Koronovirüs nedeniyle futbola ara verilmesinin ardından  bir çok spor yazarı geçmişi yad etmeye ve anılarını paylaşmaya başladı. Bugün de Bilal Meşe ve Faik Gürses Beşiktaş efsanelerinin nasıl Türk futboluna kazandırıldığı ile ilgili sizinde isminizin geçtiği hatıralarını paylaştı. O günleri ve öz kaynak düzenini birde sizden dinleyelim...

Bu olayları bilebilmek için biraz Beşiktaş’ın yakın tarihine bakmak gerekir. Beşiktaş tarihini yaşayan, mesleki çalışmalarında kimsenin kadrolu adamı olmayan tecrübeli iki arkadaşımız Faik Gürses ve Bilal Meşe gündeme uyan iki yazı dizisiyle ekonomik sıkıntı içerisinde ki kulüplerin gözlerini açmış olmalılar.

1970 senesi sonlarında gündeme gelen öz kaynak düzeni çalışmasına öncülük eden kulüplerimizin sayısı bir elin parmak sayısı kadardı. Beşiktaş, Galatasaray, İzmirspor, Trabzon İdmanocağı bu işin öncüleriydi. Beşiktaş’ta da 77/78 sezonunda rahmetli Gündüz Tekin Onay’ın teknik direktör olduğu dönemde öz kaynak çalışmaları başlamış, beni de o günkü başkanımız (nurlar içinde yatsın) Gazi Akınal işin idari tarafının başına getirmişti. Gündüz hocanın tavsiyesi ile Serpil Hamdi Tüzünü’de teknik direktör yapmıştık. Dünyada ise bu konuda örnek AFC Ajax gösteriliyordu.Fikir olarak önemliydi ama çalışma şartları kıyaslanamayacak kadar azdı. Biz şeref stadının toprak sahasında çalışırken daha sonraları ziyaret etme fırsatı bulduğumuz Ajax kulübünün gençleri için 10 ayrı çim sahada çalışma imkanları yaratılmıştı.

Onların scout ekipleri yetenekli gençleri araştırırken biz rahmetli Üsküdar’lı balıkçı Süleyman, daha sonraları ise Tatar Rauf abimizle takipteydik.

O zamanlar Kulüpler bugün olduğu gibi gelir kaynaklarının bolluğunu yaşamıyordu. Hatta kulüpte çalışan görevli sayısı hiçbir dönem 10 kişiyi bile bulmuyordu. O tarihlerde yöneticiler tanınıp rant sağlayıcı piyasa yapmayı düşünmeden sadece renklerin aşkına yaptıkları masrafları ceplerinden karşılar, şimdi ki gibi inşaat ve kuvvetli paralarla transfer işleri filan olmadığı için değişik tanımlamalarla düzmece fatura makbuz tanzimi akıllarına bile gelmezdi. O dönem iki sezon o tarihte tek grup olan kadroyu önceleri semtte ki İmren lokantasında öğlen yemeklerini karşılarken sonraları Akaretlerde mutfak düzeni hazırlayıp ilk kurulmuş Aşkur isimli yemek fabrikasıyla anlaşarak öğlen öğünlerini karşılamıştım.

Gelelim gündem de oldukları için Metin, Ali, Feyyaz olaylarına...

Tabi bu zamanın gençlerinin yanı sıra unutulmayanlardan olan Ziya, Fikret Demirer, Gökhan Keskin Yücesporlu Tevfik gibi tarama ile bulduğumuz birçok yetenekle birlikte kendi kaynağımızda çıkan Fuat Yaman, Haluk Çakar, Kenan Oktay, Tekin Aslıhan, Adnan Karayaka ve isimlerini sıralayamadığım birçok gencimizi Beşiktaş’mıza kazandırdık.  Adana Demirspor kupa maçında bir tek kalede Erdinç dışında 10 öz kaynak evladıyla resmi maç oynama başarısını tarihimize yazdırmıştık.

Bütün bu çalışmalarda başta rahmetli Hasan Tutaş olmak üzere o tarihte semtin gençlerinden Cevdet Fidan ve ağabeylerimizin büyük yardımlarını görmüştük.  En büyük emek onlarındır.

