sorunsalına çare arayan Şenol Güneş mesela... Saiss'ten orta saha virtüözü, Redmond'dan 10 numara yapma çalışmalarına tanık olduk hocanın... Tabii ki Salih ve Dele Alli'den hiç yararlanamama Büyük problem ama Sıkıntının daha vahimi, Transfer sezonu başlamasına rağmen bu kangren olmuş bölgeye bırakın adam aramayı herhangi bir ismin telaffuz edilmemesi...

Mert Günok'un geçen hafta Kasımpaşa maçında maç alan kurtarışlarını manşete çıkartıp bir dolu övgü dizdikten sonra Bu hafta Rosier'in geri pasına kapıyı ardına kadar açması "maşallah dediğimiz çocuk 40 gün yaşamıyor" diye iç geçirmelerimize sebep oldu... Takım arkadaşları ve o öyle yapmadı ama... Maç boyunca Halilagic'in geri pası gözümün önünde canlanıp kendimi nükleer bir savaşın içindeymiş gibi hissettirse de, Takım bütün bu demoralize çöküş arkasında maçı almasını bildi. Geri dönüş, Kırılma anı, Eşik maçı, Son dakika golü hepsini bir torbaya soktu...

Gedson Fernandes'in aşağı yukarı son 5-6 maçtır Sirkeci-Halkalı tren hattı gibi defalarca sahayı katetmesi, Enerjisiyle takıma devamlı hayat öpücüğü tadında dönüşler sağlaması gözlerimizden kaçmıyor... Bir de son vuruşlara çalışsa tadından yenmeyecek...

N'Koudou'yu ısrarla yazmaya devam edeceğim Bu çocuktan beklentimiz oynadığı bölgeyi canlandırmak... O ne yapıyor? Önüne atılan topları alıp gitmesi gerekirken topu ayağının dışıyla kesip rakibi karşısına alıyor... Öyle geçecek... Oluyor mu? Tabii ki hayır. Hem de kaç kere. Hep nafile sevdalar... Gol attırmışlığından çok, gol yedirmişliği var. Açın bakın... E! Birader. Değiştirsene kafayı. Şu ezbere yaptığın ortalara bak, Gezegenler arası mekik taşımacılığı gibi. Ne zaman akıllı oynadı gol attık. Şenol Hoca nereye anlatıyor bilmiyorum ama ben duvara anlatıyorum herhalde...

Maçtan evvel Jordan'a yapılan "The Last Dance" (son dans) belgeselini dinlerkenki halinin sosyal medyada çıkmasıyla, Beşiktaş'tan gidiyor mu söylentilerine çanak tutan Josef, Maçta attığı son dakika golüyle hem kendine gelmiş hem de biletini yırtmıştır umarım... A.Gücü maçındaki psikolojik çatırdamanın sene-i devriye niteliğindeki, yine bir Ankara maçı öncesi ilaç olabilir o gol... Gözyaşlarına hakim ol şampiyon bize lazımsın bu sene...

Ve tabii ki Şenol Güneş'in sahaya çıkardığı kadro, Kulübe sorunsalında yaptığı değişiklikler, Ve en önemlisi Josef'in golünden sonra taraftar gibi havalara sıçraması... Egemen'in Antep'e attığı son dakika golünden sonra Carvalhal gibi bir elli metre koşar mı dedim ama...

Bütün bunları bir film şeridi yapsanız aklımda kalacak tek şey son saniye golünden sonra kulübedeki sevinç görüntüleri, Kondisyoner mi doktor mu bilmiyorum ama adama sarılışı ve ayaklarının bir sevgi masalındaki güzel biten fon müziğindeki görseller gibi biçim alması müthiş...

Alen MARKARYAN / Akşam