Süper Lig’in ilk haftalarında umulmadık puan kayıplarıyla bir tür “baş altı takımına” dönüşen Beşiktaş, Şenol Güneş’in elinde motivasyonunu, isteğini ve hedeflerini güncellemeye başladı. Adana Demirspor gibi zor bir rakibi Vodafone Park’ta yendikten sonra boş geçtikleri haftanın dönüşünde “netameli rakip” Kasımpaşa’yı zorlanarak da olsa alt etmeyi başardılar.

Beşiktaş’ın ilk yarıyı 2-0 önde kapatırken kayıp haftalardan sonra nihayet varlığı kabul edilip takım içinde eski statüsüne kavuşan Cenk Tosun ve hemen her maçta gol garantisi veren Weghorst’un golleriyle neşesini buldu.

Olayı sadece 2 golcünün başarısı olarak yorumlamak haksızlık olur. Mert Günok ve savunmacıların varlığı da çok değerli. Orta alanda Gedson ve Salih’in sakin ve akıllı oyunları takımın niyetini ortaya koyan hamlelerdi. Senaryonun “esas oğlanları”na bakarsak… Nkoudou’nun oyun görüşüne ve yıpratıcı çalımlarına saygı duymak gerekiyor. Çabukluğu ile sürekli adam eksiltip oyuna derinlik kazandıran Kamerunlu, sağ kanatta bekleyen Cenk Tosun’a attığı diyagonal uzun toplarla da alkışı aldı. Tayfur hem sağ bek olarak tanımlanmış savunma görevini üstlenirken fırsat buldukça kanat hücumlarına da katıldı. Bir başka zenginlik de Redmond’un sağ kanatta, ortada çabuk ve etkileyici ataklarıydı. Salih’in pasıyla golünü atan Cenk’ten sonra Weghorst da Redmond’un asistiyle zor ve güzel bir golü imzaladı.

Cenk ve Weghorst, oyunun akışı içinde çift santrfor gibi bizim ligimizde pek de yaygın olmayan bir formasyon deniyorlar. Güneş’in rakip ceza alanında bu ikiliyle rakip savunmaların dengesini bozma niyeti atılan gol sayısını artırabilir.

Beşiktaş istim üzerinde Kasımpaşa’yı baskı altına alıp pozisyonlara girdikçe Kasımpaşa da gol fırsatlarını çoğaltmaya başladı. İlk yarıda Senegalli Fall’ın sağ kanattan adeta akarak Mert Günok’u tehdit eden şutlar çıkarması takım arkadaşlarına gollük paslar vermesi, dikkati çekiyordu.

Bu tür ataklarda soğukkanlılığını ve zamanlamasını kaybetmeyen Mert, gerçekten “kurtarıcı” bir kimlik sergiledi. Mert’in riske girerek ayak becerilerini sergilediği ceza alanı dışında iki pozisyon daha var…

Savunma bu soğuk şakalara (!) izin verdikçe rakibin cesareti de artıyor. Nitekim 69’da Atiba’nın kaptırdığı topla Fall’ın sağdan havalandırdığı topa kafayla yüklenen Ahmet Emin maçın voltajını artıran golün sahibi oldu.

Kasımpaşa’yı baskı altına alıp golleri atarken neşesini bulan Beşiktaş bu golü yedikten sonra tatsız sürprizle karşılaşmamak için daha enerjik bir oyun sergilemeye başladı. Muleka, Weghosrst ve Gedson’un atakları üçüncü gole yetmedi. Buna karşılık son 20 dakikayı çılgın bir baskı ile oynayıp duran toplar kazanan beklenmeyen şutlar çıkarak Kasımpaşa evsahibinin rüyasını kabusa çevirdi.

Selçuk İnan’ı kutlamak gerek. Kasımpaşa’ya sürekli ayağa kalkıp duruma itiraz eden bir futbol anlayışıyla oynatıyor. Tabela ne yazarsa yazsın vaz geçmiyorlar. Dünkü maçtan 1 puan alabilirlerdi. Özellikle Mert’i aşamadılar, olmadı.

Beşiktaş’a dönersek.. İyi başlayan golleri de fazla bekletmeyen takımın savunma hatları çabuk dağılıyor. Oyunu kontrol etmekte, hücuma ve orta alana katkı sağlamakta zorlanıyorlar. Hücum etmek gol atmak yaratıcı bir etkinlik… Buna karşılık savunma, tümüyle disipline dayalı bir alan. Şenol Güneş’in önde baskı kuran hücum anlayışı iyi güzel de… Savunma da ihmale gelmez.

Son 20 dakikaya bakarsak, atlattığı onca tehlikeden sonra Beşiktaş’ta üç puanlık sonucun daha da değer kazandığını görebiliriz. O nedenle ne kadar sevinseler az!

Attila GÖKÇE / Milliyet