Mert'in önünde adeta siper oldular… Öne giderken de, geriye dönerken de bir adam daha fazla atmak için çırpındılar… Kimse yerinde durmadı, ayağına top beklemedi… Hep birlikte, koştular, koştular, koştular…

Eee, tribünde biri sizi gözetliyorsa ve o biri, dünya starı Christian Ronaldo'yu Fas maçında yedek kulübesine gönderen bir karizmaysa, durup bekleyerek gözüne giremezsin… O nedenle, hoş geldin Fernando Santos diyorum… Beşiktaş'ın ligde ve özellikle Avrupa'da kaybettiği bir çok maç sonrası yorumlarımda, "Bu manzaranın futbol diliyle izahı yok" dedim. Oyuncular oynamıyor demeye getirdim. Daha ötesine dilim varmıyordu… O oynamayışlar, sallantıda olan teknik adamları, yedi bitirdi…

Şimdi kenarda yenilemeyecek bir büyük lokma olunca herkes kendine geldi… Hikaye budur. Hem de Rizespor gibi, altı haftadır kaybetmeyen sağlam bir rakip karşısında, üstelik deplasmanda ve de ağır sahada Kartallar gibi savaşıp dört farkla kazandılar. Genç Semih'in maşallahı var… Çok daha iyi olacak… İki gol attı, bir de asist yaptı. Rashica aynı şekilde harika bir golle perdeyi açtı sonrasında da kendi kanadında iyi işler yaptı.

Gedson kıpırdamaya başlamış… Bu işler böyledir… Takım dediğin, takım elbise, gömlek, kravat, kemer, ayakkabı kombini gibidir. Elbise buruş buruş olmuşsa (elbise dediğim takım ruhudur) en kaliteli kravat, gömlek, kemer ve ayakkabı da görünmez olur… Beşiktaş'ta yaşanan durum bir anlamda böyleydi. Dün gördük ki, takım ruhunu geri dönmüş yani elbise ütülenmiş… Hal böyle olunca, kravat ayrı parladı, gömlek ayrı, kemer ayrı… Yakıştı da hani…

Turgay Demir