Bir önceki yazıda belirtmiştim bunların ne ahlakı ne de kuralları olur. Ülke futbolunu derinden yönetenlerin kendisi zaten kural hatalı varlıklardır. Amaa yok Sergen geldi yok Rize'den 3 puan alındı iyi bir rüzgar yakalandı hadi bakalım gibi goy goyları yememeli bu camia. Bir önceki Göztepe maçında bariz ve sonuca etkiler biçimde kural hatası yapılmıştır. Hakem topu eliyle bizden alıp Göztepe'ye vermiş ve iki pasla gol olmuştur. Yeneriz yeniliriz ne olur bilemem ama o maç tekrarlanacak. Ha nasılsa sistem bize yedirmez o maçı ama hakkı tekrardır unutulmamalıdır, unutturulmamalıdır. Beşiktaş yönetiminin taraftarının önümüzdeki birkaç gün içinde tek uğraşı bu olmalı.

Gelelim son duruma takımın. Sergen önemli bir figür camia için. Daha yolun başında yani Paf maçlarında 10 bin özel seyircisi olan çok büyük yetenek. Tam karşılığını almış mıdır hiç tartışılır ama 4 büyük takımı dolaşmak ve onca başarı kazanmak azımsanacak bir kariyer değil. Ama beni şuan geldiği yerde umutlandıran muazzam futbolcu özellikleri değil.

Gençlik dönemlerinde dahi kameralara çok net konuşan, kimseye eyvallahı olmadan lafını esirgemeyen yapısı. Futbolcu tilkidir. Kim ne kadar dürüst kim dans ediyor hemen anlar. Kime güveneceğine kimi fazla takmayacağına çok rahat karar verir. Sergen'nin kendi yapısal özelliklerinden dolayı karizması ve doğal olarak takım üstündeki etkisi üst seviyede olur tahminindeyim. Taktik, teknik bilgisi yada antreman methodları ne ölçüde yukarıda olur o tartışılır ama zaten bu topraklarda neyin başarılı olacağını hiç bir zaman bilemeyiz. Başarı dilemekten, tam destek vermekten başka bir şey gelmez elimizden.

Çok kısa Rize maçına değinelim. Kısa çünkü anlatacak değişik bir iki şey var. En önemlisi Adem'in saha içi konumu ve bunun takıma etkisi.  Avcı döneminde Burak ile yapışık kardeş gibi oynayan Adem bu maç itibari ile daha geride orta sahada top ile buluştu maçın ilk yarısında. Bunun iki olumlu etkisini gördük biri, takım topa daha çok sahip olup etkili pas yaptı ki ilk gol bunun sonucu idi ikincisi de orta sahadaki kabak gibi boşluk yerini kalabalığa bıraktı. Böylece takım ilk yarı ne yaptığını bilen buraların patronu benim diyen bir görüntü çizdi.

Ama kalecinin soytarılıklarına bir de Vida'nın konsantrasyonsuzluğu eklenince 1-1 girdik soyunma odasına ve bir daha da çıkmadık zaten. İkinci yarı oynana futbol falan değildi ve bedava 3 puan geldi hakettiğimiz 1 iken. Neyse canım bize de gülsün bu talih hakettiklerimize sayısın deyip Gökhan Gönül'e şapka çıkartıyorum..

Son olarak büyük tebrik de Burak Bıyıktay koç önderliğindeki basket takımımıza. En iyi oyuncusu parasını alamadığı için son dakika takım arkadaşlarını satmış iken derbi galibiyeti almak çok büyük iş.. Ben oyuncunun hakettiğinin verilmesi böyle işlerin kimsenin başına gelmemesini savunurum hep de böyle bir maç öncesi yenecek nane değildi o Amerikalı'nın yaptığı.. Ama yönetici olanların da bu tip işlere sebebiyet vermemesi lazım. Çıkartın 20 bin dolar verin abicim. Senin benden ne farkın var o zaman? BJK yöneticisiyim bu kadar cirolu şirketlerim var demesini biliyorsun ama.. Sonra senin için sözde 3 - 5 kuruş olan meblağ ile böyle durumlara düşüyorsun..

Yapmayın abi yapmayın.. Yemiyorsa maçan, yoksa yüreğin atmayacaksın o cakayı sağa sola.. Çok uzatmayalım, hadi camia bekliyor kural hatasını..