Normal bir skor alındı yine bir Galatasaray deplasmanında. Hakem tarafından ezilmeye o kadar alışmışız ki rakibin 3 bariz sarı kartını es geçmiş hakemi bile sırtımızda taşayacağız neredeyse. Vasat bir maç yönetti halbuki. Galatasaray'ı yenilecek diye ödünün koptuğuna eminim ama ispat edemem. Maçta bir şey de yoktu aslında. Hele devre arasında beraber seyrettiğimiz ekip öyle rahatladık ki birbirimize 1 puanı verseler kalkar mısın masadan ? diye sorduğumuzda çoğumuz yok abi dewamke dedik. Ama ne zaman 2-1 oldu makaralar boşaldı hamdolsun. Kadın okuyucularım affetsin benzetmeden ötürü ‘’Nazlı Kız’’ moduna girdik hemen. Kırıldık, içe kapandık. Hiç haketmeyen bir takımı üstümüze iştah ile getirdik. Ama o kadar kötüler ki kendileri tonla gol kaçırırken, Weghorst biraz golcü olsa 2-3 kaybedeceklerdi bize. Maçın siniri ile herkese atarlı olarak iddaaya girerim bu Galatasaray bizim altımızda bitirecek diyordum ve 48 saat geçti hala aynı yerdeyim Beşiktaş ligde daha yukarıda bitirecek. Son yılların klasik camia refleksi hemen suçu atacak adam arıyoruz. Bir önceki hocayı destekleyip umduğunu bulamayanlardan (ki ben Valerian’i destekledim) bazıları hocaya sallamış. Yahu nasıl Valeiran İsmael hocanın ilk senesine sallamak futbol adına bana göre ayıp ise Şenol hocanın ikinci maçında kendisine sallamak o derece ayıptır. Takımı kendi kurmamasına rağmen belli kalitede olduğunu kabul ediyoruz ve saha içi eleştirileri (kendi kadrosu olmadığı için o da sınırlı olmak üzere) dünya kupası sonrasına bırakıyoruz.  Evet bazı topçulara eleştiryi anlıyorum. İsmael zamanında takımın 3’lüden 4’lüye dönmesinde futbolcu grubunun büyük etkisi olduğunu başkan bir TV programında satır arasında söyledi zaten. Basına yaptığı açıklamada bu grubun başını Josef’in çektiğini de biliyoruz. Başka tecrübeli oyuncuların da adı geçiyor ve listede varlar. Bu arkadaşlar büyük bir sorumluluk altına girip (tabi ki Beşiktaş için) kendilerini riske atmışlardır. Takım başarısız olduğu anda yerlerinde yeller esecek o tribünlerden gelecek laflara katlanacaklardır. Hatta dünya kupasından sonra Ocak ayına kadar takım belli bir sıçrama göstermez ise yerlisi, yabancısı, yıldızı, vesairesi kış yolculuğuna da başlayabilir. Futbol bu aynı hayat gibi derviş ile dervişin hikayesi burada da var.

Gelelim asıl büyük soruna. Bu takım Nisan 2021’den beri bir tek Hatay maçı hariç Beşiktaş gibi oynamıyor. Hatırlayın o dönemde Sergen hocanın takımı ligi son nefeste bitirmiş Kupa finalinde de yürüyerek maç almıştı. Ondan sonra takım 3 hoca yedi. O yüzden Şenol hocanın işi çok zor. Devrim yapmak zorunda. Bence adaletsiz bir sorumluluk yüklemesi olacak ama başka da çaremiz yok. Yönetim son 1,5 senedeki saha içi performansı için kendine ne çıkartıyor ise çıkartmalı. Sergen hoca krizi ile başlayan yönetimsel çöküş halen devam ediyor. Her yazıda ufak da olsa değindiğimiz diğer profesyonel branşların da durumu ortada. Sadece maaş ödeme devamlılığı (çok önemli tabi ki) değildir yöneticilik. Hele de bu büyüklükteki camialarda. Çünkü karşınızda birebir karşılaştırılabileeğiniz örnekler var. Sayın Ahmet Nur Çebi’nin şampiyonluktan sonra geçen dönemi tekrar oturup,düşünüp değerlendirmesi gerekmektedir. Eğer her şeyi doğru yaptığını düşünüyor daha da iyi yönetilemezdi diyor ise yorulmuş ve devir teslim dönemi gelmiş demektir. Yok hakikaten kulubün yokuş aşşağı gidişini tespit ederler ise derhal düzeltme aksiyonlarının alınmasını hakediyor bu camia. Hiçbir şey yapamıyorsanız atlayın gidin Abubakar’ın köyüne, bulun o büyücüyü..