Beşiktaş’ın maçlarını büyük mitinglerin hemen ertesine denk getirmek, TFF’nin marifeti mi yoksa kaderin bir cilvesi mi bilemiyoruz? Ama maç, “maç önünde” konsantre olmakta güçlük çekmemize neden olan bir ritüel haline geldi, 2 haftadır.

Seçime tam 8 gün kala, gözümüzü ayıramadığımız meydanlardan, Antalya Stadı’na odaklanabilmek yine sıkı bir çaba gerektirdi.

Tam, kadroları gördüğümüz ve başlama vuruşuna hazırlandığımız dakikada, hayretten ağızlarımız açık kaldı.

O da nesi?

Antalya’da 5 yerli oyuncu, Beşiktaş’ta sadece 2 ...

Yani?

8+3 kuralını ihlal eden Beşiktaş, “Acaba hükmen mağlup mu başlıyordu, maça?..”

Çok geçmeden uyardı arkadaşlar, “Depremzede ikili” Amir ve Maxim’in bu kuralın “istisnası” olduğunu söylediklerinde rahatladık.

Tam bir nefes almıştık ki, kadronun bir başka detayı, yine rahatımızı bozdu:

Haftalardır parmak ısırdığımız ve sürekli övdüğümüz “Saiss-Colley İkilisi” sakatlık nedeniyle bozulmuştu. Colley’in sakatlığı, Beşiktaş defansının belkemiğinde artık tartışılmaz hale gelen Saiss’in yanına, Welinton’ın monte edilmesi anlamına geliyordu.

Hani, “Maaşallah dediğimiz 3 gün dayanmıyor” derler ya... Defans da öyle oldu.

Böylesine oturmuş “Dufans Duo”larını, teknik olarak etkilemese bile psikolojik olarak etkiler bu tür zorunlu değişiklikler.

Nitekim, 32’nci dakikada yenen golde de, frikik organizasyonunda süzülüp gelen topa adam paylaşımındaki hata nedeniyle vurulamayışı etkili oldu. Antalyalı Ömer Toprak, bu zaafı kullanıp harika bir kafa ile Beşiktaş kalecisini avlamayı başardı.

Golden öncesine dönersek, ilk 15 dakika biraz daha ne yaptığını bilen ve ikili mücadelelerde de etkili olan Beşiktaş, 16’ncı dakikada yine “ağırlığı ve sorumluluk almaması” ile dikkat çeken Cenk Tosun’un, kale önünde kendisine verilen pası anında başkasına ikram etmesi sonucu bir pozisyonu harcamıştı.

O andan itibaren Antalya’nın NelsonFredy ve H. Wright ile konuk takım kalesine adeta dalga dalga gelişen atakları başladı. Beşiktaş defansı karabasanlar görürken, bir türlü top çıkaramama sancısı yaşadılar. Şanslı ve daha becerikli günlerinde olsalar, Antalya hücum hattı, maçı ilk yarıda koparabilirdi bile.

Beşiktaş’ın böyle oyunlarda tek şansı, Aynı Fenerbahçe Galasataray derbilerinde olduğu gibi, ileriye topu hızlı aktarabilmesi ve “ağır da olsa” Aboubakar ve Cenk ikilisi ile kolay skor bulabilmesi.

Ama bunu da ilk yarı boyunca yaptırmadı Antalya.

Nuri Şahin, bu anlamda Okan Buruk ve Jorge Jesus’tan daha maharetli olduğunu gösterdi. Fark, “hücumdan dönerken, defansta çabuk çoğalabilmek” olarak ortaya çıktı.

Beşiktaş orta sahası, iki derbinin başarılı adamlarını kadroya alamadığı için, Salih’in, Ghezzal’ın kadroya girememesi nedeniyle “dezavantajlı” başladı. Gedson’un GS Derbisindeki performansından da eser yoktu. Tabii, biraz da Antalyaspor ona oynayacağı alanı bırakmadı.

Yine, Nuri Şahin’in Karakartal’ı “iyi okuduğunu” gördük.

Aferin Nuri!..

İkinci devrede Şenol Hoca sağ kanatta Onur ve Tayfur’u sahaya alarak biraz daha “genç kan” kattı oyuna. Bunun semeresini de gördü.

53’te sağdan çok iyi bir top alan ama vurmasına izin verilmeyen Aboubakar’ın bir dakika sonra soldan Masuaku’dan gelen korner atışına vurduğu kafa, ilaç gibi geldi Beşiktaş’a. 1-1

Aynı Abou, 73’te tam penaltı noktası üzerinde düşürüldüğünde Mete Kalkavan’ın skandal kararı ile beyaz nokta gösterilmedi.

Bu sahalarda böyle ne penaltılar verildi.

Ama Karakartal’ı rahatlatan gol, Redmond’ın serbest vuruş organizasyonunda geldi. Göstere göstere uzak direğin arkasına attı. Tayfur’la topu içeri indirmesi sonucu oluşan karambolde son vuran Cenk oldu. Durum 2-1

Ve maçın en önemli ve en güzel atağı 89’da Tayfur’dan geldi. Sağ koridordan fırtına gibi inen Tayfur, onun hızına yetişmesi mümkün olmayan ama yine de iyi bir depar atan Aboubakar’ın önüne atıverdi. Ayağı kaymasına rağmen füze gibi vurup üst direğin içinden içeri yolladı.

Beşiktaş, şu ünlü atasözünü hayata geçiriyordu bu en kritik dakikalarda:

“Kul Sıkışmayınca Abu Yetişmez...”

Maç fazlası ile ikincilik.

Uzun süredir zirvenin buralarını görmemişti Karakartal.

E haydi hayırlısı..