Başlık, geçmişte ve günümüzde yaşananları içerisinde barındıran gerçekleri yansıtıyor.

Rahmetli Onursal Başkanımız Süleyman Seba 1 Nisan 1984 tarihinde Elmadağ’daki Şan sinemasında yapılan kongrede 85 oy farkla rahmetli Mehmet Üstünkaya başkanımızdan oldukça hareketli geçen genel kurul sonrası görevi devralmıştı. O günün genç ve idealist kongre üyeleri olarak Süleyman Seba’nın her konudaki hassasiyetini, kulübün tek kuruşunun bile hesabını sorup koruyan yapısını bildiğimiz için onun safında yer almış ve oy dengesini değiştirmiştik. Kongreye iştirak 700 üye civarındaydı ve 85 oy farkla seçimi kazanmıştık. Ben sayın başkanla o A futbol takımı bir dönem yönetim kurulu üyesi iken, bir dönem de dışarıdan genel kaptanlık yaptığında onunla birlikte Özkaynak düzeni sorumlusu olarak görev yapmıştım. 1986 yılı Trabzon’da galip gelip şampiyon olduğumuz gün dönüşümüzde uçakta kutlama yapmamıza kızmış, beni fena halde fırçalamıştı.
Süleyman abinin hiçbir müsabaka sonrası hakemler ve rakip takımlar hakkında konuştuğunu hatta imada bulunduğunu bilmem. En ağır eleştirisi “şerefli ikincilikler” sözleri olmuştu. Rahmetli Vedat Okyar kardeşimin “ Beşiktaş’san hakemi de yeneceksin” sözleri şimdiki jenerasyon tarafından bile hatırlanıp kullanılmaktadır.  

Süleyman Seba, görevde olan hiçbir yöneticisinin TFF’de görev almalarına izin vermemişti. Görevli olmayanlar diledikleri gibi hareket etmişlerdi. Her zaman her kesimle mesafeliydi, hele hele menfaat peşinde koşan taraftarlara hiç mi hiç yüz vermemişti. Zaten o dönemlerde bu işler bu kadar yozlaşmamıştı. Günümüzde ise bazıları neredeyse kulüpte kendilerine masa sandalye isteyecek hale getirildiler. Fikret Orman’ı sevmemeleri, Orman’ın kendilerine yakınlık göstermeyişindendir. Ancak günümüzde gelinen noktada son maça davetli olarak giden mutlu azınlığın içerisindeki taraftar grupları kendi içlerinde yarınlar için kaygı yaratacak, kavga edecek hale bile getirildiler.

Beşiktaş mensuplarının TFF başkanlığı yaptığı dönemlere bakın, başarı göremezsiniz. BJK başkanlarının Futbol Kulüpleri Birliği Vakfı başkanlığı yaptıkları dönemlerde de aynı tabloyu görmekteyiz. Kulüp başkanlarının Kulüpler Birliği Başkanlığı’na pek hevesli görünmemesinin, hatta bazılarının dönemleri bitmeden ayrılmalarının sebeplerini iyi analiz etmek gerekir. Bazıları vakıf başkanlığını ilerleyen zamanlarda TFF Başkanlığı’na evermek düşüncesi taşıdıkları da isimlere baktığınızda rahatlıkla anlaşılagelmektedir. Daha da vahim olan, siyasi düşünce ile hareket edildiğini hissettirecek şekilde olaylara yaklaşılmasıdır.

TFF ve MHK ile kavga teknik direktöre bırakılmamalıdır. Onun, enerjisini yönettiği futbol takımını müsabakalara hazırlamakta kullanmasına köstek değil destek olunmalıdır. Başkan var, yöneticilerini
yeterli bulmayıp dışarıdan “danışman- iletişim sorumlusu” unvanlı görevlendirdiği elemanı var, futboldan sorumlu resmi gayriresmi yöneticileri var. Bu işleri onlarla yürütmek asıl olanıdır. Tabi ki bu anlayış 3 günlük tecrübe ile olmaz. Hele hele imza yetkisi taşıyan kişilerin gönüllerinde rakip takım sevgisi taşıdıklarını söylemeleri ellerini, kollarını ve de dillerini bağlar. MHK’nin yaptığı son hakem tayini Sergen Yalçın’ı yıpratır, bu belki bazılarını gizliden mutlu eder ama camiaya üzüntü verir. Hakem kararlarına tepki anlamında derbilere yabancı hakem istemi futbol kulübü yönetim cahilliği ve olmayacak duaya amin demektir.

“Taş üstünde taş bırakmam” deyip bu durumu seyretmek ve çoğu trollere verdirilen tepkiler ile işi idare edip, danışmanın “Cuma gününe kadar ya MHK cevap verecek ya da ben vereceğim“ tweetini TFF için taraftar konumundaki muhatabını ne kadar ciddiye alıp cevaplayacak, sonucu merakla bekleyip olacakları izleyeceğiz. Beşiktaş’ın haklarının bu kadar cılız ve sorumsuzlukla korunamıyor olması ve de korunacağı ümidi taşımamak da ayrı bir üzüntü kaynağı olmaktadır. Temennim TFF’nin teamüller dışı bu hakem tayini konusunda hassasiyet göstermesidir. 
  
Atıf Keçeci / Duhuliye