Milli Takım'a Sinan Bolat'ın çağrılıp da, Beşiktaş kalecisi Ersin Destanoğlu'nu görmezden gelen zihniyetin gölgesinde Hatay maçına çıkıyoruz. Aslında 'gölge' eden o kadar çok ki hepsini yazmaya kalksak sayfa yetmeyeceğinden, hiçbirini yazmamakta karar kılıyoruz.

Daha birinci dakikada korner kazandığımızda ne geldi aklıma biliyor musunuz? Çok uzun bir boy avantajı olan Ghezzal bütün kornerleri kullanır da o Ghezzal kornerden gelen toplara vurmak için ceza sahasında neden değerlendirilmez.

Korner atacak adam yok diyorsanız, "Çalıştırın kardeşim!" Tabii ben bunları yazarken Hatay kalecisinin ilk 6 dakikada tam 6 top çıkardığını gözlemledik. Anlayacağınız hızlı başlamıştı Beşiktaş.

Rıdvan'ın bir sol açık gibi defalarca bindirmesini, Larin'in de topu defalarca önüne alamamasını aralıklarla yağan kara fısıldayabiliriz. Lakin haykırışlarımız, Batshuayi'nin attığı gole... Hem atış şekline hem gol sonrası 'şekillerine...' Taraftar aylarca bu tarz golleri atamamana, sana çok umut bağladığından isyan etti ama sağduyulu davrandı.

O yüzden gol harikaydı ama hareketin şık durmadı: 1-0. Orta sahadan hızlanışımız iyiydi, ceza sahası önü çoğalışımız güzeldi, makul gol pozisyonları da yakaladık ama yediğimiz bir frikiğe, kurduğumuz bir yanlış baraja sevinçlerimizi bıraktık: 1-1. kinci yarıyla beraber o kadar gol yollarına girdik ki, atamamayı anlatacak argüman bulamıyorum. Gol yollarına girerken, gol yemeyi de göze almıştık sanki.

Hatay 3-4 adamlı çıkışlarında defans hattını Osmanlı Kağıthanesi'nde, sandal sefasında yakalıyordu adeta!!! Gol atamamamız kadar, gol yemememiz de mucizeydi. 65'ten sonra karla beraber, oyun da durdu, coşku durdu, pozisyon durdu. Rölantiye alınmış bir makinenin ağır sesleri vardı, o kadar.

Bu minvalde ben tanımıyorum ama Kevin diye bir çocuk girdi oyuna, yeni transfer herhal!!! Bireysel yetenek neredeyse sıfıra inmişti, merkez orta saha top üretemiyordu. Deli bir fişek, çılgın bir yürek lazımdı, Kevin denen o çocuk hareket getirdi ama... Ne desem bilemedim!

Alen MARKARYAN / Akşam