Öncelikle Cuma günkü derbinin deplasman tribününde hayatını kaybeden Koray Şener kardeşimize Allah’tan rahmet dilerim. Gencecik bir can kaybolup gidince aslında bazı işlerin ne kadar boş olduğu daha da iyi anlaşılıyor sanırım.

Abdullah Avcı çıkmış konuşuyor. 'Şöyle yendik, böyle çalıştık, takım boyu uzundu' vs vs. Haklı mı? Reklam kokan, promosyon kokan hareketler olsa dahi haklı. İlk sayılmayan gole kadar (ki bu gol demişken geçen sene yediğimizin kopyası idi, sadece bu sefer uzak köşeye vurdu) istediğini yapan takım Beşiktaş iken o golle birlikte geçici baskımız kayboldu ve kornerden plase ile gol yiyen ender takımlar arasında tarihte yerimizi aldık. Bakmayın Avcı’nın 'Daha sonra topu verdik' dediğine, 'Kendi takımım çıkamadı, hücumda bir tek Visca’nın koşularına baktık, o da olmayınca sadece savunmada pozisyon bilgimiz ile Çanakkale geçilmez yaptık' demez diyemez. Allah'ları var, iyi kapandılar. Beşiktaş adam eksilten pas oyununu oynamadığı için ne de adam eksilten çalımcısı olmadığı için ne de Caner’in mancınıklarına kafa vuracak kulesi olmadığı için maç öyle bitti. Takdir ve tebrik edilmeli mi Başakşehir? Bence yüzde yüz. Adamlar, Beşiktaş’ı 3 gün 3 gece oynansa yeneceğiz izlenimi verdiler. Hem de bunu Costa, Epureanu, İrfan, Mahmut önde tank Bajic ile yaptılar. Bu arkadaşların hiçbirinin CV'sinde Liverpool, Barcelona, Real Madrid, Fenerbahçe, Inter, Porto falan yok. Yani senin kadrondan iyi falan değiller. Sadece yönetimi ile hocası ile oyuncu grubu ile birlikte işlerini düzgün yapıyorlar. Taraftarı da yok. Bu bazen de avantaj olabiliyor hani. Bu tarafta ise aktörlerin hiçbiri işini tam olarak yapmıyor. Hesap soracağım diye gelen bir başkan için söylenmeyen laf yok camiada. Yanındaki 2-3 yönetici ile bütün transferleri menajerler aracılığı ile yaptıklarını kendileri söylüyor. Hesap soracağım diye gelen biri dedik ya hesap sorulacak hale gelmesinden korkuyor insan. Alanyaspor Kulubü'nün yaptığı çek açıklaması, tesislerdeki emekçilerin paralarını Pepe’nin dağıtması, basketçilerin durumu falan filan yönetimsel başıbozukluk diz boyu. Bir sonraki aşamalara geçmeden hemen söyleyeyim, bu rezaletlerin onda birini yaşayan kulüp başarılı olmaz olamaz.

Gelelim takımın hocasına. Hani tribünlerin "Şenol Güneş, Şenol Güneş' diye bağırdıkları benim de insanlığına, dünya görüşüne, efendiliğine hayran olduğum kişiye. O tribünler Şenol Güneş’e futbol takımını iyi çalıştırdığı ya da taktik dehası olduğu için bağırmıyor. Sadece başkanla, yönetim ile ters düştüğünü düşündükleri ve insani olarak onu destekledikleri için bağırıyor. Yoksa Şenol Güneş son 2 yıldır kendi işini bırakmış durumda. Futbol dünyasındaki gelişmeler ile zırnık ilgilendiğini hatta hatta herhangi bir Avrupa ligi maçını bile seyrettiğini düşünmüyorum. Çin seyehati, yardımcı baskısı, Milli takım skandalı, futbolcu transferleri, kafasının yarıldığı maç sonrası gelişmeler ve en nihayetinde topçuların paralarının ödenmemesi onu kulüp futbolundan hatta futboldan kopartma noktasına getirmiş durumda bence. Ha haksız mı? Yani bu yaşta bu tecrübede olup da sağına soluna baktığında yönetici diye gördüğün insanların futbol bilgilerini, kulübe ne gözle baktıklarını görsem ben çok daha fazla bozarım kendimi itiraf edeyim. Şenol hoca çok fazla iyi insan da bu kadar salabiliyor. Teknik olarak, oyuncu değişikliği konusunda oldum olası çok başarılı değildi ve pratik çözüm üretmede hep sıkıntı yaşardı zaten ama hiç değilse hocanın takımları sahaya çıktı mı tabanca gibi olur, birbirine yakın oynar ve topu kaptımı fişek gibi hücuma çıkarlardı. Talisca’nın gelmesi ile o tip takım oyunu düzeninden, tembel orta kafa düzenine evrilen Şenol hoca o uçurumdan aşşağı yuvarlanmakta. Kendi yaptığı açıklama ile bir Milli Takım çalıştırma isteğini belirtirken aslında "Artık beni idman, kamp, topçunun parası falan filanla uğraştırmayın, bakarım hazır topçu kimse alır oynatırım, üstüne de basarım hazır taktikleri gittiği yere kadar " diyor zaten. Hele son kaybettiği maçlarda yaptığı değişiklikler tam kavede otururken yahu o da girsin bu da girsin diye sallanan türden. Her maçı 5 forvet 5 defans oyuncusu ile bitirmeye başladık. Oyunu döndürmenin yolunun bir forvet daha oyuna alma olmadığını futbol dünyasının 1970'lerde falan çözdüğünü düşünüyorum. Neyse Şenol hoca bende bu kadar. Bakalım Beşiktaş’ta ne kadar gider bilemem. Ama hocanın takımı ilk yarı 6’da 6 yapsa da sezon sonu şampiyon olsa da son durak Mayıs olmalı diyorum. Ama daha erken bu otobüsten inmeye karar verir ise kendisinden ricam ne yaşadı ise neler gördü ise bu camianın geleceğini kurtamak açısından tek tek açıklaması. Bu kaos da bu bilinmezlikte bizim şampiyonluktan çok böyle bir kahramalığa ihtiyacımız var.

