Beşiktaş'ın sistemi net… Şenol hoca başlarken Gedson, Salih ve Hadziahmedovic üçlüsüyle fizik olarak rakibine orta sahada üstünlük sağlıyor ve golü de kenar ortalara ve duran toplara bırakıyor… İstanbulspor karşısında da manzara aynıydı. Orta alanda çok koşan ve rakibini sahasına kilitleyen Kartal araya top atmadı, son çizgiye inmedi ve klasik kanat ortaları ile duran toplara bel bağladı.
O gol Tosun Paşa'nın kafasıyla gelince de Kartal rahatladı. Gelmese ne olur derseniz, B planı devreye girer ve ikinci yarıda Ghezzal'la Maxim'i aynı anda sahada görebilirdik.
İstanbulspor gol yiyene kadar deyim yerindeyse sahasından çıkmadı. İki farklı geri düştükten sonra ise önde baskı uygulayarak hem pozisyon, hem de gol buldular.
Demek ki neymiş, futbol denen oyunda bekleyerek değil, oynayarak sonuç alınırmış!
Beşiktaş iki farklı yakaladıktan sonra Maxim girmesine rağmen ön tarafta istediği pas trafiğini yapamadı.
Bunun sebebi Cenk Tosun'un böyle bir oyuna (çabuk ve tek pas) uygun bir golcü olmayışı.
Nitekim Tosun Paşa ve Salih çıkıp Tayfur'la Maxim orta girince manzara değişti ve üçüncü gol geldi.
Maxim'in müthiş kafası gol olsa laf aramızda tadından yenmezdi.
Gelelim gollere. Tosun Paşa yine tam bir santrafor golü attı, Aboubakar'ın hareketli topu uzak köşeye falsolu göndermesi efsaneydi… Kalitesini bildiğimiz Redmond'un ise gibi 20-25 metre topu sürüp soluyla uzak köşeyi görmesi Hollandalı'yla ilgili hayallerin seviyesini yükseltti. Üç gol de, muhteşemdi, kale köşeleri ağladı vesselam.
Ne demiştik, Beşiktaş'ta hesapkitap yok, çıkacak, oynayacak ve her maçını kazanacak… Önündekilerden hangisini yakalarsa kardır.
Kaldı ki sezon henüz bitmiş değil.
Yol uzun, çok uzun...