Weghorst'un son Kasımpaşa maçında attığı gol sonrası sevinci, pardon dramı! Sporla ilgili ilgisiz herkesin gündemine oturdu...

İlk defa tek başına koşuyordu tribünlere ve hiçbir arkadaşı yanına gelmemişti... Oysa herkes öldürür sevdiğini... Belli ki tembihlemişti, gol atarsam gelmeyin rahatça vedalaşayım taraftarla diye...

Daha önceki gol sevinçlerinde suratında asılı kalan hırs, kararlılık ve azmin zaferi, Yerini duygusal, yufka yürekli bir sevda çiçeğine bırakmıştı... Oysa herkes öldürür sevdiğini... Hayata normal gözle bakan her insanın kolaylıkla görebileceği veda busesiydi bu...

Hatta imzasını bile atıyordu son hareketinde... Bye-bye... Maç sonunda sahanın ortasında kalıp tribünleri seyretmesi, 'böyle bir veda yoktu kafamda çok da sevmiştim taraftarı, nasıl yapacağız şimdi' diye düşündüğünün kartpostal vari görüntüsüydü...

Oysa herkes öldürür sevdiğini... Siz bakmayın bazı arkadaşların 'bize fazla yararı olmadı gitse de fazla üzülmem' demesine...

Bakmayın siz bu gözler Feyyaz'ın gidişini, Pascal'ın avucumuzdan kaydığını gördü diyerek gözyaşlarını saklayanlara... Tabii ki onlar kadar katkısı olmadı bu takıma ama Kabul edin sevmiştik be abi...

Topçu gibi topçu oluşunu, hırsını, azmini, dürüstlüğünü sevmiştik. Gol sonrası tribünlere gelişi bile yeterdi... Ne yapalım biliyoruz ki, Herkes öldürür sevdiğini, Kimi bir bakışıyla yapar bunu, Kimi kılıç darbeleriyle!!!!!! Yolun açık olsun delikanlı..

Maç alan kaleci Okan, Sergen ve adam öğüten değirmenler . Tabi, Weghorst aşırı gündem olunca Kaleci Mert Günok'un maç içinde yaptığı kurtarışlar hak ettiği seviyeye ulaşmadı... Resmen maç aldı çocuk...

Ve biz uzun zaman sonra bir kalecinin maç almasının benliğimizde yarattığı coşkuyu iliklerimize kadar hissettik... Oh be! Dedik... Konsantre oluşu, soğukkanlılığı, pozisyonları süzüşü ve refleksleri harikaydı... Eski günlerdeki zirve yaptığı zamanlara dönüş sinyallerini dosta düşmana gösterdi...

Geçen sene Giresun maçında yaşadıklarını büyük bir profesyonellik örneği gösterip hiçbir şeye ve hiç kimseye yansıtmayarak buralara gelmesi fevkalade güzel ve anlamlı... Buradan da daha yukarılara çıkmasını Beşiktaş camiası olarak bekliyor olacağız...

Daha iyiye, daha güzele Mert kardeşim. Teşekkür ederiz...

Okan, Sergen ve adam öğüten değirmenler

OKAN Buruk çok değil bundan 10 hafta önce falan Beşiktaş maçını alamazsa gönderilecekti... Sebebi yetersiz oluşuydu...

Yeni gelmiş bir teknik adama biçilen süre 7 hafta civarı ülkemizde galiba! Ne garip değil mi? Aynısını Sergen Yalçın'a da yapmışlardı şampiyon olduğumuz sene... Başakşehir ve F.Bahçe'yi yenemese gönderilecekti Sergen... Kazandı gönderemediler, şampiyon olduk...

Kim yapıyor bu baskı sistemini? Kim kuruyor bu algoritmaları? Piyasaya kim sürüyor bu itibar suikastliğini? Tam tersini düşünün aynısı Jesus için yapılmadı mı? Çok iyi oynatıyor takımı, Çok coşkulu, modern futbol budur işte söylemleri hala kulaklarımızda... Eee? Ne oldu?

Son maç olarak süre tanınan ve yetersiz olduğu söylenen Okan Buruk, Yere göğe sığdıralamayan Jesus'u taktik anlamda saf dışı bıraktı mı? Bıraktı... Şimdi bu adam öğüten değirmenlerin ağaları ne diyecek... Hiç... Hiçbir şey olmamış gibi başka kurbanlara geçiş yapacaklar...

Amaç futbol piyasasını kanalize ve sürklase etmek Ve buralardan akla hayale gelmeyecek rant sağlamak... Bunu şöyle düşünün, Telefonda bir arkadaşınla konuşurken 'x' firmadan bahsettiğinde küüüüt diye sosyal medya hesabına o firmadan mesaj geliyor ya!

İşte bunlarda senin yüksündüğün, isyan ettiğin, şikayetçi olduğun ismin üzerine gitmeye başlıyor. Ana merkez sensin aslında... O yalnızca seni kollarına alıyor. Mevzu bu... O yüzden o çokbilmiş arkadaşlara Sergen gibi Okan gibi vatandaşlardan yerle bir olma seansları düzenleniyor, iyi oluyor... Yöneticilere tavsiyem sabırlı olmalarıdır. Bilgi dahillerinde sağa sola kulak asmadan elemanlarının yanında durmalıdırlar. Azıcık öz güven ve öngörü. Hepsi bu... Bakın o zaman nasıl düzelecek her şey.

Alen MARKARYAN / Akşam