Gelelim futbolcu grubuna. Beşiktaş futbol takımı kalitesi yokuş aşağı gitmeye devam ediyor. Kalite derken sadece oyun bilgisi, top tekniği anlamında söylemiyorum. Toplam kalitede ikinci şampiyonluk senesinden bu yana önlenemeyen bir düşüş var. Oyuncularının yaşları artıyor, istekleri, enerjileri kısacası oyuna olan açlıkları azalıyor. Ha bunların arasında en az takıldığım konu yaş. Son maça bakarsak rakip savunmanın 3’ü 30 yaş üstü, sağbekleri de 29 yaşında. Yani asıl konu takımın ihtiyaç duyduğu rollerdeki başarısız tercihler. İki sene evvel artık bu takım bir level yukarı çıkmak istiyor ise ön libero dediğimiz pozisyona çok önemli bir takviye yapmak gerekir derken şu anda bari Atiba oynasın der durumdayız. Ardından beklerimiz de sıkıntı var derken hala Caner & Gökhan ile devam ediyoruz. 35'lik Quaresma olmaz ise karalar bağlıyoruz. Santraforumuz alsın gitsin vursun gelsin derken sadece Love’un prangalı ayağına baka kalıyoruz. (Allah'ı var adam en istekli, en fazla ısıranı takımın da, o da bir yere kadar). Babel abi dönecek vuracak da, Pepe baba 83 metreye pas atacak da ama 5 kere müsait pozisyondaki Gökhan’ı gördüğü halde kendine güvenip veremeyecek. Üstüne üstlük bu kulüp ona 5 milyon verecek. Tolgay bir adım ileri götürmedi futbolunu buna karşılık Ozi 5 adım geri gitti. Adriano (paradan değilse eğer) iyileşemiyecek herhalde. Töre de keza öyle. Lens’e söyleyecek kelimem var da buraya yazamam. Ha bu isimler doğru yönetilse, yani zamanında ödeme alsa doğru çalıştırılsa, doğru ve adaletli bir kadro rotasyonunda oynatılsa başarılı olmaz mı? Tabi ki evet. Ama "se sa" ile yürümüyor işler ne yazık ki...

Peki taraftar? Doğru tespitler yapıp doğru destek önemli. Bu tribünlerin Olcay’a Ersan’a hatta kaleci Tolga’ya eleştiri bombardımanı yaparken bazıları yapmayın etmeyin diyordu. Her şey hız, teknik, beceri değil, takımı oluşturan ama dışardan görünmeyen unsurlar vardır, bu çocuklar bu takımın Necip, Ozi, Cenk vb'leri ile birlikte harcı, ruhu idi. Beşiktaş futbol takımı (tabi ki yönetimi) feda zamanında başlattığı birbirine bağlı takımı dağıttı. "Come to Beşiktaş" ile birlikte kimya bozuldu. Taraftar da ne yazık ki bu dalgaya kapıldı. Soruyorum kaçırdığı golden sonra bile "o muhteşem sol ayağımla iyi vurdum ama" güzellemesi yapan oyuncuyu mu görmek istersin takımında Flamengo'ya gidemedim diye suratı turşu satıp kafayı kırmızıya boyayanı mı? Bırakalım Q7'ciliği, Pepe'ciliği, Talisca'cılığı... Kimseye hak ettiğinden fazla kimsye de hak ettiğinden az değer vermeyelim yeter.

Son olarak yönetim. Her şey özellikle futbol takım kadrosu sil baştan yapılmalı, bildiğimiz her şey unutulmalıdır. Ödeyebileceğiniz bütçelerde takım yapın lütfen. Şu mevcut kadrodan 10-12 oyuncu gönderilerek yaklaşık 20 Milyon Euro tasarruf sağlanabilir. Saçına başına yaşına bakmadan yazalım. Pepe, Adriano, Tolgay, Q7, Babel, Love, Lens, Caner, Pektemek, Larin, Atiba, Roco havuzundan büyük bölümü gitmeli. Dorukhan, Güven, Sedat, Fatih, Rıdvan, Orkan gibi gençler takıma monte edilip 5-6 iyi takviye ile taş gibi takım kurulabilir. Bunları hep dile getiriyoruz ve bilgilerine çok saygı duyduğum kişiler bile inaçsız şekilde, yapabilecek kimse görüp görmediğimi soruyorlar bana. Valla yapan, yapabilen, yapmak isteyen yapacak. Hocası da ben bu hamuru yoğurabilirim diyecek. Yok olmadı mı idari ve teknik yöneticiler görevlerini tüm bunları yaparım diyene devredecek. Gerçi bunları bilen biliyordur ve hazırlığını ona göre yapmıştır tahmin ediyorum. Bir bakarsınız eski başkan Bilgili misali kedi pıırr uçuverdi olabilir. Bekleyelim görelim...