METİN’İ ELLERİMLE FAKÜLTEYE YAZDIRDIM

Eskiden İstanbul bölgesi hakemleri gençler ligi maçları, büyük takımların maçlarından önce aynı statta oynandığı için onlarla temasa geçerek gözlemledikleri yetenekli genç futbolcuları sorardım. Metin’de bu şekilde dikkatimizi çeken bir yetenekti. Genç Milli takımın bir hazırlık maçında o dönemin teknik direktörü Dorde Miliç’i İnönü’ye götürüp Metin’i ve Erdekli Tayfun’u seyrettirmiştim. İdman maçının daha 20’nci dakikasında Miliç kararını vermiş ve bu gencin işini bitirelim demişti.

O tarihte amatör aktarmalar 31 Temmuz tarihinde biterdi. Kocaelispor Metin’i vermiyordu ancak mevzuat takip etmenin faydası burada imdada yetişmişti. Galatasaray’ın İzmirli bir yüzme kız sporcusunun transferi  için değiştirttiği  “amatör sporcular üniversite eğitimlerini kazandıkları ilde ki bir spor kulübünde kulüplerinin muvafakatı aranmaksızın lisansiye olabilirler” hükmünden faydalanmayı aklıma getirmiştim. Ancak bu noktada sıkıntı İstanbul İktisat fakültesini kazanan Metin liseden 2 dersten ikmalliydi ve haziran ayında imtihanları vardı , kısaca işi halledebilmem için liseyi bitirmesi şarttı. Neyse gereken çabayı birlikte gösterdik ve kendisini tabir yanlış olmaz ellerimle fakülteye kaydettirdim. Böylelikle ismini Galatasaray ve ülke futbolunun taçsız kralı Metin Oktay’dan alan Metin Tekin kartal oldu.

ALİ’Yİ FENER’DE İSTİYORDU

Ali Gültiken, Bakırköy’ün futbolcu yetiştirme merkezi olan Zuhurat baba sahasında ki turnuvalarda orta saha oyuncusu Tevfik ile birlikte radarımıza girmişti. Kulübü Yücespor profesyonel takım gibi idare edilen bir kulüptü. Ali için Fenerbahçe’de devreye girmişti. Yönetici Faruk Pala’nın kişisel çabalarının da yardımıyla  Ali’de bünyeye dahil edilmişti.

FEYYAZ’I PANORAMA EKİNDE GÖRDÜM

Feyyaz ise tam bir medya ürünüydü. Santraforlarımız hazırlık döneminde sakatlanmış ciddi bir eksiklik oluşmuştu, günlerden ise 28 Temmuz’du yani aktarma yapabilmek için sadece 3 günümüz vardı. Milliyet’in yıllık panorama ekinde gençler liginde gol krallığında Feyyaz’ın ismini görmüştüm. Hasan kardeşim rahmetli Fahri Namoğlu’nun arabasına binerek Avcılar sahilinin yolu tutmuş, Feyyaz’ı güneşlenirken yakalamış ve Şeref stadına davet etmişti. Ertesi gün Feyyaz, babası, amcası yanlarında bir yönetici ile birlikte ellerinde bir buket çiçekle geldiler. Bir tahta masa ve 4 adet yazlık sinema bahçesinden aldığımız tahta sandalyeli oda da kendilerini misafir etmiştik. Ben bu çiçekli gelişten “acaba çok para mı isteyecekler “ diye heyecanlanırken onlardan “kulübümüzün bir sporcusuna kapılarınızı açtığınız için sizlere teşekkür ederiz “ sözleriyle derin bir oh çekmiştim. Şimdi bu işin maliyetini merak edenler olmuştur, açıklayayım;  Avcılar kulübü futbol takımına renklerini taşıyan bedelini şahsen ödediğim bir takım forma!

Diğer yandan bütün bu işleri hallederken ben ve yardımcılarım kulüpten tek delikli kuruş almamıştır. Zaten almamıza da imkan yoktu çünkü gözümüz kulağımız maç hasılatlarındaydı. Mali işler sorumlusu rahmetli Saim Eraslan abimiz maç saatinde o zaman ki adı da beleş tepe olan yerde durur neredeyse giriş yapan seyirci hesabı yapardı.

BU VESİLEYLE...

Bu yazı vesile oldu zaman içinde bu sitede yazılarıma yorum yapan yeni yetmeler ve satılmış troller “ Sen ne yaptın” diye sulanıyorlar. Yukarıda da dediğim gibi bizim dönemimiz hep kulübe verdi şimdilerde ise akıl, fikir hep nasıl……….